İçimdeki Sesler

5 | Nefes Alma Mekanı

29 Haziran 2021

Öykü: Beşinci Bölüm | Nefes Alma Mekanı | Yazan: Demet Uncu

 

İndeks

1. Bölüm: Durağan Yaşam Özlemi
2. Bölüm: Boş mu, Dolu Tarafı mı?
3. Bölüm: Nereden Çıktı Bu Hastalık?
4. Bölüm: Hastane Koridorları
5. Bölüm: Nefes Alma Mekanı
6. Bölüm: Değişiklikler Güzel midir?

 
 
Oldukça güzel ve romantik bir ortamda yemeklerini bitirdikten sonra Ahmet, sıkılarak İzmir’e erken gitmesi gerektiğini söylediğinde Gizem’in yüzü düşmüştü. Ona en çok ihtiyacı olduğunu bildiği bir dönemde erkenden yanından ayrılacaktı. Bencilce davranmak da istemiyordu. Ahmet yeni bir iş dönemine heyecanla başlıyor ama onu yalnız bıraktığı için içten içe de üzülüyordu.

Böyle hissediyordu Gizem, derinlerinde bir yerlerinde.

“Yeni kariyerin için seviniyorum senin adına canım ama biliyorsun, gidişin tam da babamın hastalık dönemine denk geldi ve bunun için de çok üzülüyorum” dedikten sonra başını öne eğdi. Bir süre öylece sessiz kaldılar ve hiç konuşmadılar. Gizem kısık bir sesle, sanki yüreğinden zorla birileri çıkartıyormuş gibi söyleyeceklerini; “Yapacak bir şey yok, kısmet” deyip, Ahmet’i öptü.

Ufak Kaçamak

Ahmet oldum olası, Gizem’in bu olgun tavırlarını ve güçlü durma çabalarına bayılıyordu. Bu tavrına karşılık, “Ne dersin haftasonu ufak bir kaçamak yapalım mı seninle? Muhteşem bir doğanın içerisine kurulmuş olan butik bir tesise ne dersin?“ diyerek, bir nebze de olsa Gizem’in yüzünü güldürmek istemişti.

Gizem bu teklife çok heyecanlandı. Babası da hastaneden taburcu olmuştu ve tedavisine başlamak için biraz güçlenmesini bekleyeceklerdi. Bu zorlu yolun başında minik bir ara ikisine de iyi gelebilirdi aslında. Aklından geçen bütün bu düşünceleri süzdükten sonra; “Tamam o zaman bu haftasonun kaptanı sensin” diyerek yanıtladı Ahmet’i.

Bebekler Gibi

Gidecekleri yer, İstanbul’a yaklaşık 2.5 saat uzaklıkta, Kırklareli sınırları içerisinde idi. Adı gibi kendilerine nefes olacaklarına inandıkları “Nefes Mekan” isimli yerden rezervasyon işlemini hemen tamamlamıştı Ahmet. Onun arabası ile gideceklerdi, yolda olmak ikisine de iyi gelecekti.

Gizem de haftasonu için çok heyecanlıydı, ufak birer çanta hazırlayacaktı. Tesiste havuz da olduğunu öğrenince plaj kıyafetleri için ayrı bir çanta götürmeye karar verdi.

Bu süre zarfında işleri de biraz hafiflemişti, işten erken çıkıp annesinin evine gidiyordu. Babası ile vakit geçirip, evin ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyordu. Babası artık, yavaş yavaş katı yiyecekler yemeye başlamıştı. Annesi, bebekler gibi bakıyordu babasına. Hergün kemik suyunda yapılmış taze çorba içiriyordu babasına. Annesi ve babası da ufak bir tatil kaçamağı yapacaklarını öğrendiklerinde, kızları için çok sevinmişlerdi.

Medidatif Doğa

Cuma akşamı, Ahmet gelmeden çantaları hazırlamıştı Gizem. O akşam Ahmet işten geç çıkacağını haber verdiği için erkenden uyumayı tercih etmişti. Gece, yanına kıvrılan Ahmet’e sarılarak, güzelce bir uyku çekmişti. Sabah, kahvaltıdan sonra arabaya binip radyonun sesini açarak yola koyuldular. Nispeten trafik de rahattı. Yoldayken doğayı, bulutları seyretmeyi çok seviyordu Gizem. Hani, anın keyfini çıkarmak diyorlardı ya hep; o da bunu yapmaya özen gösteriyordu.

Nefes Mekan’a yaklaştıkça, yeşilliğin dozu daha da artıyordu, yeşilin her rengi bir gösteri yarışında idiler adeta. Gizem, arabanın camını sonuna kadar açıp orman havasını iyice ciğerlerine çektikten sonra yavaş yavaş nefesini dışarı veriyordu. Meditasyon yaparken öğrendiği bazı taktikleri kullanmanın tam sırasıydı. Ahmet ise araba kullanırken, konuşmaktan pek hoşlanmazdı. Bu yüzden Gizem, bu sessiz ve meditatif ortamın keyfini çıkarıyordu kendince. Yolun kenarındaki mekana ait ufak tabelayı görünce hemen sola doğru döndüler, ağaçlıklı dar bir yoldan ilerlediklerinde, yolun sonunda onları büyük demir bir kapı karşılamıştı.

Güzelim Ahşap Evler

Ahmet, arabadan inip demir kapıyı ittikten sonra, park etti. Mekanın sahipleri yaz-kış orada yaşamak için İstanbul’dan oraya gelmişler ve kendilerine çok güzel bir ev inşa etmişlerdi. Arazinin üzerine de 10 tane ahşap ev kondurmuşlardı.

Tesise bir mimarın elinin değdiği çok belliydi. Kısa bir sohbetin ardından, kendilerine ayrılan evden içeri girdiler. Evin ahşap olması, çok sıcak ve samimi gelmişti onlara. Ufak bir çatı katı da vardı evin. Banyo gayet modern, zemini mozaik taşlarla döşeli idi. Her evin önünde ikişer adet, büyükçe kırmızı renkli ahşap kolçaklı sandalyeler ve hamaklar vardı. Akşam da ateş yakmak için bahçe şömineleri oldukça ilgi çekici gelmişti onlara.

Yağmur ve Güneş

Hava sıcak olduğu için mayolarını giydikten sonra birlikte havuz kenarına geçtiler. Kahvelerini yudumlarken, karşılarındaki yemyeşil ağaçlarla kaplı olan ormanı seyrediyorlardı. Sonra birdenbire gök gürlemeye ve ardından yağmur yağmaya başladı. Yağmurda ıslanarak, koşa koşa restauranta geçtiler. Patates kızartması ve bira siparişlerini verdikten hemen sonra, açan güneşi görünce, çok şaşırdılar. Hava durumu burada oldukça değişkendi; bir yağmur yağıyor, ardından hemen güneş açıyordu.

Öykü: Beşinci Bölüm | Nefes Mekan | Yazan: Demet Uncu

İçeceklerini ellerine alıp tekrar havuz kenarına geçtiler ve kendilerini serin sulara bıraktılar. Burası öyle güzel bir yerdi ki sessiz, doğanın içerisinde, sanki tecrit edilmişlerdi ikisi de bu dünyadan. Keşke salgın boyunca da burada olabilselerdi. Karantinada olduklarını hissetmeden günler gelip geçerdi.

Kurulanıp, şezlonga uzandıklarında Gizem kendini çok huzurlu ve gevşemiş hissediyordu. Ahmet ise yanındaki şezlongta gözlerini kapamış, minik bir şekerleme yapıyordu. Ayağa kalkıp, Ahmet’e bir öpücük kondurduktan sonra “Teşekkür ederim, bu güzel tatil için. Çok mutluyum” dedi. “Ben de öyle. Hep böyle mutlu olalım istiyorum” dedi Ahmet de gözlerinin içine bakarak.

Cennet

Bir süre odalarında başbaşa vakit geçirdikten sonra akşam yemeği için restorana geçtiler. Nefes’in mutfağı da oldukça başarılıydı. En sevdikleri mezelerin yanına bifteklerini söyleyip birlikte manzaranın tadını çıkardılar. Yedikleri her şey oldukça lezzetliydi.

Az kişi vardı mekanda. Bu daha da çok hoşlarına gitmişti. İstanbul gibi kalabalık ve karmaşanın bulunduğu bir şehirden buraya gelmek, gerçekten nefes almak gibi gelmişti onlara. Güneşin batışının ardından, hava kararmaya başladığında her evin önünde bulunan şöminelere odunlar atılmaya başlandı. Bu iş ile ilgilenen görevli bir personel bulunuyordu. Hem ilk ateşi yakıyor hem de aralıklarla ateşi harlıyordu.

Yemeklerini bitirdikten sonra içkilerini alıp kendileri için ayrılmış ahşap sandalyelere geçtiler. Ahmet cep telefonundan en sevdikleri müzik listesini kısık sesle çalmaya başlamıştı hemen. Ateşin karşısında, çıtırdayan odunların seslerinin eşliğinde birbirlerine sarılarak oturuyorlardı.

“Cenneteyim sanki” dedi Ahmet fısıldayarak.

“Seni seviyorum Gizem, gitsem de kalsam da hep seveceğim, biliyorsun değil mi?”

“Ben de seni” dedikten sonra, Ahmet’e daha sıkı sarılarak öylece saatlerce birlikte oturdular, ateşin karşısında.

“Keşke hiç bitmese bu an, hep böyle kalabilsek” dedi Gizem içinden.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Demet Uncu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan