İçimdeki Sesler

2 | Boş mu, Dolu Tarafı mı?

18 Mayıs 2021

Öykü: İkinci Bölüm | Boş mu, Dolu Tarafı mı? | Yazan: Demet Uncu

 

İndeks

1. Bölüm: Durağan Yaşam Özlemi
2. Bölüm: Boş mu, Dolu Tarafı mı?
3. Bölüm: Nereden Çıktı Bu Hastalık?
4. Bölüm: Hastane Koridorları
5. Bölüm: Nefes Alma Mekanı
6. Bölüm: Değişiklikler Güzel midir?

 
 
Akşam yemeği için sofrayı hazırlarken, hem düşünceli hem de biraz kaygılıydı Gizem. Ahmet’in terfisi için mutluydu ve mutluluğuna ortak olmalıydı. “Bu kadar bencil olmamalı, olayları sadece kendi tarafından görmemelisin” diye kendi kendine kızdı.

Kapı çaldığında, gülümseyerek kapıyı açtı ve Ahmet’i “Hoş geldin canım” diyerek öptü.

“Hoşbuldum, kafanda binbir türlü soru olduğuna eminim canım, yemekte konuşalım bütün bunları olur mu?” dedikten sonra kendini banyoya attı Ahmet. Ilık bir duş iyi gelecekti, ne de olsa tüm günü yoğun geçmiş, ayrıca çok da şaşırtıcı olmuştu. Böyle bir terfi beklemiyordu işin açıkçası.

Yeni Hayatlar

Gizem, kayınvalidesinin gönderdiği yaprak dolmaları Ahmet’in tabağına doldurdu, yanına yoğurdu da ilave edip ona uzattı.

“Canım, İzmir işi benim için de sürpriz oldu inan. Oranın satış direktörü, hayatı için yeni kararlar aldığını söyledikten sonra istifasını vermiş. Biliyorsun, salgın hepimizi çok farklı etkiledi. Belki o da yeni bir hayat kurmak istiyordur” dedikten sonra yemeğini yemeğe başladı.

Gizem, şimdilik sessiz kalmayı tercih ediyor, önce Ahmet’in neler anlatacağını dinlemek istiyordu. Ahmet, suyundan bir yudum aldıktan sonra teklif edilen pozisyonun koşullarının şu ankinden çok daha iyi olduğunu, ileride birlikte kurmayı düşledikleri hayat için güzel bir birikim fırsatı doğurduğundan bahsediyordu.

Gizem’in bakışları ise tabağındaydı, Ahmet’le göz göze gelmekten özellikle kaçınıyordu. Biliyordu ki konuşmaya başlayınca sesi titreyecek, ardından da ağlamaya başlayacaktı. Ahmet onu o kadar iyi tanıyordu, yemeğini bırakıp, ellerinden tuttu.

“Bak Gizemciğim, mesafelerin ve zamanının ilişkimizi yıpratacağı konusunda endişeleniyorsun. Bu durum biraz da bize bağlı değil mi canım? Bir sene öyle çok uzun bir süre değil inan, o sürenin sonunda uzaktan çalışma modeline geçiyor olacak ofis zaten. Ben de İstanbul’a gelip, senin yanından devam edebileceğim işlerime.”

Gizem, çatalını tabağına bıraktı.

“Korkuyorum Ahmet, sen gideceksin ben yalnız kalacağım yine. Sen orada, ben burada, yeni bir düzen başlayacak. Bu yıl zaten benim için ekstra zordu biliyorsun. Tüm düzen bozuldu, yerine yenileri kondu. Konulan yeniler, yine değiştirildi, başka yeniler konuldu onların yerine. Bu düzen değiştirmeler hiç bitmedi. Yaklaşık 1.5 senedir herşey değişiyor ve birine alışmadan, diğer yeni şeyler oluyor. Sadece seninle kurduğumuz düzen aynı şekilde devam ediyordu şimdiye kadar, şimdi o da değişmek üzere. Anlıyorsun beni, değil mi canım?” diye sordu

Antidepresan Ahmet

Ahmet, ayağa kalktı ve Gizem’in yanına geldi. Onu masadan kaldırdı ve salondaki koltuğa oturttu. Birbirlerine dönük şekilde oturuyorlardı. Ahmet, tüm endişelerini hissettiğini, onun kadar şiddetli olmasa da benzer kaygılara kendisinin de sahip olduğunu, onun gözlerinin içine bakarak anlattı.

“Bu 1 yıl bizim için zorlu bir sınav olmayacak Gizem. Biz birbirimizi iyi tanıyor ve çok seviyoruz. Görürsün bak, bunu da aşacağız birlikte. Ayların nasıl geçtiğini anlamadan, senin yanında olacağım” dedi.

“Nereden biliyorsun?” diye sordu Gizem. “Bu 1 yılın sonunda, neler olacağını nasıl bilebiliyorsun? Belki işler planlandığı gibi gitmeyecek, belki bir yıl daha uzayacak” dediğinde gözleri doldu Gizem’in. Yavaşça yanaklarından aşağıya doğru süzülen gözyaşlarını silerek, umutsuzca Ahmet’in gözlerinin içine baktı. O ise, ellerini avuçlarının içerisine alarak defalarca öptü. O minik ellerine ve düzgün parmaklarına her fırsatta bayıldığını söylerdi Ahmet.

Gözlükler

“Gizem, ah Gizem” dedi. “Neden her olayın, hep olası olumsuz tarafını düşünüp kendine işkence ediyorsun? Belki de öyle olmayacak ve her şey tıpkı söylediğim gibi gerçekleşecek. Böyle düşünmeye ne dersin? Tamam, senin dediğin gibi olma ihtimali de var elbette. Ama onu, başımıza geldiğinde düşünürüz, olmaz mı canım benim?”

Gizem’in yüzünde beliren hafif gülümsemeden cesaret alarak, 1 yıl ayrı kalmanın sonucunda birbirlerini ne kadar özleyeceklerini ve ilişkilerinin nasıl daha tutkulu hale geleceğinden bahsederek Gizem’i biraz da olsa sakinleştirmeyi başarmıştı. Ahmet, hep böyleydi işte. Hep daha sakin, hep daha teslimiyetçi olandı. Gizem, uzun vadeli planlar yaparken, Ahmet düşündüğünü hemencecik hayata geçiriverirdi. Bazen başarısızlıkla sonuçlanırdı düşündükleri. Ama, “Kısmet değilmiş, bunu da denemedik demeyiz” deyip, hep önüne bakan tarafı olmuştu ilişkinin Ahmet.

Gizem ise hep daha temkinli, hep daha çok düşünen, eksi ve artıları ile her olayın tablolarını kafasında yapan tarafıydı. Aslına bakarsanız, hem Gizem hem Ahmet gibi olmalıydı belki de insan. İşte, ilişkilerindeki denge de bu sayede sağlanıyordu. Kolay mı oluyordu gerçekten bunlar? Tabii ki hayır. Gizem’in bu kadar detaycılığı, bardağın ilk boş tarafını görüyor olması; Ahmet’in bu derece rahatlığı, iyimserliği zaman zaman her ikisini de zorluyordu. Gene de ilişkide birbirlerini geliştiriyor, besliyorlardı böylelikle. Kendilerinde bulunmayan özelliklerin gözlükleri ile olaylara yaklaşmayı öğreniyorlardı birlikte.

Yara Bandı

Ahmet, Gizem’in yaralarına yara bandı olmuştu en başından beri. Onun bu sakinliği, anlayışı olmasaydı her şey çok daha zor olurdu. Gizem de bunu çok iyi biliyor ve hissediyordu. Biraz televizyon seyrettikten sonra sofrayı birlikte topladılar ve yatak odasına geçtiler. Ne de olsa, ikisi için de zorlu bir gün olmuştu. Ertesi gün, bakalım ne gibi değişiklikleri beraberinde getirecekti?

Gizem, cep telefonunu şarja taktıktan sonra, annesinden gelen mesajın bildirim sesini duymadı. “Kızım, yarın sabah uyanır uyanmaz beni ara, babanla ilgili” mesajı ile yeni bir dönem daha başlayacaktı, onun için.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Demet Uncu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan