Yazılı Metin

Karabiber Soda

20 Haziran 2023

Öykü: Karabiber Soda | Yazan: Metin Çoban

14 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimlerinde, hiçbir Cumhurbaşkanı adayı %50+1’i geçemeyince, ikinci tur seçimleri 28 Mayıs tarihinde AKP ve CHP adayları olmak üzere tekrarlandı. İkametgahım hala Fethiye’de olduğundan sabah saat 08.00’de oyumu kullandım, saat 16.00 İstanbul uçağı için Dalaman havalimanına 14.00 gibi geldim. Elimde valizim, sırt çantam bile yok. Annemlerin evinde bıraktığım, tişört, pijama, yedek kot pantolon her zaman var. Zaten dün geldim, bugün dönüyorum.

Havalimanı bugün sakin, öğlen saatleri ve seçim günü olduğu için olmalı. Akşam ve yarın sabah uçakları tamamen dolu idi, hatta yedek yolcularda bile 50-60 kişi vardı. Elimde valiz olmadığından hemen kontrolden geçtim, kapılara doğru yol aldım. Şu kemer çıkarma işine sinir oluyorum. Milletin ortasında uçkur çözüyormuşsun, sonra işin bitti toparlanıyormuşsun gibi geliyor bana.

Köşedeki parfümeride %70‘e varan indirim varmış. Nasıl bir sahtekarlık bu anlamıyorum. Bir malın %70 düşürülmesi demek, ya o mal bir ay sonra çöpe gidecek ya da orijinal olması düşük bir ihtimal. Şimdi Nihal kızacak “Geçtin önünden parfümerinin bir el kremi bile almadın mı?” diye. Nedense sevmiyorum bu parfüm ve malzemeleri almayı, vayy efendim “Ben bu kadar baharatlı parfümü kullanacak yaşa mı geldim?”, “Bu tür krem bende kızarıklık yapıyor”, “Ben şeftali kokusu olan bir şey bulunduruyor muyum bu evde?” gibi gibi şeyler duymak istemiyorum. Kendimin bile bir tane parfümü var, ikincisini denemem bile, yıllardır bu böyle.

Parfümerinin yan tarafında bir kafeterya var, nedense Starbucks burayı ele geçirememiş, ortada bir ada kafe var, orada Starbucks ürünlerini satan küçük bir makine var sadece. Subway ve Simit Dünyası dışında başka bir şey de yok zaten.

Kasadaki kız, iç hatlar müşterisi olmama rağmen “What would you like…“ diye başlayınca, “1 maden suyu ve limon parçası lütfen” diye konuşmasını tamamlamasına fırsat vermedim. Kız önce parayı aldı benden, sonra bir maden suyu, bir bardak ve 2 dilim de limon verdi. Yan taraftaki masaya geçip Twitter’dan günün gelişmelerini okuyacaktım.

Kafede çok fazla kişi yoktu, karşı masada çılgın kıyafetli 3 genç kız vardı. Saçlarında değişik sprey boyalar, renkli tokalar, etekler -kolej eteği-, külotlu çorapları değişik değişik desenlerde, ayakkabılarında hiç görmediğim topuk şekilleri… Birden aklıma zamanımızın şarkıcısı Cyndi Lauper geldi, o bile bunlar kadar marjinal giyinmemiştir. Gerçi bu kızlar Britney Spears‘i bile zor bilirler. 15 yaşında ancak varlar. Şimdikileri de ben bilmiyorum zaten. İçimden “Dua edin burası, oy olarak her zaman kırmızı çıkan sahil şeridinin havalimanı, Yozgat Otogarı, Maraş Havalimanı olmasını inanın hiçbiriniz istemezsiniz. Dua edin de dedeniz kazansın seçimi de belki sizin yaşam tarzınız hakkında kimse size laf söylemez“ diye düşünüyordum.

Onların yan tarafında saçları permalı gibi fakat kesinlikle kuaför işi değil, doğal hali öyle. Ama tabii ki boyası nedeniyle sarı, kıvırcık saçlı kadın oturuyordu. Aslında tam oturmak da sayılmaz. Yoga yapanların yaptığı gibi, bacaklar birbirinin içine geçmiş meditasyon yapar gibi oturuyordu. Önünde Apple Notebook açık ve oradan bir şeyler seyrediyordu. Paçaları iplik iplik olmuş, bacaklarının inceliğinden mi, yoksa şortun bolluğundan mı iç çamaşırı dahil her şey ortadaydı. O zaman da aklıma geldi, “Ya sen, ya sen; Sidharta Gotama Budha’nın evladı, seni çarmığa bile germeden taş yağmuruna tutacaklar, dua et de dede kazansın.“

İki masanın da karşısına gelmeyecek bir masa aradım, uzak olmasına rağmen cam kenarında bir yer buldum. Artık toplum baskısı ve yaşanan olaylar erkekleri ve kadınları daha dikkatli olmaya itiyor.

Kızım olacak yaştaki kızları, onların bacaklarını mı seyrediyorsun veya bağdaş kurmuş kızın açılmış şortundan çamaşırını mı dikizliyorsun gibi şeyler kimsenin aklına bile gelmesin diye en uzak yere oturdum. Masaya soda ve limonu bıraktıktan sonra kasaya doğru yürüdüm, “Affedersiniz, karabiber de alabilir miyim?“ diye sordum. Kasadaki kız, karabiberi çekmem için bana tahta bir karabiber çekeceği verdi. Taze çekilecek olması oldukça hoşuma gitti. Masama döndüm, bardağa koyduğum sodanın içine limonu sıktım, sonra üstünü tam şekilde kaplayacak kadar karabiber çektim, tekrar kasaya gidip çay kaşığı veya tahta karıştırıcı almak yerine, sol işaret parmağımla sodamı karıştırdım.

Birkaç yudum aldım, tam istediğim gibi bir soda olduğundan hoşuma gitmişti. Gazı biraz fazla idi, bazılarının maden suyu veya soda olduğuna inanmak gerçekten güç. Ne gaz var ne tat var, bildiğin çeşme suyu. Telefonumu açtım önce Instagram’a baktım, bazı arkadaşlar seçimle ilgili destek Story’leri koymuş, bazıları ise ev halleri, yemek paylaşımlarını koymuş. Twitter da ise henüz aksiyon yok, her yerde seçimin sakin ve huzurlu geçtiği yazılıyor, katılım için %85’in üstü diye tahminler var ancak ben öyle olduğunu pek düşünmüyorum. Çünkü Fethiye sahili, yazlığına gelen veya hafta sonu kaçamağa gelen yerli turistle doluydu.

Biraz kafamı kaldırdığım zaman o yogacı kadının bana doğru geldiğini gördüm, herhalde camdan dışarıya bakacak diye düşünürken “Merhaba, rahatsız etmiyorsam soda içiş şeklinizden ve bu bölge yüzünden soruyorum, adınız Ömer mi?“ dedi.

“Evet, nereden bildiniz, tanışmışıydık daha önce?“

“Yok tanışmadık ama bizim Pınar Sensei, aynen sizin gibi soda karabiber içer her gün. Ona sorduk, bu bir yoga diyeti mi diye, o da bize ‘Ömer usulü grip ilacı’ derdi. Birgün sadece sizi anlatmıştı, uzun süre birlikte olduğu tek erkekmişsiniz. Neden ayrıldığınızı hiç anlatmadı.“

“Öyle mi? Nasıl Pınar? Sağlığı, yaşamı? Hâlâ öğrencisi misiniz? Görüyor musunuz onu?“

“Valla en son çarşamba günü birlikteydik, akşam yeni kız arkadaşı Sevil ve ben üçümüz akşam yemeği yedik. Sağlık durumu iyi, hatta çok iyi. Ben artık yardımcı hocayım. Yogini olamadım ama Pınar’ın el vermesi ile ilerliyorum. Hiç fotoğrafınızı görmemiştim ama soda-karabiber içişinizden ‘Acaba bu meşhur Ömer olabilir mi?’ diye cesaret aldım geldim buraya.“

“Niye oturmuyorsunuz? Size de bir soda karabiber ısmarlayabilirim.“

“Neden olmasın, ben gideyim masamdaki laptopu ve çantamı alayım.“

O masasına doğru yürürken ben de bir kez daha kasaya gittim. Potansiyel yogini masasındaki laptop’u shutdown etmeden hızlıca kapağını kapattı. Çantasını ve laptopu alıp benim masama geldiği sırada ben de elimde yeni bir şişe soda ve dilim limonlarla masaya ulaşmıştım.

“Pardon isminizi söylemiş miydiniz? Siz benimkini bilince, ben sizinkini biliyor sayılmam.“

“Benim adım Sanem, tekstil işleri ile uğraşıyorum, moda tasarımcılığı okulunu bitirdim. Şimdi atölyemde model geliştiriyorum.“

“Memnun oldum Sanem, karabiber ister misin? Emin misin?“

“Evet isterim, zaten daha önce denedik Pınar Hoca yüzünden.“

“Aslında Pınar’ın benden önce âşık olduğu bir kadın vardı Hilda. Onunla yaklaşık 8 senedir birlikteydi. Hilda, ağır hasta olan babasını görmek için Hollanda’ya gittiğinde, trafik kazasında hayatını kaybetti.“

“Pınar Hoca’nın bu ilişkisinden hiç haberim yoktu, hiç anlatmadı. Biz sadece sizi ve şimdi de Sevil’i biliyoruz. Hatta aramızda konuşurken, ‘Adam ne çektirdiyse kadına, bir daha erkek olacağına kadına veririm daha iyi’ diye sizi aşağılıyorduk.“

“Pek haksız da sayılmaz aslında ama neyse… Kime oy verdin, herhalde onun için buradasın benim gibi.“

“Yok, ben bugün oy veremedim, hatta ilk turda da oy veremedim. Erkek arkadaşımın Dalyan’da bir oteli var. Hafta sonları veya boş vakit yarattığımızda buluşuyoruz. İki seçimde de maalesef ben buradaydım ve oy kullanamadım.“

“Yani Türkiye’de, sosyal yaşam, çağdaşlaşma, gelişme, özgürleşme, adalet, kadın hakları gibi unsurların yerinde olduğunu düşünüyorsunuz? Değiştirmeye gerek yok diyorsunuz?“

“Yok canım tabii ki ben öyle düşünmüyorum, düşünebilir miyim? 1 oyun ne demek olduğunu da biliyorum. Ama maalesef muhalefetin de aslında sağcı bir muhalefet olduğunu düşünüyorum. Değişen ne olacak ki deyip umursamadım biraz da.“

“Bunları sizden duymak beni gerçekten üzdü. Haklısın, muhalefet dediğinin de yüzde ellisi sağcı ve İslamcı. Ama şu andaki iktidarı değiştirmek üzere karar vermiş insanlar, ideolojilerinin ne olduğu önemli değil. İktidarın değişmesi gerektiğine inanıyorlar. En azından meclisin yeniden etkin olmasını, Tek Adam Rejimi’nin değişmesini istiyorlar.“

“Ya muhalefet dediğin adam bir zamanlar, bunların elemanı, ekonominin başı, diğeri başbakanı, diğeri eli kanlı içişleri bakanı, Sivas’ta canlar yakılırken belediye başkanı, sonra yakanları mahkemede savunan avukatı, diğer tarafta ülkeden kendini ayırmak isteyen PKK uzantısı.“

“Sanem senden özür diliyorum, ben dış görünüşün ve tavırların nedeniyle seni kendimle aynı siyasi görüş içinde düşündüm, önyargılı davrandım. Meğerse, sen baya milliyetçi, ulusalcı düşünüyormuşsun yanıldım.“

“Yok canım Cumhur İttifakı taraftarı değilim, sadece Atatürkçüyüm. Beni geri kalanı ilgilendirmiyor.“

“Aslında ülkede senin gibi düşünen ve oy vermeye gelmeyen %10 kadar insan var. Bunlar da maalesef seçimin kime gideceğini tayin ediyor.“

“Masamdan şarabım ve peynirim eksilmesin, yogamı da yapayım, konserime de gideyim, hafta sonu uçakla, Ege-Akdeniz, çoğu zaman yurtdışı. Çocuklar izole yaşasınlar, kolej bile şehir dışı olsun hayatım. Bu seçimde onların içinden bile birçok insan hem deprem felaketinde hem de bu seçimde ellerinden geleni yapmaya çalıştı, bunlara kendim şahidim. Ama bu sayı o kadar az ki.“

“Ben tam senin dediğin gibi biri değilim, tanımıyorsun beni, halka çok güvenmiyorum. Bir türlü değişmiyor, tamam kabul ediyorum, eğitim seviyesi düşük bir halk, daha çok Anadolu’da yaşıyor, iktidar da daha çok oyu oralardan alıyor. Bence ülke de ikiye bölünüyor. Ya düşünsene bu ülkede yaşıyorum, ben daha Diyarbakır’ı, Mardin’i, Van’ı hiç görmedim. Çorum, Elâzığ, Malatya’yı hiç bilmiyorum. Oralara gittiğim an canımı alırlar, katlederler diye düşünüyorum.“

“Aslında hemen oralara gitmelisin, hatta Pınar’a söyle oralarda yoga yapın; Diyarbakır Surları’nda güneş doğarken, Harran Ovası’nda güneş batarken. Sen biliyor musun; güneş en güzel Diyarbakır’da doğar, Harran Ovası’nda batar.“

“Ya yoga yapan biri var mıdır? Oralarda ayin yapıyorsunuz diye taşlamasınlar bizi!“

“Eğer sen oradaki topluma, yoga Nirvana’ya ulaşmak için yapılan bir ibadet gibi anlatırsan, Budha’yı da bir peygamber gibi gösterirsen, tabii ki sana tuhaf bakacaklardır. Ama o sana tuhaf bakan insana, bu bir vücudunu ve zihnini terbiye etme, arınma meditasyonu diye anlatırsan o insan da seni ve yoganın ne demek olduğunu anlar. Yani genel hatamız, biz Doğu’da yaşayan halkı, cahil ve görgüsüz gördüğümüz sürece onların fikirleri asla gelişmez, değişmez.

Bundan 30 yıl önce Van’a gitmiştim, giderken herkes bana, “Sakın kadınların yüzlerine bakma, sen yakışıklı adamsın, yanındaki erkek kim olursa olsun, kardeşi, babası, kocası seni anında öldürür, hatta kadını da öldürür; Töre var oğlum orada“ demişlerdi. Ben de sokakta bile saf saf yere bakıyordum, lokantaya gittim, gözlerim yere bakarak sipariş verdim, ya gözlerim kayıyor masa altlarına bakıyorum, kadınların ayakkabıları, çorapları, etekleri o kadar modern ve tarz ki kafamı bir yukarı kaldırdım, bizim Bağdat Caddesi kafe ve restoranları gibi. Şaşkınlığımı aradım söyledim arkadaşlara. “Niye bana öyle söylediniz?“ diye sordum. Onlar da benimle dalga geçtiklerini, Doğu için önyargılı olduğumu söylediler ama asıl sebebin, oraya Van 100. Yıl Üniversitesi’nin açılmasının ve Batı’daki gençlerin buraya okumaya gelerek yaşam tarzının değişmesine neden olduğunu anlattılar. Yani demek istediğim oralara gitmezsek onları Batı’dan değiştiremeyiz. Onlar fasit yaşamlarının içinde kalıyorlar.“

“Yani birlikte Van’a, Diyarbakır’a, Mardin’e gidelim diyorsun?“

“Hatta, Yozgat, Çorum, Bayburt’a gitmelisiniz. Mesela Nevşehir de sağcı bir şehir; balon turizmi, Peri Bacaları turizmi nedeniyle gelen turistler yüzünden, Göreme, Ürgüp, Hacıbektaş halkının yaşam tarzı ile Acıgöl, Avanos, Kozaklı ilçeleri daha muhafazakardır. Çünkü oralar turistik değildir, oraya batılı yaşamı yaşayan insanlar girmezler. Oradaki halk da içinde bulunduğu yaşamı yaşamaya devam eder. Ülkeni seviyorsan oraları gezeceksin Sanem Hanım.“

“Bana artık Sanem Hanım deme, baya bir dostluğumuz oldu Ömer. Aslında Pınar LGBTİ savunucusu biri, onunla yaşadığına göre sen de LGBTİ hakkında onunla aynı fikirdesindir.“

“Ben ondan daha önce de tüm dünyadaki LGBTİ hakları savunucusuydum. Benim veya bir yakınımın gay veya lezbiyen olması gerekmiyor. Empati yapabilen herkes bu durumda onların yanında olmalı. Sana geçmişte yaşadığım bir Onur Yürüyüşü hakkındaki anımı anlatayım. Beyoğlu Mis Sokak’ta, meşhur profiterolcü İnci’nin yanında Rasputin diye bar var, oranın dışında bira içiyordum. O gün Onur Yürüyüşü yapılacağını biliyordum. Valilik kararı nedeniyle yürüyüş yapılmayacaktı, polis her yere barikat kurmuştu, tam önümde Toma 33 bekliyordu. Polis tazyik yaptıkça göstericiler geriliyorlardı.

İki genç kız ve iki gay erkek ellerindeki gökkuşağı bayraklarının olduğu çuvalı bana bıraktı, kalabalığa da ‘Bayraklar şurada oturan Hetero abide’ diye bağıdılar ve karşı duvara doğru gittiler. İnan o zaman içimde nasıl bir destek duygusu geldi anlatamam, çuvalı açtım, her geçenin eline bayraktan tutuşturuyordum. O dört genç ise duvarın önünde dans ediyorlardı. Birden bir hareketlenme oldu, ortalık birden koşan, kaçan insanlarla doldu, İstiklal Caddesi’nden polis tazyik yapıyordu. Tam o sırada Toma 33 su fışkırtmaya başladı ve 4 gencin üzerine tutuyorlardı. Zaten çok zayıf olan kızlardan biri, suyun tazyiki ile ayakları yerden kesildi ve duvara kafasını vurdu, baygın bir şekilde oracığa düştü. Bunu görünce sinirim tepeme çıktı, Toma’nın camına yumrukla vurup ‘Ne yapıyorsun manyak, o daha bir çocuk öldüreceksin’ diye bağırdım. Geri döndüm tam bayrakların oraya gelmiştim. Tam suratımın ortasına tazyikli su tuttular, yakın mesafede olduğum için beni de yere yıktı. Rasputinin içi tamamen su doldu, 45 saniye kadar nefes alamadım. Bardaki çocuklar beni ayağa kaldırıp arkadaki tuvalete götürüp yüzümü yıkamaya çalıştılar. 3 gün sonra bile burnumdan kan geliyordu. Üst solunum yollarım hasar görmüştü. Ama ondan sonraki her Onur Yürüyüşü çabasına destek oldum.

Sana anlatmak istediğim illa, gay, lezbiyen, biseksüel, trans bireyle ilişkin olması gerekmiyor, bu tamamen empati meselesi. Zaten muhalefete de destek vermek istemem de bu yüzden, dediğin gibi yarısı dinci, yarısı sağcı bir muhalefet ama en azından direkt LGBTİ karşıtı mesaj vermiyor, asarız, keseriz demiyorlar. Tamam biz gelince rahat olacaksınız da demiyorlar ama en azından 6284 sayılı yasaya sahip çıkıyorlar. Yeni gelecekler, ‘Sen evli değilsin hâlâ’ diye seni sahiplendirecekler.“

Uçağın yolcu alımına geçtiği anonsu yapılıyordu.

“Ömer, çok büyük sır değilse Sensei Pınar senin gibi bir adamdan neden ayrıldı? Sen çok hoş ve donanımlı birisin, Pınar sabır dolu bir insan, nasıl olur da senden vazgeçti.“

“Büyük günah işledim. Onu aldattım. O da benim artık gitmem gerektiğini söyledi ve ben de gittim.“

“Nasıl ya, pek öyle aldatacak birine benzemiyorsun. Düzgün bir adama benziyorsun, zaten 4 yıl birlikteymişsiniz.“

“Aslında bunu anlatmamam lazım, bizimle ilgili ama bu yaptığım hatanın sana örnek olmasını da isterim. Biz birlikte bazen her şey dahil ünlü oteller ile anlaşıp otel misafirleri için yoga ve estetik cerrahlığı hizmeti veriyorduk. Pınar gelen müşterilere yoga, bende ufak tefek yüz estetikleri yapıyordum. Yaz-kış otelin içinde küçük bir villada kalıyorduk. En son geceye kadar her şey yolunda, her şey güzeldi. Yaza girmeden önce bir bayram tatili nedeniyle, otel yüzde 90 yerli turist ile doluydu. Tesadüfen üniversiteden arkadaşlarım da vardı; Serap ve Aylin. İlk iki gün pek göremedim onları, üçüncü gün karşılaştık. Beşiktaş’ın şampiyonluk maçını seyretmek üzere misafirlerin pek gelmediği bir bara gittik, Pınar önce bizimle oturdu, o içki içmiyor biliyorsun, zaten regl olmuştu, kalkmak istedi ve odamıza gitti. Ben, Serap ve Aylin hem maçı seyretmeye hem de içmeye devam ettik. Beşiktaş şampiyon oldu. Arkasından kutlama için Tekila shot istedik ve bu shotlar durmak bilmedi. Kızlar baya sallanmaya başlayınca ‘Hadi sizi odanıza bırakayım’ dedim. İkisi de kollarıma girdiler, bardan çıktık odalarına doğru gittik. Sonra sabah uyandığımda, açılmış kapıda Pınar ve oda görevlisi, yatakta sağ tarafımda Serap, ortada ben, solumda Aylin ve üçümüz de çırılçıplağız. Durum böyleydi işte.“

“İyi de çok içmişsiniz, suçun çoğu alkoldeymiş. Pınar Hoca ne dedi?“

“Hiçbir şey söylemedi, odadan çıktı. Odamıza gittiğimde valizlerimi toplamamı ve derhal orayı terk etmemi söyledi, odadan çıktı. Bu onu son görüşümdü.“

“Aslında özür dilesen belki seni affederdi.“

“Sen de eksik olan, herkesin kendin gibi düşünmesini istemen. Tam tersi olduğunu düşün, sen iki adamla bir yatakta çırılçıplaksın, sevgilin sana ne der?“

“Niye kızıyorsun, anlamadım. Erkekler fazla saldırgan. Hemen asar keser ama kadınlar daha sakindir. Gerçi Pınar Hoca mutlaka bunun hesabını yıllarca sorardı sana.“

“Hesap sorma, intikam alma olayı değil bu işler. Biri sana sonsuz güveniyor, sen onun güvenini boşa çıkarıyorsun, senin artık bir hükmün yok, olsan ne olur, olmasan ne olur? En iyisi hayatında bir daha olmamak, ben de onu yaptım hayatında olmadım.“

“Uçak için son çağrı yapılıyor, seni tekrar görmek isterim Ömer, hatta kim bilir belki Tekila Shot bile yapabiliriz.“

“Ben o günden beri ağzıma içki koymuyorum. İlişkisi olan bir kadınla da asla birlikte olmuyorum. Sanırım görüşmesek iyi olur. Sana iyi uçuşlar.“
 
 
Metin Çoban
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

3 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 20 Haziran 2023 at 18:30

    Çok keyifliydi 😁👌🏻
     
    Önce öykü değil de köşe yazısı okuduğumu, kendi başından geçen bir olayı anlattığını sandım, ilerleyen satırlarda kurgu olduğunu anladım 🙈
     
    Ülkedeki kutuplaşmayı yazdığın ve mantıklı bir çözüm sunduğun bölümler çok iyiydi. Seçimler konusuna giremiyorum hâlâ. Ülkenin %48’i gibi ben de şoktan, derin üzüntüden ve depresyondan anca anca çıkıyorum.
     
    Öyküdeki en sevdiğim unsur ise kahramanızımın aldatma olayında bahanelere sığınmaması oldu. Suçunu ve kesilen cezayı kabul etmesi hoş bir yaklaşımdı. Bir erkeğin kendini karşı tarafın yerine koyup olayı öyle değerlendirebilmesi bu topraklarda pek karşılaştığımız bir durum değil 😉 Bu arada bence de aldatmadan sonra seçilmesi gereken en doğru yol bu. İş oraya geldiyse aldatan ve aldatılan arasında her şey bitmiş demek zaten. Boşuna uzatmaya ve daha çok yıpranmaya gerek yok.
     
    LGBTi+ için yazdıklarına ise bayıldım elbette. Asıl gökkuşağının her rengini kabul ettiğimizde toplumca huzura ereceğimizi görebilse keşke yığınlar 😔
     
    Kalemine, aklına sağlık canım. Bir sonraki öyküyü heyecanla bekliyorum 😁

    • Yanıtla Metin Çoban 20 Haziran 2023 at 21:29

      Teşekkürler Didemciğim.
       
      Yazının Onur Haftası’nda yayımlanmış olması büyük tesadüf oldu. Bundan dolayı çok mutlu oldum.
       
      Aslında makale olarak yazmaya başlamıştım. Seçim sonrası genel görüşlerimi yazacaktım. Fakat herkes o günlerde benim yazdığım şeyleri tekrarlayacaktı. Hüdapar ve Refah Partisi’nin katılımı ile 6284 sayılı kanunun iptali, seçim öncesi LGBTİ için höyküren bir İçişleri Bakanı varken kişisel hayatın müdahale altında olacağını herkes öngörmüştür. Bu hususu herkes makale olarak yazacaktı zaten. Benim dikkati çekmek istediğim, yaşam tarzları farklı olan insanların, empati yaparak, “Neden gericiliğe oy veriyor bu insanlar?” deyip onları anlamaları, aslında kendilerini ve yaşam tarzlarını onların anlayacağı bir tarzda anlatmalarıydı.
       
      Aldatma konusu zor bir durum. Kadın da erkek de bunu hikâyede anlattığım tarzda kabullenemiyor. Toplumda benim bahsettiğim insan sayısı belki birkaç kişi. Herkes aldatma karşısında agresif, cana kıyma, yaralama gibi sonuçları olan tavırlarda bulunuyor. Yazar olarak kişisel tavrımın diğer okuyuculara aktarmak olduğunu düşündüğümden bu tarz bir aldatma sonucu ayrılığı yazdım. Aslında aldatmak da olmamalı ve yaptıysan da cezasını çekmelisin ve kabullenip gitmelisin.
       
      Dergi çok iyi geldi bana, kafamda durmadan hikâyeler oluşuyor, yazmak için çok coşku hissediyorum. Senin ve diğer okurlarımın da destekleri bana motivasyon veriyor. İyi ki varsın, iyi ki varsınız 🙏🏾

      • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 20 Haziran 2023 at 22:20

        Yeni yazarların heyecanı beni de motive ediyor, devam edecek güç veriyor. Üstelik senin üretkenliğin hayranlık uyandırıcı. Sanki tüm bu hikâyeler yıllarca içinde demlenmiş de şimdi sıra sunmaya gelmiş gibi. Biz de keyifle yudumluyoruz servis ettiklerini. Ve evet bence de de iyi ki buradasın, iyi ki yazıyorsun 🙏🏻

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan