“Ben yalnızlığı istemiyorum ama yalnızlığa gereksinim duyuyorum.”
– R. Barthes
Yalnız.
Tek. Hür. Bağımsız.
Ya da
Kimsesiz. Sevgisiz. Tek başına.
Ne dengesiz bir duygu şu yalnızlık. Yaşanabilecek en kötü duygu iken bazı anlarda deli gibi ihtiyaç duyulan, aranan, kaçtıkça kovalanan, zor yakalanan…
An gelir, köşe bucak, kıyı köşe, minik bir kuytu yeter yaşamaya yalnızlığı. Nefes almak, düşünmek, kendimizi dinlemek için. An gelir, kapı kapı dolanır, hayata bir anlam vermek, sevmek sevilmek için, başı koymak, yalnızlığı kovmak adına bir omuz aranır.
Ne bileyim, bazıları olmadan yaşamak zor ama başkaları ile yaşamak da çok zor. Yalnızlık seçilmişse huzur ve mutluluk verir. Peki seçilmemiş yalnızlıklar?
Ademoğlu değil mi ki geldi bu dünyaya “yalnız” ve dahi yine gidecek “yalnız”. İşte bu kısacık geçen o aradaki süreçte yalnızlığına yoldaş biri, birileri mutlaka olsun ister sağında solunda. “Yalnızlık Allah’a mahsus” denir ya evet zordur bu dünyanın çakıl taşı dolu yollarında tek başına yürümek. Yoları geçerken sevmek isteriz, delice sevilmek, sarıp sarmalanmak. Ruhun okşanması istenir. Nasıl bir ağacın çiçeklenmesi için suya, güneşe ihtiyacı varsa biz “insan” denen canlının da ilgiye, sevgiye, bir başkasının sıcaklığına ihtiyacı var.
Ahh! İşte ille aşk. İllede aşk.
Diğer yarı aranmaya başlar ve er ya da geç ama bir zaman, bir yerde mutlaka bulunur. Bir ömre sığdırılır bütün o mutluluklar, üzüntüler, heyecanlar, kederler, sevinçler, varlıklar, yokluklar, delilikler, dinginlikler, kavgalar, gürültüler, çılgınlıklar, çoluklar çocuklar, torunlar… “Hayat arkadaşı, eş” olununca. Elmanın diğer yarısı bulununca.
Ve sonra birden yine çalar kapıyı o seçilmemiş yalnızlık. Ve işte o zaman aynadaki yansıman bile yalnız. Ruhun yanlız. Alışkanlıkların yalnız. Evin yalnız. Yatağın yorganın… Çatal bıçağın… Sofradaki tabağın… Banyoda ki bornozun… Aynanın önünde ki diş fırçan… Melodinin es’i… Çalar saatinin sesi… Çayının şekeri… Kahvenin hatrı yalnız.
İnsan en çok da ömrünü birlikte geçirdiği insan bu dünyadan göçüp gidince yalnızdır. Onunla dinlediği şarkılar, okuduğu şiirler, yediği en lezzetli yemekler, sustuğu bütün sözler, güldükleri, ağladıkları, bütün renkleri (yok olur) gider.
İşte insan o zaman çaresiz bir yalnızlığın içine düşer. Belki bir kısmımız yaşadı bu çaresizliği. Mutlaka bir kısmımız annelerimizin babalarımızın bu yalnız kalışlarına şahitlik etti ve hatta yarenlik. Bir arkadaşın sığındığı liman olduk belki de kaybedilen eşin ardından. Aslında yanındakiler kim olursa olsun yetmedi, gidenin yeri dolmadı doldurulamadı. Ve hepsinde aynı duygu yaşandı gördük ki siz bir kişiyi özlüyorsunuz diye, tüm dünya ıssız kaldı.
Tesadüf odur ki yazımı yazıyorken ben, kulaklığımda Cem Adrian sesi, “Hasret kimseye kalmasın, sevdalılar ayrılmasın. Ben yandım, eller yanmasın. Sevdanın aşkın narına, cananıma…” diye diye yüreğimi dağlıyor.
Şarkılardan türkülerden bahsettik madem bir de bir şiir ile Orhan Veli’ye selam edelim:
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
“Ölüm Allah’ın emri,
“Ayrılık olmasaydı.”
Ve son olarak, Jean-Louis Fournier’rın okuduğum “Tek Yalnız Ben Değilim” kitabında altını kırmızı kalemle çizdiğim bir alıntıyı bağıra bağıra tekrarlıyor sevgili nöronlarım:
“Yalnızlığın ağırlığı ne kadardır?”
Sizce???
Emine Öztürk
16 YORUMLAR
Sevgili Emine, çok sevdiğim yalnız kalma isteğini çok güzel anlatmışsın. Özlemişim yalnızlığı. Bu iyiliğin karşılığında, benden sana bir Asaf şiiri:
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.
Bir düşün’de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Özdemir Asaf’ın yazı ile bütünleşen bu şahane dizilerini dile getirdiğin için ve yine benim için kurduğun her zamanki zerafete sahip cümlelerin için çok teşekkür ediyorum sevgili Metin. 🙏 Ben de sana sevgili Attila İlhan’dan bir şiir ile cevap vermek isterim.
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar, aydınlık fikirler gibi
tavanda salkım salkım
bu gece dağ başları kadar
yalnızım.
Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından,
dudaklarımda
eski bir mektep türküsü
karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim,
gözlerim, gözlerini arıyor durmadan;
nerdesin?
der “Yalnızlık” şiirinde.
Sevgiler
Okudum ama yorum yapmak çok zor. O istenmeyen yalnızlığa hâlâ alışamadım. Bana, “İnsan sevdiğini kaybedince yarım kalırmış” dediler ama yanlış. Ben yarım kalmadım, hiç oldum, kayboldum.
Asaf doğru demiş; “Paylaşılsa yalnızlık olmaz.”
Çok iyi anlatmışsınız, kaleminize sağlık.
Sevgili üstad, her kelimesini hüzünlü bir bahara benzeyen kalbimle okudum. Bazen yutkundum ve gözlerimden yağmur damlasını andıran göz yaşları döküldü. Gideneleri yad ettim ve geride kalanları hatırlar ile andım. Yalnızlığa mahkum edilmiş tüm insanların kalbi ile okudum. Kalabalık bir şehirde yalnız türkülerini dinleyen insanların sesi olup okudum. Elem görmesin yüreğin ve her daim yazılarının devamı için dua edeceğim.
Can Bey, yazım için kurduğunuz şahane cümleler için teşekkür ediyorum. Bu kadar yüreğinize dokunmak beni onore etti.
Yalnızlık aslında başlı başına kabalıklar içinde yaşanan, kendi içinde kendine gömülme hâli. Ne güzel ifade ettiniz. Yazılarınımın devamı için dileğiniz ne kadar motive edici. Var olun.
Sevgiler
Ahhh Nimet Hanım. Ne denir, ne demeli bilemedim. Başınız sağ olsun. Yaşamadan karşıdan teselli cümleleri kurmak çok kolay. Ben öyle cümleler kurmayacağım sizin için. Ne desem size merhem olmaz, yazıda da dilim döndüğünce anlatmak istediğimi öyle güzel izah ettiniz ki “Yarım kalmadım, hiç oldum” diyerek. Üstüne laf yok. Değerli vaktinizi ayırarak okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum.
Sevgiler
Yalnız “sevgi” demiştim lambadan çıkan cine. Beni tersten dinlemiş olacak ki sevgi-li bir yalnızlığım oldu!.
Bu bahisle ilgili öyle çok şey var ki yazılabilecek ve dahi yazılası, düşünülesi… Ben, bahsi üç noktadan sonrasına bırakarak sizin yazdıklarınızdan kendime dair çok şeyler bulduğumu belirtmekle yetineceğim.
Efendim, kaleminiz kavi olsun.
“Yalnız ‘sevgi’ demiştim lambadan çıkan cine. Beni tersten dinlemiş olacak ki sevgi-li bir yalnızlığım oldu.”
Muazzam bir anlatım. Yalnızlık üzerine kurulmuş bugüne dek okuduğum en etkileyici anlatım oldu bu cümleler.
Ve o kadar haklısınız ki… Yalnızlık hakkında kurulacak cümlelerin sonu yok. Ben de tıp ki sizin gibi “…” koyarak susuyorum.
Zaman ayırıp okuma nezaketinde bulunduğunuz için teşekkür ediyorum.
Sevgiler
Emineciğim, yazdıklarını kelimesi kelimesine hissederek okudum. Yalnızlık, tuhaf şey aslında. Yalnız yaşamaya devam ettikçe alışmaya da başlıyorsun. Seçilmiş yalnızlıkları kast ediyorum tabii. Bir de belirttiğin gibi seçilmemiş, zorunda bırakılan yalnızlıklar var. Onlara dayanmak, acının ağırlığını göğüsleyebilmek çok çok zor. Ama zaman, o zaman var o zaman. Hem çok acımasız hem de yaşanılan acıların kor yakıcılığını söndüren şey. Acılar yok olmuyor elbet, yüreğinizde bir yara olarak hep var oluyor. Biliyorsunuz ki yaralarınız hep var ve sizinle birlikte yaşamaya devam edecek. Hayat paylaşınca güzel bence, hem acıları hem mutlulukları.
Çok sevgiler.
Zaman ayırıp okuduğunuz ve değer bulup yorumladığınız için çok teşekkür ediyorum Demet Hanım. Yaralar yokmuş gibi yaşamak, “mış” gibi yapmak kesinlikle çözüm değil. Ve o kadar haklısınız ki bizimle yaşamaya devam edecekler. Sadece paylaşmak kabuk bağlamalarına vesile.
harcar
Çokça sevgiler.
Gerçekten öyledir. Ne seninle ne sensiz derler ya. Yalnızlık bazen bir ihtiyaçken fazlası melankoliye sebep olabiliyor. Hislerime tercüman olmuşsunuz.
Kaleminize sağlık 👌🤗
Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ediyorum Ozan Öğretmenim. 🙏
Şöyle diyelim o zaman; “Ne muhtaç olalım ne de başımızdan eksik olmasın, yalnızlık.”
Sevgiler
Kaleminize sağlık.
Farklı açılardan ne güzel anlatmışsınız yalnızlığı. “Yalnızlık Allah’a mahsus” derler ama yalnız geldik, yalnız gideceğiz.
Tebrik ederim yazılarınızı merakla takip ediyorum.
Değer bulup zaman ayırmanız çok kıymetli Orhan Bey, teşekkür ediyorum.
Dünyaya gelirken yalnızız, tıpkı dünyadan terki diyar ederken olduğu gibi. O aradaki zamanda birileri olsun istiyoruz ama mutlaka yalnızlıklar da var, seçilmiş ya da seçilmemiş.
Velhasıl garip şey şu yalnızlık. 😉
Sevgiler
Yalnız geldiğimiz bu dünyadan giderken de yalnız olan insan neden dünyada sürekli birilerine hasret yaşıyor? Cevap bulunduğunda yalnızlığın anlamı da ortaya çıkar.
Neden ? Hakikaten..
Neden bu var olma ve yok olma arasında ki kısa sürede, bu hasretlik neden?
Bunu ben de sorgulayacağım Sevgili Hakiki Okur..
Zaman ayırıp yazımı okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum..