Yoldan Gelip Yola Gidiyorum

Bir Çocuk Kalbinden Anne Şefkatine

29 Ağustos 2023

Öykü: Bir Çocuk Kalbinden Anne Şefkatine | Yazan: Elif Mert

İşte, yine akşam oldu. Dağların arasından batışını göremediğim güneş, her zamanki gibi kalabalık beton siluetlerin arasından yavaş yavaş kayboldu. Kış ayının soğuk akşamları, yerini hafiften ılık ve huzur verici bir ortama bıraktı. İstanbul’da yaz mevsimi, çocukluğumun bunaltıcı sıcaklarına elveda der gibiydi.

Vapur, balık kokuları arasında usulca İstanbul Boğazı’nın rüzgârını arkasına alarak kadim Tarihi Yarımada’nın kıyısındaki evlerde yaşayan insanlara selam verircesine sesini yükseltti. Vapurun terasında, şehri defalarca yeniden tanıyormuşçasına meraklı bakışlarımla yine her zamanki manzaralara misafir ettim bedenimi ve ruhumu. Vapur, rotasındaki iskelelere yanaştı ve her defasında bir başka simayı misafir etti. Sonra başka iskelede başka simalar indi.

Çevreme bakarak, mutlulukla etrafı süzerek anın tadını çıkarır ama insanların yüzündeki ifadelerde çıkmazlar görürdüm.

Elimde sayfaları yıpranmış kitaplar, kitaplar içinde şehirler, şehirlerde insanlar, insanların arasında ben dolaşırdım çoğu kez. Yorgun insanlar, hararetli yüksek sesle sohbet edenler, uzak doğulu ve Akdenizli turistlerin birbirine karışan sesleri, fotoğraf çekenler ve kâğıt mendil, su satan bir çocuk. Mukaddes bir yerde parıldayan bir kandil gibi çocuğun yüzündeki güzellik dikkatimi çekti. Teninin rengi bembeyaz; gözleri ışıl ışıl, bakışları sevgi dolu, gülümsemesi güneş gibiydi. Apansızın karşıma çıktı, gür sesiyle “Su ister misin abla?” diye sordu.

İrkilmiştim ama tatlı gülüşü içimdeki anlık korkuyu hemencecik huzura kavuşturdu. Bir gülüş bu kadar mı güzel olabilirdi. İçimdeki yaşayan çocuğu denizlerden alıp göklere taşıdı.

“Merhaba abla, korkuttum mu seni” diye sorarken dikkatle yüzüme baktı.

“Hayır” diye cevap verdim.

Koca şehirde, bu apartmanların içinde insanların hikâyelerini düşünüyordum. Gülümsedim; kahverengi saçlarını okşayarak “Bir su, bir de mendil istiyorum” dedim.

Su ve mendil parasını vermek için elimi çantanın içine attığımda çantamın çok ağır ve kalabalık olduğunu fark ettim. Çantamın ağırlığından kurtulmanın vakti geldiğini düşündüm. Elimde, cebimde ne varsa hiç tasnif etmeden çantamın içine atardım. Birbirinden farklı renklerde kalemler, küçük notlar, ajandam, üzeri notlarla dolu kitabım, telefonum, kredi kartı sliplerim, alışveriş fişlerim, cüzdanım… Ne çok şey doldurmuşum farkında olmadan. Bu keşmekeşi kendi içimde eleştirir dururken bu gül yüzlü çocuğu beklettiğimi fark edince hızlıca cüzdanıma ulaşarak çocuğa parayı uzattım.

“Teşekkür ederim abla” diye yine sevgi dolu gülümsemesiyle cevap verdi ve başka yolculara selam vererek günlük kazancını çıkarmaya devam etti.

Aklım çantama takılmıştı bir kere. Hiçbir zaman düzenli olamıyorum, diye düşündüm.

“Aldığın eşyayı yerine koysan aradığın şeyi kolayca bulur, canın da sıkılmaz” dedim kendime.

Çantamı düzenlemeye çalışırken bir kâğıt parçası düşüverdi yere. Kâğıt dörde katlanmıştı. Yere eğildim, rüzgârdan savrulmasın diye bir çırpıda alıverdim ve rengi güneş gibi sararmış kâğıdı açtım. Arkasına bir şeyler karalanmış ve bir gün lazım olur diye saklanmış kâğıdın beyaz kısmında, mavi tükenmez kalemle “Elif’in Yapacakları” yazıyordu. Listenin altında maddeler halinde günlük ve aylık yapmam gereken işler yazılıydı. Bu yazı tarzını nerede olsa tanırdım çünkü iyilik ve güzellik için yazılmış satırlardı. Aman bir şeyler aksamasın, her şey yolunda gitsin isteyen bir annenin şefkatiyle kaleme alınmış kelimeler, satırlar ve en sonunda “Seni seven annen“ notu vardı.

Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Güzel kalpli annemi kaybedeli iki yıl olmuştu. Ondan bir izi tesadüfen görüyor olmam yüreğimi sızlattı. “Zaman dursaydı ve annem kalsaydı” diye düşündüm.

Gerilerden gelen bu işaret, geçmişe bir an yelken açıp bedenimi hareketsiz bıraktı. Dizlerimin titremesine aldırmadan oturduğum yerden kalktım, derin bir nefes alıp verdim, vapurun yol aldığı denize bakıp içimde anneme yürekten bir minnet hissi duydum. Sesinin şefkatiyle, gözlerinin ışıltısıyla, yüzünün güzelliğiyle bana dünyayı sevdirmişti. Vefayı, iyiliği, yüreğiyle bakan gözlerinden vicdanı, başkalarını da düşünmeyi, adaletiyle doğruluğu, yumuşacık kalbiyle dostluğu, hiçbir şeyi ziyan etmeyişinle doğaya saygıyı öğretmişti.

Ne çok şey öğrenmiştim ondan.

Gözlerimden yaşlar süzülürken mendil satan çocuğa bir lahza bakıp bana gülümsediğini fark ettim. Güzel yüzünde, annemin yüreğindeki sıcaklığı hissettim. Ilık rüzgârla birlikte içime sıcak bir şeyler aktı. Yol daha derinleşti ve ruhumun derinliklerine indi adeta. Deniz dingin, tükenmiş, bir gezgin gibi günün yorgunluğunda ufka doğru alabildiğine uzanmış, uçsuz bucaksız başka bir dünyaya giden bir yoldaymışçasına kendisiyle yol almaya davet ediyordu beni.
 
 
Elif Mert
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Emine Öztürk 29 Ağustos 2023 at 14:29

    Merhaba ☺️
     
    Harika hoş gelişler, şahane başlangıç olmuş Elif Hanım. Yazının tam ortasında sarstınız; bi’ kırılma yaşattınız yüreğime. Anne olmak… Ahh annelik… Çok derin sulara sahip.
     
    Kaleminize sağlık. Tekrar hoş geldiniz.
     
    Sevgiler 💜

  • Yanıtla Elif Mert 2 Eylül 2023 at 09:37

    Emine Hanım merhaba,
     
    Çok teşekkür ederim. Çok memnun oldum bu geri bildiriminize. Bu ailede olmak en güzel olanı. Nice öykülerde buluşmaya niyet ediyorum.
     
    Selam ve muhabbetle.

  • Yanıtla Inci Sağıroğlu 3 Eylül 2023 at 22:39

    Merhaba Elif Mert, gözyaşları içinde bıraktın beni. Kalemine diyecek bir sey yok, ancak bu kadar içten mi yazilir.
     
    Tesekkürler 👏👏

  • Yanıtla Elif Mert 23 Eylül 2023 at 16:03

    Merhaba İnci, çok teşekkür ederim. Yazmanın ruhuma iyi geldiğini fark ettim. Farklı içerikte yeni öykülerde buluşmaya niyet ediyorum.
     
    Sevgilerimle

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan