Yoldan Gelip Yola Gidiyorum

Huzur Cenneti: Marmara Adası

13 Şubat 2024

Yazı: Huzur Cenneti: Marmara Adası | Yazan: Elif Mert

Tanrılar, Marmara’yı yaratırken sarhoştular. Başka türlü bu kadar güzelliği bu adaya vermezlerdi.”
– Proikonnisoslu Şair filozof Aristeas MÖ 7. yy

Menevişlenen denizin kıyısında bir ada, menekşelerin hercai kokusu, narçiçeklerinin göz alıcı güzelliğiyle toprağından bereketle birlikte hoşgörü, sevgi ve birlik filizlenen ada. Bu güzel adanın bunca acıya ve sürgüne tanıklık ettiğine inanmak gelmiyor içimden. Yaşar Kemal’in “Karıncanın Su İçtiği” isimli romanında Marmara Adası’na göç hikâyesi ile birlikte adanın güzelliklerini kalbinizi titreterek okursunuz. Romanda geçen kahramanlar, Karadenizli Nişancı Veli, Girit göçmeni Musa Kazım Ağaefendi, Doktor Salman Sami’dir. Bu kahramanların yaşamlarını okurken babaannem ve babamdan duyduğum hikâyeler gözlerimde canlanır. Benim gerçek kahramanlarım ise adaya ilk ayak basan babamım dedesi Ahmet Kaptan, çocukları Süleyman, Saffet, Mustafa ve Hasan’dı. Babam, gözyaşları içinde adada yaşam mücadelesi vermek için nasıl çabaladıklarını, adanın güzelliklerini, bereketini anlatırdı. Dedem ve babaannemim bu köklü topraklarda yaşamlarını idame ettirmek için verdikleri mücadele, gözlerimi yaşartır. Babaannemin sabanın erken saatlerinde sahilde denizkızı hikâyesini dinledikten sonra gece rüyamda onun hayaliyle uyurdum.

Tabiatla uyum ve saygılı bir yaşam, zeytin ağacına verilen değer yüzyıllar geçse de devam eder ata topraklarında. Gemileriyle adaya ilk vardıklarında, denizdeki balıkların bolluğu ve adanın ıssızlığı cezbeder dedelerimizi. Balıklar koşarcasına ağlara yakalanmak için sıraya girdiklerini görünce “İşte burası” diyerek heyecanla karaya çıkıp anavatanları oluverirmiş. İlk görüşte aşk gibi âşık olmuşlar adaya. “Allah burasını övmüş de yaratmış” demişler.

Yaşar Kemal, adaya duyduğum sevgiyi bu romanla o kadar büyütüyor ki ben sanki 1923 yılını yaşayan, hisseden bir Elif oluyorum. O güzelim denizde balıklar hâlâ tutulur, dağlardaki rengârenk çiçeklerin içinde gezip boynu bükük mor menekşeler hâlâ koklanır, kekikler toplanır, arılar görevlerini yaparlar, yılanlar oradan oraya sürünüp durur, kartallar gökyüzünün efendisi olarak yeryüzüne inceden inceye bir heybet salarak süzülüp durur, insanlar arasında birlik beraberlik devam eder. Adaya her gelene kucak açar insanları, el birliğiyle birlikte dostça yaşarlar.

Adadaki her yerin, dağın, denizin içinde yaşıyorum, çiçeklerin kokusunu duyuyorum, karakterlere bürünüyorum, onlarla heyecanlanıp, onlarla duruluyorum, tüm duygularına ortak oluyorum. Adada yaşam, masalsı bir dünya gibidir. Dar sokaklarında dolaşırken savaşla birlikte mübadeleyle Anadolu’dan, Karadeniz’den, Girit’ten, gelen insanların çaresizliğini, açlığını, gurbet acısını, yaşam mücadelesini yüreğimin kökünde hissederim.
Adada, zaman gerçekten de durmuş gibidir. Ne geçmiş vardır, ne gelecek. Sadece an vardır. Büyükşehirlerin koşuşturmacasından uzakta çok hoş bir kayıtsızlık ve sükûnet hüküm sürer adada.

Bu huzur cennetinin tarihi nedir peki?

Ada, Marmara Denizi’nin güneybatısında, Kapıdağ Yarımadası ile Şarköy arasında sığ bir deniz alanında yer alır. Marmara Denizi’ndeki adaların en büyüğü, ismi mermer ve Marmor’dan gelen Marmara Adası yaklaşık 110 km2’lik bir alana sahiptir.

Gökçeada’dan sonra Türkiye’nin en büyük ikinci adası olan Marmara, bir zamanlar Geyik Adası olan “Prokonnesos” olarak anılırdı ve 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nı müteakip nüfus mübadeleleri uyarınca Rumlar bölgeyi terk etmek zorunda kalırlar. Bazı güzel, karakteristik geleneksel binalar da dâhil olmak üzere, Marmara’nın Yunan geçmişinin gözle görülür izleri hâlâ mevcuttur. Düzensiz basamaklara sahip merdivenlerden, yükseklerde bulunan eski Rum evlerinden dünyayı seyretmeye doyamazsınız.

Adada ilk yerleşme, Antik Çağ’da Miletoslularca olmuştur. Adada deniz kolonileri ile bağlanan yerleşim, 15. yy’dan itibaren de Türklerle devam etmektedir. Ada halkının çoğunluğu oluşturan Rumlar, yüzyıllarca Türklerle yan yana yaşamışlardır. Mübadele maddesi hükümlerince Rumlar, Yunanistan’a gitmek zorunda kalınca adaya özellikle Karadeniz Bölgesinden gelenler ile Girit Adası’ndan gelenler yerleştirilmiştir.

Antik ismi Prokonnesos olan ada, Kyzikos ile birlikte Attika-Delos Deniz Birliği‘ne bağlanmıştır. İlk çağlardan bu yana mermer yatakları nedeniyle ülkeyi imar etmek isteyen Roma ve Bizans İmparatorluğu’nun en ünlü komutanlarının ilgisini çekmiştir. Osmanlı Dönemi’nde de yapılan câmi ve sarayların mermerleri buradan sağlanmıştır.

Adanın 5 köyü vardır: Çınarlı Köyü, Gündoğdu Köyü, Asmalı Köyü, Topağaç Köyü ile Saraylar.

Çınarlı Köyü, isminden de anlaşılacağı gibi yüzyıllara meydan okuyup günümüze kadar ayakta kalmayı başaran, tarihi eser niteliğindeki çınarlarıyla ünlüdür. Balıkçılık da oldukça ilerlemiştir.

Asmalı Köyü, zeytincilik ve balıkçılıkla oldukça gelişmiştir. Eski ahşap Rum evlerinin hala kullanıldığı Asmalı Köyü’nün Pomak ve Karadenizli olan sakinleri geçimlerini zeytincilik ve balıkçılık yaparak sağlamaktadırlar. Rumlardan kalan bu eski tahta evler tarihten birer sayfa gibi duvarlarına yapılan resimleri asırlardır korumaktadırlar.

Topağaç Köyü, adanın tarımsal faaliyetlerine en elverişli köyü olup, adanın sebze ihtiyacının önemli bir kısmını sağlamaktadır.

Saraylar, başka bir deyişle mermerler kenti… İS 2-3. yüzyıllara inen en erken buluntular, mermer ocaklarının tarihini Roma devrine kadar götürüyor. Yani 1800 yıldır mermer çıkarılıyor. Buradan çıkartılan mermerler dünyaca ünlüdür.

Proconnesian mermeri heykeller için oldukça uygundu; bunun en önemli örneği, şu anda Roma’daki Ulusal Müze’de bulunan MS 3. yüzyıla ait Büyük Ludovisi lahitidir. Aynı zamanda İstanbul’un Ayasofya’sını inşa etmek için kullanıldı. Ada, Bizans soyluları için tercih edilen bir inziva yeriydi.

Kadim ada toprakları böylesine köklü bir geçmişe sahip. Her bir köşesi cenneti andırır, tarihin izlerine tanıklık eder. Adanın merkezinde, kıyı boyunca uzanan çay bahçelerinin büyük bir bölümünü kaplayan asmaların gölgesinde oturmak, yaşamı gözlemlemek, karşı adaların siluetini seyretmek içinizdeki huzuru artırır. Bu çay bahçelerinde genç ve güler yüzlü garsonlar karşılar sizi. Hele ki yeşil üzümden yapılan koruk suyunu yudumlarken daha da keyif alırsınız bu cennet adada bulunmaktan. Etrafınızda sohbet eden, tavla oynayan, gazete okuyan, ada çayını yudumlayan insanlar vardır.

Sayısız heybetli çınarlar, sarmaşıklarla kaplı çardaklar, mis kokulu çiçekler, aromalı veya yatıştırıcı özelliği olan bitkiler, Marmara’nın her yerinde mevcuttur. Çay bahçeleri ile liman arasındaki meydanda yer alan çınar ağaçlarının gölgesindeki pazar yerinde esnafla sohbet, büyükşehrin reḳābetini arkalarda bıraktırır.

Limanın yakınlarına yığılmış balık ağları, bazen yaz aylarında gün sonunda gelip sezon başlamadan önce onları onarmak için gelen erkekler için orijinal bir ortam sunar. Doğa tutkunları ve yürüyüşçüler, yürüyüş sırasında ağustosböceklerinin şarkılarının kendilerine eşlik ettiği, manzarasının muhteşem olduğu Marmara’nın yüksek dağlarına hayran kalırlar.

Toprağına basmaya, bir yaprağını koparmaya, denizinin maviliğini seyretmeye doyamadığım ışıl ışıl bu kadim topraklarda fosfor yeşili çamlar şarkı söyler durur, yeşilin en güzel tonunda zeytin ağaçları salınır, toprak kımıldanır. Rüzgârın, ağaçların, denizin, toprağın ve kuşların ezgisini yüreğimde hisseder ve yaşarım.
 
 
Elif Mert
 
 

Referanslar ve Kaynakça:

  1. https://balikesir.ktb.gov.tr, 2022
  2. Şehir ve Kültür Dergisi, Haziran 2023, Sayı 108

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 23 Mart 2024 at 21:03

    Ben de neden Marmara Adasına gitmedim diyordum, senin bu yazını bekliyormuşum.. Artık gitmesem olmaz! O kadar güzel anlatmışsın ki adeta çiçeklerini ,zeytin ağaçlarını, dağlarını gördüm, denizin kokusunu içime çektim, göç edenlerin hüznünü, acılarını hissettim. Çok teşekkürler anılarını, adanın doğal ve kültürel özelliklerini bizimle paylaştığın için Elif.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan