Sağlıklı Beslenme & Diyet

Kan Şekeri ve Sağlığımız

20 Aralık 2023

Yazı: Kan Şekeri ve Sağlığımız | Yazan: Fatma Nur Erdoğan

Herkese selam! Nasılsınız? Umarım herkesin keyfi yerindedir. Beni sorarsanız gayet iyiyim. Çünkü yazmak ve üretmek bana her daim iyi geliyor. Bu hafta sizlerle çok önemsenmeyip üzerinde durulmayan fakat oldukça önemli ve komplikasyonlarını sık gördüğümüz kan şekeri üzerine konuşalım istiyorum.

Kan Şekeri Nedir? Kanda Neden Şeker Bulunur?

Öncelikle kan şekeri nedir? Neden kanımızda şekere ihtiyaç var? Bu sorular ile başlayalım istiyorum. Kanımızda, çeşitli kimyasal bağlar kurarak toz şekere dahi dönüşebilen glikoz bulunur. Peki glikoz neden kanımızda bulunur? Glikoz enerji metabolizmasının kilit elemanıdır. Hücrelerin de enerji üretebilmek için glikoza ihtiyacı vardır. Besin yolu ile aldığımız glikoz molekülleri bağırsaklardan emilir. Daha sonra kan aracılığı ile hücrelere taşınır. Nitekim hücreler glikozu kullanarak enerji üretir ve yaşamsal faaliyetlerine devam eder1.

Glikozun Nakliyesinden Sorumlu Eleman İnsülin

İnsülin pankreastan salınan bir çeşit hormondur. 1921 yılında Frederick Grant Banting ve ekibi tarafından varlığı keşfedilmiştir. Glikozun kandan hücrelere taşınması için insüline ihtiyaç duyulur. Kandaki glikoz seviyesi arttığı zaman pankreas uyarılır. Dolayısıyla insülin hormonu salınır. Glikoza bağlanarak hücre içine alınmasında görev alır. Minik bir görevi olduğu düşünülse de oldukça önemli ve komplike bir görevi vardır. Genellikle kan şekeri ile ilgili komplikasyonlar insülinden kaynaklanan bir sorundan dolayı gelişir2.

Glikoz ve İnsüline Bağlı Gelişen Komplikasyonlar
Hipoglisemi:

Kanda bulunan glikoz miktarının 50-70 mg/dL olduğu durumlarda gelişir. Akut bir sebepten dolayı (gün içinde aç kalma, aşırı egzersiz sonrası gibi) ani gelişip hızlıca düzelen ve tekrarlanmaya bir durum ise endişeye gerek olmayabilir. Ancak kronik hale gelmiş sürekli olarak glikoz seviyesi düşük bir durumdaysa bir hekime danışılması gerekir.

Hiperglisemi:

Kan şekerinin olması gereken değerlerin üstünde seyretmesi durumudur. Açlık kan şekerinin 100 mg/dL, tokluk kan şekerinin ise 140 mg/dL olması hiperglisemiyi düşündürmelidir.

Tip 1 Diyabet:

Doğuştan veya bir travma sonrası pankreasın insülin üretememe durumudur. İnsülin olmadığı için dışarıdan insülin takviyesi gerekmektedir.

Tip 2 Diyabet:

Pankreas insülini üretir ancak yeterli veya glikoz üzerinde etkili değildir. Bu durumda kan glikozu yükselir ve hücrelere rahatça alınamaz. İlerleyen durumlarda ilaç veya insülin takviyesi gerekebilir. Genellikle yaşam tarzı, kötü beslenme, obezite, çeşitli kronik hastalıkların yan etkisi olarak karşımıza çok sık çıkan bir hastalıktır. İlk olarak MÖ 1500 yılında gözlenmiştir. Son 20 yılda ise diyabetli birey sayısı 2 kat artmıştır.

İnsülin Direnci:

İnsülin miktarı yeterlidir. Hatta bazı durumlarda kanda fazlaca da bulunabilir. Ancak görevini yerine getirememektedir. Genellikle kanda insülinin ve glikozun fazlaca bulunması fakat insülinin etki gösterememesi ile karakterizedir. Genetik yatkınlık, obezite, yaşlanma, hareketsiz yaşam tarzı insülin direncinin gelişmesinde rol oynar. Vücutta depo edilen yağların fazlalığı bazı hormonların salınmasına sebep olur. Bu hormonlar ise insülini olumsuz yönde etkiler. Depo yağların azalması insülin üzerindeki olumsuz etkiyi azaltır. Böylece insülin direncinin şiddeti de azalmaktadır.

Sağlıklı bireyleri yüzde 25’inde, Bozulmuş Glikoz Toleransı olan bireylerin yüzde 60’ında, Tip 2 diyabetli bireylerin ise yüzde 60-75’inde insülin direnci gözlenmektedir.

Bozulmuş Açlık Kan Glikozu:

Açlık kan glikozunun sürekli 100 ile 125 mg/dL olarak seyrettiği duruma verilen addır. Pre diyabet yani diyabet öncesi olarak adlandırılır. Eğer dikkat edilmez ise diyabetin ansızın geleceğini gösterir.

Gestasyonel Diyabet:

Gebelik esnasında ortaya çıkan veya gebelikte ilk belirtilerini gösteren diyabet türüdür. Genellikle hamileliğin dördüncü ayında bebeğin ve annenin gereksinimlerinden kaynaklı diyabet gözlenebilir. Hamilelik sonlandığında diyabetik etkiler ortadan kalkabilir. Veya hala devam edebilir. Gestasyonel diyabetin teşhisi için genellikle oral glikoz tolerans testi yapılmaktadır. 50g glikoz içeren 150 mili litrelik bir sıvı verildikten sonra 2 saat beklenir. Ardından kan şekeri 140mg/dL altında ise herhangi bir risk yok demektir. Üzerinde ise hekimin önerdiği tedavi veya öneriler doğrultusunda ilerlemek gerekir2,3.

Kan Şekerini İdeal Oranda Tutabilmek için Öneriler:

Öncelikle sadece kan şekeri değil diğer kan değerlerini de yılda bir kez rutin olarak kontrol ettirmek hastalıkların önüne geçer.

Kan şekerimizi ideal aralıklarda tutabilmek için ise:

  • İdeal kiloda olmak oldukça önemlidir. Vücuttaki fazla depo yağlardan salınan bazı hormonlar insülini işlevsiz hale getirebilmektedir. Bu yüzden ideal kiloya gelmek ve ideal kiloyu korumak oldukça önemlidir.
  • Sağlıklı beslenmek kan şekerinin ideal aralıklarda tutmanın en iyi yoludur. Sürekli olarak fazla şeker içeren besinler tüketildiğinde pankreastan sürekli olarak insülin salgılanır. Bu durumda pankreas çok yorulur. İnsülin reseptörleri ise bir süre sonra işlevini yerine getiremez hale gelir. Düzenli ve dengeli beslenildiğinde pankreas yorulmaz. İnsülin ise kolayca kandan glikozu hücrelere taşır.
  • Egzersiz yapmak ideal kilonun korunması, kan dolaşımının düzenlenmesi ve insülin salınımının düzenlenmesi için önemlidir. Egzersiz yapıldığında kandaki insülin oranı azalırken insülinin işlevi artmaktadır.
  • Basit şeker içeren yani beyaz un ve beyaz unlu mamüller, şekerlemeler, çikolatalar, bisküvi ve kekler tüketildiğinde kan şekeri hızla yükselir. Kanda glikoz oranı arttığında aynı oranda insülinde artmaya başlar. Böylece ani yükselen şeker ani bir şekilde düşer. Kan şekerinde dalgalanmalar meydana gelir. Bu durumda acıkma süresi kısalır. Sürekli şeker ve şekerli gıdalar tüketme isteği artar. Sürekli şekerli gıdalar tüketmek ise insülin reseptörlerini işlevsiz hale getirir. Basit şeker içeren gıdalar yerine tam tahıllı, lif oranı yüksek rafine edilmemiş karbonhidrat kaynakları tüketmek hem kan şekerini dengeler hem de sağlığımızı korur.

Bu haftaki yazımında sonuna geldik. Umarım hem keyif almış hem de yeni bilgiler edinmişsinizdir. Bir sonraki yazımda görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın.

 
Dyt. Fatma Nur Erdoğan
 

Kaynakça

  1. Savaş, H., Gültekin, F., (2017). İnsülin Direnci ve Klinik Önemi. SDÜ Tıp Fak Derg,24(3):116-125.
  2. Ulu, M., Yüksel, Ş., (2015). İnsülin Direnci. Kocatepe Tıp Dergisi, 16:238-243.
  3. Başbuğ, A. vd., (2018). Gestasyonel diyabet taramasında karşılaşılan önemli bir problem: Gebeler neden oral glukoz tolerans testi yaptırmak istemiyor? Konuralp Tıp Dergisi, 10(2):144-148.

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Mehmet Gökcük 22 Aralık 2023 at 17:56

    Hocam çok faydalı bilgiler olmuş ve herkesin anlayacağı bir dil ile anlatmışsınız.
    Özetle bu konunun matematiği çok basit demişsiniz; DENGE…

    Şu paragraf herkesin aklının ortasında durmalı :

    Basit şeker içeren yani beyaz un ve beyaz unlu mamuller, şekerlemeler, çikolatalar, bisküvi ve kekler tüketildiğinde kan şekeri hızla yükselir. Kanda glikoz oranı arttığında aynı oranda insülinde artmaya başlar. Böylece ani yükselen şeker ani bir şekilde düşer. Kan şekerinde dalgalanmalar meydana gelir. Bu durumda acıkma süresi kısalır. Sürekli şeker ve şekerli gıdalar tüketme isteği artar. Sürekli şekerli gıdalar tüketmek ise insülin reseptörlerini işlevsiz hale getirir. Basit şeker içeren gıdalar yerine tam tahıllı, lif oranı yüksek rafine edilmemiş karbonhidrat kaynakları tüketmek hem kan şekerini dengeler hem de sağlığımızı korur.

    Elinize, kaleminize sağlık…

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan