İlayda mı? Oylum mu? Hep ben mi soracağım yahu? Biraz da ben cevap olayım bazı sorulara dedim ve sordum kendime. Güleryüzlü cevaplarım ile karşınızdayım. Üstelik çok da yorgun bir bahar günü.
Nereden buluyorsun bu enerjiyi?
Kendisiyle röportaj yapan başka bir arkadaşımı okurken gördüm ki uyumak enerji depolamanın jeneratörü. Ben ara ara kaçıp uyuyorum, bu alışkanlığım anaokulundan beri var sanıyorum.
Anaokulu mu?
Evet, koskoca bir kadın olduğum şu günlere kreşe de giderek geldim.
Kreş mi?
Evet daha çok küçükken okul ile tanışmışım. Bu ilk zamanlar ağlamayı sonra da bilimsel araştırmalar çerçevesinde göstermekte ki okulu sevmemeyi yanında sürüklemiş.
Nasıl yani? Okulu sevmiyor musun?
Okulu mu bilmem ama kurallar çerçevesinde o soğuk binaya, sıcak yatağımdan gitmeyi çok sevmedim.
Boş ders?
Daha iyi gelmiştir muhtemelen ancak o zaman da ne yapacağını bilememenin eşsiz acısı.
Nasıl yani acı da mı çektin? Çekiyorsun?
Çoğu zaman kendimi “Bu beden içerisinde bulunmak zor” derken bulduğum zamanlar çok oldu. Gerçekten ruh-beden uyumu çok zor. Kimi zaman ruhum koşturur dururken bedenimin kalkacak halinin olmadığını biliyorum. Sevgili Doğan Cüceloğlu son kitabında gençliğinde çok acı çektiğinden, gergin olduğundan bahsediyor neyse ki de biraz bu satırlar beni rahatlatıyor. Çünkü tam da böyle insan, yandaş bir düşüncenin kolundan ayrılmak istemiyor bu hayat yolunda.
Sevmek?
Çok şey. Çok seviyorum sevmeyi ve sevmeye dair cümleleri, hareketleri.
Aşk?
Sevmeye aşığım. Güzel sevmek ile ilgili bilginin ve ilginin de budalasıyım.
Budala mı?
Evet insan bazen kendini en olmadık halde buluyor haller içinde.
Kitaplar?
Çok şey söyleyen insanlardan daha çoğunu anlatabilen derli toplu eserler. Tam da bu yüzden çok kıymetli.
Görmek?
Keşfetmenin dürbünü. Çok seviyorum yeni yerler, eski şeyler ve yaşanmışlığa dokunan anları…
Arkadaşlar?
SOS. Tam da ihtiyaç anında kurulacak bir iletişim gibi. Keyifli ortamlara zaten bir şekilde eşlik edecek bulunur da o zorlu yollarda beraber yürüyeceği yürekleri arıyor insan.
Yazmak?
Bir iç döküş. Narın binbir parçaya bölünüp yenince lezzetli olması gibi. Onlarca, yüzlerce kelime birleşiyor da başka bir anlam oluşuyor.
Yemek?
Yemeyi bazen unuttuğum, ayakta kalmam için ihtiyacım olan Duracell pil gibi (reklamlar 😁)
Çay?
Kokulu ve taze, özenle demlenmiş olanın hastasıyım. Çünkü emek var.
Kahve?
Dostlar, arkadaşlar ile buluşmak için çok iyi bir bahane ve sunumuna özen gösterdiğim bir şey.
Defter?
Kalemin yatağı. Bazen yatağımı toplamadan çıktığım oluyor gibi; yarım kalan cümlelerim…
Aile?
Yapbozun bitmiş hali. Eksik bir parça mı var, orası ne yaparsan yap dolmuyor, dolmayacak.
Öğrenmek?
Bitmesin istediğim bir seyahat.
Davranış?
Hiç bitmesini istemediğim seyahatte yediğim en güzel yemek.
Kitabın?
Yolda…
İlayda Oylum Güleryüz
2 YORUMLAR
Güzel bir yazı olmuş.
Çok tatlı bi’ fikir olmuş :))