Yüzüklerin Efendisi hayatım boyunca -ki yarıyı geçtim çoktan- en sevdiğim dizi oldu. “Neden?” diye düşündüm geçenlerde. Hoş daha önce de kafa patlatmıştım. Neden Harry Potterlar var? Ya da neden mitler, efsaneler bu kadar içimizde? İlla ki bir sosyoloji uzmanı ve bir psikolog çok daha…
Polisiye okumayı sever misiniz? Farklı ülkelerin polisiyelerini. En basit, en sıradan, en yalın, en çıplak hâliye sıradan insanlarını ve kaybedenlerini anlatırlar. O ülke insanlarını yakından tanıyabilirsiniz. Günlük yaşamlarını, devlet okullarını, bir polis memurunun basit hayatını, bir politikacının ya da bir hayat kadının yaşamını. Merakla…
Boş, bomboş bir gün. Hep aynı. Kalk, sil akşamdan kalma rimelleri, bak aceleyle dolaba, eşarbı dolayıp boynuna fırla, stilettolar ayağa. Arabada yak sigarayı, kırmızı ışıkta kapa radyoyu, aç yüksekten bir şarkı. İşe gidene kadar. Akşama kadar al gülüm, ver gülüm. Bugün ilk defa çemkirdim…
Minnaklığın ellerimde kuzum. Hayâllerin önümde düpedüz. Yaşı filan ellemesem de güzlüğün sessiz sinsiliği üzerimde. Hani ağlarken yarınki sınav için isyanla önümde, çaresizce sinirlenip susuşum var ya ve derin nefesle yanına uzanıp özür dileyişim. Hep senden ötürü. Hep aşktan kuzum, hep aşktan. Seninle başladı bu…
Kendimle kaldığım mı desem, kendimden kaçtım mı? Sonu başı aynı, aynı rüya, aynı gerçek, aynı ses. Kime benziyor bu hayat? Bana mı? Hayaletler mi içimde koşturan? Düz yazıya niyetlenip şiir gibi özet geçen metaforlara şizofrenelen yine kim?…
Kimse olamaz yarama merhem, benden gayrı. Bilirim, bilirim de… Hep o salak masallar mevzusu. Bir bakış ki gözlerimin içine, bir gülüş, bir tutuş. Bir yalan, bir süzüş. Bir aşkı, bir düzüşe döndüren o çamur döngüde kaybolur giderim. Bilirim, bilirim çare benim çünkü hasta benim,…
Bir Gece Yarısı | Yine, Yeni, Yeniden İnsan kendini kaç kez aldatır? Nasıl bir yalnızlıktır bu? Nasıl bir arayış? Nasıl bir serzeniştir her dönüşte çarptığım? Nasıl bir çaresizlik; nasıl bir sızıdır, bitmez? Ağlamak ağlanmaz, kızmak kızılmaz; sessiz sedasız kabulleniş bu. Bu ancak bir mutlak…
Sen geldin. Ben buradaydım. Sabah mıydı ki? Belki bir akşamüstüydü. Belki gece. Yıldız mıydı ortalık, güneş miydi ısıtan, neydi? En büyük üzüntüm ısınan, yanan ellerimi kendim yerine sana uzatmamdır. Ne aşk yaşattım kendime senin nezdinde. Yandım, yandım, döndüm yine yandım. Adın geçmeyen tek nefesim…
Gönülden kopan bir sonbahar yaprağı. Usul usul süzülüyor. Seyrediyorum. Güneş sıcak. Yakıyor yüzümü. Kılım kıpırdamıyor. Yakıyor. O yaprağın bir adı var elbet. Gidişini izliyorum. Bırak rüzgarı, en ufak bir esinti bile yok. Kımıltı yok. Kendi halinde, kendiliğinden kopup, yaprağın hafifliği, yükünün ağırlığıyla aşağıya, toprağa,…
Ümmühan Özdemir Çanakkale’nin küçük bir köyünde, bir postacının ilk çocuğu. 5 yaşayan çocuğun ilki. Babasının annesinin göz bebeği. Kibar, akıllı, zarif. Büyüyüp de okul çağına gelince babası tarafından yatılı okula gönderilen, o civarda, tüm köylerde okumaya, okuyup meslek sahibi olmaya, kimseye bağımlı olmadan kendi…