Cadı Sanatı

Şehir Efsanesi | Felsefe Final Sınavları

25 Şubat 2019

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi


İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Üniversitede Felsefe okuduğumu söylediğimde gelen belli başlı sorulardan biri de bizim final sınavları üzerinedir.

Şehir efsanesi gibi yayılan sınavlarımız vardır çünkü. Bunların en ünlülerini muhakkak duymuşsunuzdur. Hani hoca “Cesaret nedir?” diye sorar ve öğrenci de “Cesaret budur,” yazıp boş kağıdı teslim eder. Ya da soru “Neden?”dir ve öğrenci sadece “Çünkü…” yazar ve gene tam notla geçer, gibi gibi…

Bunlar gerçekten yaşandı mı yoksa cidden şehir efsanesi mi hiçbir fikrim yok. Ama benim dönemimde en acayip soruları soran hocamız Cengiz Çakmak idi.

Yaptığı sınavlara geçmeden önce size biraz kendisinden bahseteyim.

Şehir Efsanesi | Felsefe Final Sınavları | Cengiz ÇakmakCengiz Çakmak

Üniversite ilk girdiğim ders onundu.

Kalamış’ta büyümüş, kolej mezunu ben; Beyazıt’taki tarihi binanın kocaman amfisinde arka sıralarda yerimi almış, biraz korku, biraz heyecanla neler olacağını bekliyordum ki kareli gömleği, siyah kot pantolonu ve üzerine giydiği dirsekleri süet yamalı kaşe ceketiyle Indiana Jones’un Türkiye versiyonu kapıdan içeri girdi.

Konuşmaya başladıktan birkaç dakika sonra en az Harrison Ford’un canlandırdığı karakter kadar çılgın bir adamla karşı karşıya olduğumu anlamıştım. Neden mi böyle düşünmüştüm? Hoş beşten önce sınıfın ortasında hippopotamus gördüğünü söyleyerek bodozlama konuşmaya başlamasından olabilir mesela 😝 Su aygırına hippopotamus deyince yeterince havalı oluyor zaten de, bir de bu çılgın adam ona su aygırının orada olmadığını kanıtlamamızı istiyordu üstelik.

Biz “ama yok”, “şizofren misiniz?” gibi saçmalarken çatır çatır hepimizi bertaraf etti.

Sonra biraz geri çekildi bizi hafif aşağılar bir bakışla “Bugün burada 100 kişisiniz. 20’niz anca mezun olacak. Boşa hem kendi vaktini hem de benim vaktimi harcamayacak kadar duyarlı olanlar, şimdi sınıftan çıkabilir,” dedi. Kimse yerinden kıpırdamadı. ÖYS’yi kazanıp gelmişiz, hiçbirimizin bu kadar çabuk vazgeçmeye niyeti yoktu.

“Ehh siz bilirsiniz,” dedikten sonra yeni bir bombardımana başladı.

“Bildiğiniz her şeyi unutun! Zaten bir halt da bilmiyorsunuz.”

Sağlı sollu kroşelerle devam eden ders şu cümlelerle son buldu:

“Kaçınız yabancı dil biliyor?”

100 kişilik sınıfta sanırım 10’u geçmezdi kalkan el sayısı. O ellerden biri de titreyerek kalkan benim parmaklarımdı.

“Sizler benimle gelin,” dedikten sonra sınıftan çıkmak üzere yürümeye başladı. Önümdekileri çantama tıkıştırıp amfinin merdivenlerinden yuvarlanmamaya çalışarak diğer öğrencilerin peşine takıldım.

Odasına gittiğimizde felsefe metinlerinin çoğunun Türkçe tercümesi olmadığını ama bizlerin şanslı 🙄 olduğunu söyleyip milyon tane ders kitabımızın yanında okumamız için bir o kadar da orjinal metin listesini elimize tutuşturdu. Sonra da kapıyı gösterdi.

Ben şok 😳

O günün diğer derslesine ait başka hiçbir şey hatırlamıyorum inanın. Tümü bittiğinde elimde inanılmaz uzunlukta bir kitap listesiyle kendimi Beyazıt’taki Sahaflar Çarşısı’na attım. Kitaplarımızı burada bulabileceğimiz söylenmişti de küçük burjuva ben Sahaflar’ın yerini bile bilmiyordum.

Kitap okumayı çok seven bir çocuktum ama benim için kitapçı Remzi Kitapevi’ydi. Ya bırakın Sahafları, ben daha önce Beyazıt’ta kaç kere bulunmuştum ki… Üniversiteye kayıta dedemle gittim, dedemle! O kadar diyeyim, siz anlayın 🤦🏻‍♀️

Neyse sora sora buldum. Tüm kitaplarımı artı Cengiz Hoca’nın listesini tamamlayıp ağır birkaç poşetle eve döndüm.

Dünyası kitaplar olan ben, üniversitede geçirdiğim dört yıl boyunca hiç roman okumadım, bunu da ara not olarak geçeyim. Hatta üniversite bittikten sonra bile nerede en pufidik romanlar var beynim sadece onları okumayı kabul etti bir süre.

Daha fazla detayla sizleri sıkmadan Cengiz Çakmak sınavlarını anlatayım.

Öncelikle sınavlarını defter-kitap açık yapardı sevgili hocamız. Aman ne güzel, öyle değil mi? Yoo değil, hiçbir halta yaramazdı ki önümüzdeki kitaplar.

Sorduğu soruların net bir cevabı olmazdı çünkü. Şöyle ki soru diyelim;

“A mı, B mi?”

Şimdi bunda doğru cevap
ya “A” ya da “B”
olmalıdır, değil mi?

Değil.

Aynı soruya öğrencilerden biri A, diğeri B cevabını da verse ikisi birden sınavdan kalabilir ya da ikisi de geçebilirdi. Önemli olan genelde seçtiğiniz şıkkı nasıl temellendirdiğiniz olurdu.

Bir tanesinde Celil karikatür çizmişti ve geçmişti, bak şimdi onu hatırladım.

Neyse en efsane sorusu 4. sınıf finalindeydi ve ben o sınavda kaldım. Soruyu hâlâ hatırlıyorum:

”Şişenin içindeki sineğe Wittgenstein felsefesi ile çıkış yolunu gösterin.”

🙄🙄🙄

Tam da üstteki emoji gibi Cengiz Hoca’nın suratına baktığımı hatırlıyorum.

Bilen bilir bizim sınav kağıtlarımız A3 boyutundadır ve biz de onlara “çarşaf” deriz.

İlk çarşafın iki yüzünü, ikincinin de birinci yüzünü sineğe çıkış yoluna adamış, arka sayfasına geçmişken Cengiz Hoca omzumun üstünden; “Didem yeter salladığın, zaten saçmalıyorsun. Herkes çıktı, ver kağıdı artık,” dedi.

Ağlak bir suratla verdim kağıdı. Ve 3 sayfa çarşafa rağmen kaldım.

Bütünlemede geçmem şart, tek ders sınavına kalamam çünkü eylülde master için Amerika’ya gidiyorum. Çalışıyorum çalışıyorum lanet Ludwig’den hiçbir şey anlamıyorum. Sonunda Atilla Hoca’mın kapısını çaldım; “Yalvarırım bana aklını dille bozmuş Wittgenstein’ı anlatın yoksa bütünlemede de geçemeyeceğim,” diye masasına kapandım.

Atilla Hoca anlattı, ben dinledim ve bir şekilde geçtim bütünlemede ama bu yaşıma geldim hâlâ Wittgenstein felsefesini bildiğimi iddia edemem.

İstanbul Üniversitesinin En Uçarı Hocası Cengiz Çakmak

Cengiz Hoca sadece çılgın sınavlar hazırlamazdı, tahmin edebileceğiniz gibi çılgın dersler de verirdi. Büyükada’da Aya Yorgi’de şarap eşliğinde ders yaptığımızı bilirim, gerisini siz tahmin edin.

Yazın Bodrum’da girdiğim bir barda bir bakardım sevgilisiyle bara oturmuş, takılıyor. İnsan profesörüyle Bodrum’da karşılaşınca afallıyor tabi. Ama çekin bir sandalye oturun yanlarına, sohbet emin olun muazzamdır.

Olağanüstü bir zihin, yaratıcı bir eğitmen, her derdinizi paylaşabileceğiniz bir dost, üstelik bir de komik 😉 Daha ne ister ki bir öğrenci.

90’ların öğrencileri bizler gerçekten şanslı bir nesildik. Harika hocaları ayrı ayrı özel üniversitelere dağılmadan önce tek bir çatı altında dinleme şansı elde ettik.

Cengiz Çakmak, Teoman Duralı, Şafak Ural, hem felsefe hocam hem dağcılık eğitmenim hem de siz okurlarımızın da bu sitede yazılarını takip ettiği sevgili Atilla Erdemli 🙏🏻🙏🏻🙏🏻 Çooookk şanslıydık, çok…
 
 
Didem Çelebi Özkan
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

34 YORUMLAR

  • Yanıtla İrem Savaş 25 Şubat 2019 at 17:11

    Didem Ablacım ellerine sağlık, su gibi aktı geçti bu hafta yazın. Sesli okudum çünkü çok dikkatimi çeken şeyleri sesli okurum. (İlla bi’ tuhaflık😂)
     
    Şu nokta bende başka bir fikre yol açtı “Çok şanslıydık.” Benim de hayatımda iz bırakan öğretmenlerim oldu. Ve sanırım değerleri zaten onlardan uzaklaşıp yeni bir hayata adım attığımızda bize kattıkları ile başbaşa kalınca anlaşılıyor. Kimisi hayatta, kimisi değil. Ama en güzel mesleklerden biri kesinlikle birine yol gösterdiğin, bazen anne bazen baba olduğun öğretmenlik mesleği. Mesleğini en iyi şekilde yerine getiren herkese saygılarımla…
     
    Ben de bir hikaye biliyorum hatta bu efsane de olabilir. “Resimde sandalye olmadığını kanıtlayın?” sorusuna;
     
    “Hangi sandalye?”
     
    diye verilmiş bir cevap. Felsefe farklı bir boyut. Benim gibi her şeyde mantık arayan birinin işi değil 😂
     
    Seni seviyorum…

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Şubat 2019 at 17:18

      Canım benim öncellikle çok teşekkür ederim güzel yorumuna. Beğenmene çok sevindim 🤗😘
       
      Ufak bir açıklama yapayım felsefe konusundaki tedirginliğine; felsefenin temeli mantıktır, hatta mantığın kurucusu da en ünlü filozoflardan Aristoteles‘tir 😉 Sorgulama, cevap arama ve temellendirme prensibi olan felsefe mantık üzerine inşa edilir 😉
       
      Seni kocaman öpüyorum 😘😘😘❤️

      • Yanıtla İrem Savaş 25 Şubat 2019 at 18:18

        Doğru, Felsefe ve Mantık derslerini aynı sene görmemden çıkarım yapmalıydım…
         
        İlgileneceğim bu konuyla yavaş yavaş! 🙏🏼🌺

        • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Şubat 2019 at 20:23

          Ben sana hafif hafif bazı kaynaklar söylerim güzellik, seni de felsefeye aşık ederiz 😉

  • Yanıtla Selmin Sofuoğlu 25 Şubat 2019 at 20:12

    Ablacım, itiraf ediyorum, o kadar güzel yazmışsın ki daha önce duymadığım ama ablama kök söktüren filozof Ludwing kimmiş diye merakımdan hemen küçük bi’ araştırma yaptım 😁
     
    20. yüzyılın en önemli filozoflarından biri olduğunu da bu sayede öğrendim ve hemen sözlerine de baktım:
     
    “Düşündeki düğümleri çözmek sorunları çözmekten daha önemlidir.”
     
    sözünü, geldiğimde seninle tartışmak için sabırsızlanıyorum 😍

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Şubat 2019 at 20:19

      Yaaa ben seni çookkk seviyorum güzellik 🤗
       
      Yorumunu görünce zaten çok mutlu olmuştum, bir de üstüne Ludwig Wittgenstein’ı araştırdığını okuyunca cidden kocaman öpesim geldi seni 😘😘😘
       
      Fıstık kuzenim, sen gel, ister Ludwig’i tartışırız, ister şarap içip “Bu erkeler neden böyle?”yi masaya yatırırız 😝
       
      Seni çooookkk seviyorum ❤️

      • Yanıtla Sinem Çelebi 2 Mart 2019 at 00:05

        Canımmm ya inan ben bile özlemişim senin 4 senelik harika geçen üniversite maceralarını. Yazıda geçen hocalarının isimlerini okurken senin o dönem nasıl hayranlık ile evde bize onlarını anlattığını hatırladım.
         
        Değerli hocalarına saygılarımı iletiyorum sen ve senin gibi öğrencileri yetiştirdikleri için 😊

        • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 2 Mart 2019 at 21:51

          Kuzum benim, az dinlemediniz evet 🙃
           
          Seni çoookkk seviyorum küçük kardeş ❤️❤️

  • Yanıtla Zehra Konukman 26 Şubat 2019 at 11:04

    Selam;
     
    Felsefe deyince hemen yazınız dikkatimi çekti. Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji mezunuyum. Bizde Şahin Yenişehiioğlu vardı. Çağdaş Felsefe’de kök söktüren, aynı zamanda artist. Sinema filmi vardı.
     
    Ben Ankara’da değişik liselerde 17 yıl felsefe grubu öğretmenliği, 11 yıl psikolojik danışmanlık yaptım. Dün gece uzun zaman ara verdikten sonra felsefe kitaplarını elden geçireyim, bir de yazı yazayım diye düşündüm. Tesadüf sizin yazınızı okumak varmış.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 26 Şubat 2019 at 12:35

      Merhaba;
       
      Yorumunuz çok mutlu etti. Sanırım sizi de anılarda ufak bir yolculuğa çıkarmış oldum 🙂
       
      Yorumunuzun “yazı yazıyorum” kısmı bu sitenin kurucusu olarak özellikle ilgimi çekti. Dergimizin Felsefe ve Psikoloji bölümleri var. Eğer yazmak isterseniz, yollayacağınız örnek bir yazıyı editör kadromuzla değerlendirmeyi çok isteriz.
       
      Denemeye karar verirseniz info@senveben.biz.tr’ye en az 300 kelimelik örnek yazınızı mail atabilirsiniz.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Nermin Özhan 26 Şubat 2019 at 13:06

    Yazınızı tesadüfen okudum. Ne kadar şanslısınız. Ben ’74 mezunuyum; İst. Üni. Psikoloji böl. O zamanlar sistem farklıydı. 2 yıl felsefe derslerine devam ettim. Ama o yıllarda öyle coşkulu hocalar yoktu. Takiyettin Mengüşoğlu‘nu anlamaya çalışıyorduk. Zordu. Zaten olaylı yıllar, ders yapmamızı bile engelliyordu. Şanssız kuşağız.
     
    Basarılar diliyorum.
     
    Sevgiler.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 26 Şubat 2019 at 13:18

      Takiyettin Mengüşoğlu yorumunuza çok güldüm 😁 ’98 mezunuyum, Takiyettin Hoca’yı sadece kitaplarından biliyorum.
       
      ’70 kuşağı, haklısınız, çok zülüm gördü. Dayım ve yengem İTÜ Kimya Mühendisliği mezunu, bildiğim tarih haricinde onlardan da çok dinledim o yılları.
       
      Biz şanslıydık ama biraz önce ikinci üniversite olarak benim okulumda Felsefe okuyan yaşıtım bir arkadaşımla telefonda konuştum. “Artık hiçbir şey senin dönemin gibi değil. Felsefe sistemlerinin neredeyse tümü İslam Felsefesi üzerinden anlatılıyor,” deyince çok üzüldüm. Elbette İslam Felsefesi de oldukça değerli ama her şey değil…
       
      Üniversitelerin durumu ortada aslında, neden şaşırdıysam…
       
      Yorumunuz için çok teşekkür ederim.

  • Yanıtla Didem Elif 26 Şubat 2019 at 16:43

    O kadar güzel anlatmışsın ki zamanda yolculuk yapıp Felsefe okuyasım geldi. kalp kalp kalp

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 26 Şubat 2019 at 16:45

      Ahh canım benim, ne harika bu duyguyu uyandırabilmek.
       
      Öperim güzellik 😘😘😘

  • Yanıtla Mehmet Gökcük 27 Şubat 2019 at 01:34

    “Anlamaya çalışmak…”
     
    Sanıyorum bölüm fark etmeksizin “üniversite okudum” diyen herkesin afalladığı bir ders, afallatan en az bir hocası olmuştur.
     
    Mesela Beden Eğitimi ve Spor diğer deyişle Spor Akademisi‘ni kazandığımda bol bol spor yapıp mezun olacağımı düşünürken, daha ilk ders sevgili hocam -yürüyen ansiklopedi- Bilsen Sirmen bir kadavranın koluna girmiş halde sınıfa girince işin rengi değişmişti… Öyle top oynayıp, hoplayıp zıplayıp mezun olmadık haliyle… Latince bile öğrendik yahu… Bildiğin yarı tıp okuduk 😁
    E bölüm bir de Felsefe ise daha neler olmuştur neler… 😊
     
    Felsefeye hep merakım olmuştur ama böyle senin gibi anılarını anlatanlar o merakı “Yok abicim kalsın”a çevirdiler 😂
     
    Cem‘in Amerika maceraları ile senin Felsefe maceralarını merakla beklemeye devam … 😊

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Şubat 2019 at 01:54

      “Yok abicim kalsın” dedirttiysem üzülürüm. Sanırım başka bir yazı daha yazmalıyım ve o tek bir cevabı olmayan sınavların, bugün savunduğum her hangi bir konuyu enine boyuna temellendirebilmeyi, dört yıl boyunca her şeyden öte sorgulamayı öğrettikleri için ise önüme konan hiçbir şeyi üzerine kendi fikrimi koymadan kabul etmeyeceğim bir düşünüş şekli kazandırdığını anlatmalıyım.
       
      Esprili bir yazı olsa da -ki bence filozofların da çoğu nüktedan insanlar, o zekayla normal tabi- amacım asla felsefeyi anlaşılamaz bir düşünce sistemi yumağı gibi göstermek değildi. Tersine felsefe dünyayı açıklama çabasıdır. Önüne konulanı kabul etmez, sorgular ve cevaplar sunar…

  • Yanıtla Mehmet Gökcük 27 Şubat 2019 at 02:00

    “Yok abicim kalsın” muhabbeti kişisel olarak o mecraya dalmaya pek hazır olmadığımla alakalı…
     
    Sizleri okumak, maceralarınızı göz önüne getirmek keyifli 😊
     
    Anlamlandırma konusunda farklı perspektifleri deneyen, irdeleyen birisiyim ama sonuç alma konusunda yetersiz kalıyorum çoğu zaman. O noktada da temellendirme eksikliği ortaya çıkıyor işte, o da dediğin gibi eğitimle ilgili kısmı…

  • Yanıtla Atakan Balcı 27 Şubat 2019 at 06:59

    “Bildiğiniz her şeyi unutun! Zaten bir halt da bilmiyorsunuz.” Özlü ve Sokrat’a kadar uzanan bir bilgeliğin ürünü. Böylesi bir bilgelik gerek Dünya’ya.
     
    Teşekkürler!…

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 28 Şubat 2019 at 03:04

      Atakancım çok teşekkür ederim yorumuna. Sitemizin Felsefe köşesini yazan neferlerden biri olduğundan yorumun ayrıca değerli.
       
      Kucak dolusu sevgiler Ay Işığı Yolcusu.

  • Yanıtla Çiğdem Mertoğlu 27 Şubat 2019 at 11:00

    Didem’cim yazını çok beğendim. Eline sağlık. Okurken seni akademisyen olarak hayal ettim. Ne de güzel olurdu. 🙂

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 1 Mart 2019 at 10:15

      Canım benim çok teşekkür ederim. Öğretebilmek büyük bir yetenek. Hem o yetenekten hem de gerekli olan sabırdan ne yazık ki yoksunum. Seni bu yüzden yürekten kutluyorum. Gencecik ruhlara dokunuyor ve onlarda değişime neden oluyorsun 🙏🏻

  • Yanıtla Zeynel Olgun 27 Şubat 2019 at 11:05

    Ben galiba tam tersi, sınavların birinde verdiğim cevapla hocaya kök söktürmüş olabilirim, emin değilim ama.
     
    Dördüncü sınıf ikinci dönem Mikrodalga veya Anten Teorisi dersinin son sınavıydı galiba. 20 sayfaya yakın (A4) cevap + 4 sayfa grafik üzerinde gösterim olacak şekilde 24 sayfa sınav kağıdı vermiştim, yine de sorulardan birinin cevabını yetiştirememiştim. Cevabını yetiştiremediğim soruda sayfayı boydan boya kaplayacak şekilde iki satıra anca sığdırabildiğim bir hacim integrali (içiçe üç integral) eşitliği vardı. Saate baktım, sınavın bitmesine sadece “1” dakika var. İntegrali çözmeye başlasam kesinlikle yetişmez, hoca insafa gelip de özel olarak benim integrali çözmemi beklese ben acele edeceğim için yanlış çözme ihtimalim çok fazla. Neyse… İntegralin altına “Hocam şu anda ben bu satırları yazarken sınavın bitmesine “1” dakika kaldı ve benim bu süre içerisinde bu integrali çözmem mümkün değil. Ama sorunun çözümü için gerekli eşitlik budur, buradan devam edilirse doğru cevaba ulaşılabilir” mealinden birşeyler yazmıştım. Hoca da sağolsun, anlayış göstermiş ki en yüksek notla geçmiştim.
     
    Bu da yazıyı okuduktan sonra aniden aklıma gelen böyle bir hatıra işte.
     
    Saygılar…
     
    Z. O.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 2 Mart 2019 at 19:44

      Zeynelcim çok sevindim, bu yazının sana kendi üniversite yıllarını hatırlatmasına. Bunları bizlerle de paylaştığın için çok teşekkür ederim.

      • Yanıtla Zeynel Olgun 2 Mart 2019 at 21:18

        Rica ederim 😊😊😊
         
        Bende daha sınav hikayesi çok.

        • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 2 Mart 2019 at 21:52

          Dinleriz zevkle 😊

  • Yanıtla Ahu Kınay Zabun 27 Şubat 2019 at 11:31

    Bayıldım bayıldım bayıldım :)) Senin dilini seviyorum 🙂 İkimiz de Edebiyat Fakültesi mezunuyuz ama benim, tek bir hocam hariç, diğerleri selam vermeyi bile bilmezdi nerdeyse 🙂 Edebiyatçılar biraz garipti sen de bilirsin 🙂 Yeniden üniversite sınavına girip Felsefe okuyasım geldi :))

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 2 Mart 2019 at 19:46

      Yaa canım benim, ne tatlısın 🤗🤗🤗 Çok çok teşekkür ederim güzel yorumuna. Sanırım bütün yazar kadromuzu sonunda felsefeye aşık edeceğim 😝
       
      Seni kocaman öpüyorum 😘

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Şubat 2019 at 12:00

    Facebook sayfama gelen yorumların da yazının altında olabilmesi için ekran fotoğraflarını ekliyorum:
    Facebook'ta "Şehir Efsanesi | Felsefe Final Sınavları" için gelen Yorumlar 3
     
    Facebook'ta "Şehir Efsanesi | Felsefe Final Sınavları" için gelen Yorumlar 6
     
    Facebook'ta "Şehir Efsanesi | Felsefe Final Sınavları" için gelen Yorumlar 1
     
    Facebook'ta "Şehir Efsanesi | Felsefe Final Sınavları" için gelen Yorumlar 1
     
    Facebook'ta "Şehir Efsanesi | Felsefe Final Sınavları" için gelen Yorumlar 3
     
    Facebook'ta "Şehir Efsanesi | Felsefe Final Sınavları" için gelen Yorumlar 5

  • Yanıtla Hud Erdemli 9 Mart 2019 at 12:10

    Çok güzel bir yazı, fikir de, çıkan eser de orjinal olmuş. Ellerinize sağlık Didem Hanım.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 9 Mart 2019 at 13:37

      Çok teşekkür ederim nazik yorumunuz için. Beğenmenize sevindim ☺️

  • Yanıtla Zeynep Mete 23 Mart 2019 at 12:01

    Sevgili Didem;
    Öncelikle beni unutulmaya yüz tutmuş anılarıma götürdüğün için çok teşekkür ediyorum. Buna benzer bir sınavda Termodinamik hocamız; açık bir cam önünde saatte bilmem kaç km esen rüzgâr eşliğinde, bilmem kaç hızla dönen plağın üzerindeki hareketli sineğin ivmesini sormuştu. O zaman dumurun her çeşidini bir kaç saniye içinde yaşasam da aslında hayatta ve ayakta kalabilmenin temelinin bu hesaplara dayandığını bir zaman sonra öğrendim… Şimdi kendini öğrencilerine adayan bu muhteşem öğretmenlerimin ve beni o günlere muhteşem yazısıyla taşıyan sevgili editörümün önünde saygıyla eğiliyorum…
     
    Sevgilerimle

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 24 Mart 2019 at 09:36

      Tanrım soruyu anlamak için iki kere okudum 🙈😂
       
      Bi’ tanecik Zeynepcim önce bu harika yorumun için sonra da benimle bu sitede yan yana ve bana güç vererek koştuğun için çooookkkk teşekkür ederim.
       
      Seni çok seviyorum 🤗❤️😘

  • Yanıtla Hasan Saraç 20 Kasım 2019 at 11:31

    Çok sevdim bu yazını.. ☺️

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 20 Kasım 2019 at 11:44

      Hasan Bey çoook mutlu etti yorumunuz beni. Çok çok teşekkürler 🤗🤗🤗

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan