Cadı Sanatı Feminizm ve Kadına Şiddet

Fazla mı Provokatif?!

25 Kasım 2019

Yazı: Fazla mı Provokatif?! | Yazan: Didem Çelebi Özkan

Kadın entellektüel ya da iş kadını ya da ne bileyim bakkal ise aynı anda seksi olmamalıymış gibi bir durum söz konusu. Eğer “artist” falan değilseniz bu seksilik durumu her zaman basit bir duruş gibi yargılanmaya çalışılıyor.

Elbette her türlü yaptırıma isyan bayrağı açan ben, buna da karşıyım.

Tanrım, her şeyden önce kadınım ve dişiliğin her anından keyif alıyorum. Erkek cinsiyle eşit haklara sahip olmak istiyor olmam kadınsılıktan uzaklaşıp androjen bir tarzda gezmemi gerektirmiyor. Entellektüelliğim de kütüphane memurunun mecburen tercih ettiği tarzda giyinmeme neden olmadığına göre feminitenin zirvesinde takılabilirim 😉

Sağlıklı ve fit insan bedeni -kadın ya da erkek- sanatın her dalına ilham verdiğine göre, insan vücudunun oldukça estetik bir olgu olduğunu söyleyebiliriz. Elbette her fenomen gibi bunun da iyi ve kötü uygulamaları olabiliyor. Doğru uygulandığında ilham verici olduğuna katılmayan olacağını sanmıyorum.

Kadın Gibi Yap

Son dönemde, yıllarca hakaret olarak kullanılan “kadın gibi yapmak” betimlemesine, bu olumsuz anlamından arındırmak amacıyla büyük markaların da desteği ile yeni bir içerik kazandırılmaya çalışılıyor. Bunun için yapılan her kampanyayı gördüğümde ağlayacak kadar duygusallaşıyorum.

Kadın olmak; eksik, yetersiz cins olma yaftasından kurtuluyor. Saçımızın uzunluğu aklımızı belirlemiyor çok şükür artık. Bedenimizin de erkek için günaha vesile olduğu, adam sanki kadın vücudu karşısında ilkel bir hayvana dönüşme hakkına sahipmiş ve erkeğin kendini kontrol etmesini beklemektense kadının örtünmesi gerektiği fikrinden uzaklaşılıyor nihayet.

“Femme fatale” durumu seviyorum.

Gene de seksilik altı kalın çizgilerle çizilmeden uygulanmalı bence. Sosyal Medyada bazı fotoğraflar görüyorum ve gerçekten üzülüyorum; büzülmüş dudaklar, baygın bakışlar… Doğallıktan uzaklaşıldıkça ya da bunun üzerinde fazla uğraşıldığında hedeflenen noktadan çok uzağa düşüldüğü kanısındayım.

Her zaman söylüyorum; kocaman bir gülümseden daha seksi çok az şey vardır, diye 😉 Hımmm üzerine bir de bunu şık bir dekolteyle taçlandırırsanız işte o zaman karşınızdakinin beyninde ufak bir tahribata neden olabilirsiniz.

Zıtların Gücü…

Gülümsenin yarattığı masumiyet ve dekoltenin sunduğu davet… Melekle şeytanı aynı vücuda koymuş oluyorsunuz. İnanın bu durum, deri sadomazoşist kıyafetlerinden çok daha etkilidir çoğu zaman.

Zekanın çekiciliğini de unutmayalım. “Erkekler aptal kadın sever” sözünün bu çağda bir karşılığı olduğunu sanmıyorum. Bu bence başta erkeklere büyük hakaret. Aptal birine bir geceden, hadi bilemedin 2,3 geceden fazla dayanabilecek kadın/erkek yüzdesinin yüksek olduğunu hiç sanmıyorum.

Kapak Fotoğrafı

Kapakta neden yarı çıplak bir erkek fotoğrafı kullandığımı merak ediyor olabilirsiniz. Çok basit bir olgunun altını çizmekti maksadım. Çıplak, kaslı bir erkek vücuduna bakan hiç kimse fotoğraftaki kişinin ahlakını sorgulamaz, en fazla adamın vücudunun mükemmelliğine dair birkaç cümle kurar. Adamlar kare kare bu tarz fotoğraflar yayınlayabilir ama kimse “vay ne sürtük adam” demez. Kadın biraz dekolte verse… Cümleyi tamamlamama gerek bile yok.

Fazla mı Provokatif?!

Şimdi gelelim başlıktaki sorunun nedenine. Kendimi bildim bileli provokatif bir duruşum oldu. Bu öyle bilinçli yaptığım bir durum değil, tersine genelde engellemeyi başaramadığım bir isyan hareketi. Başkaldırıya geçtiğimde kışkırtmaya kadar gidebilecek bir göz dönmesi yaşayabiliyorum. O zaman tabular, dogmalar, dikte edilen her türlü kabul hedefim hâline geliyor.

Kadının erkeğin şehvetini dizginlemek için kendi bedenini örtmesi gerektiği söylendikçe ben o bedeni daha da açacağım. Erkek milleti meme, popo, bacak görünce “Saldıray”a bağlamamayı öğrenecek. Ben bir adamın kaslı kollarını ya da karnını görünce ona tecavüz etmeye yeltenmiyorsam onlar da güdülerine hakim olmayı bilecekler. Dünya erkeklerin oyun alanı değil çünkü.

Adamlar kendilerini kontrolden yoksun diye ben örtünmeyeceğim… Ya da bunun kadın ahlâkının belirleyicisi olduğu palavrasına destek vermeyeceğim.

Ahlâkın bunun çok ötesinde bir duruş olduğunun anlaşılması dileğimle…

Didem Çelebi Özkan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

17 YORUMLAR

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 25 Kasım 2019 at 09:34

    Son cümlenin üstüne söylenecek hiçbir şey yok 🦋

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Kasım 2019 at 09:38

      Canım arkadaşım, hayatta tanıdığım en güzel ahlaklardan birine sahip kadın, seni çooookkkk seviyorum ❤️

  • Yanıtla Elçin Aksoy 25 Kasım 2019 at 10:20

    Didem, ekleme yapamayacak kadar net ve yeterli bir anlatım olmuş… Oyunda biz de varız 💪🏻 Ahlak!!!

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Kasım 2019 at 10:22

      Canııııımmm benim;
      Okumana, beğenmene, üzerine bir de yorum yapmana inanılmaz mutlu oldum. Çoook teşekkürler güzellik 🤗❤️😘

  • Yanıtla Günay Aydın 25 Kasım 2019 at 10:49

     
    Of of of..
    Son paragrafta o isyan çığlığınızı duyar, tuşların maruz kaldığı parmak darbelerinizin şiddetini hisseder gibi oldum.
     
    Öyle doğru ve öyle haklısınız, haklıyız ki…
     
    Öğreniyorlar, öğrenecekler, öğrenmek zorundalar; hadlerini bilmeyi, ahlak denen kavramın, insan hakkının, kadın erkek eşitliğinin, saygının gerçekte ne olup olmadığını, herkesin değerinin kendine olduğunu ve saygı duyulması gerektiğini,
    siz, bizler isyan bayrağını sallandırdıkça…
     
    Bi’ Suriyeli ablama demiş ki; “Açık giyiniyorsunuz, İslam’a uymuyor, rahatsız oluyoruz.” (Ki normal, günlük kıyafet açık dediği… tunik gibi uzun, tişört ve pantolon) Ukalalığa bakar mısınız… Ablam da demiş ki; “Burası bizim ülkemiz, inadına daha da açılacağız, beğenmiyorsanız ülkenize dönersiniz.”
     
    Buyrun burdan yakın 🙄😣
     
    Yani derdimiz birken….
     
    Duyarlı ve güçlü kaleminizi ve duruşunuzu Didem Hanım, yürekten kutlarım.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Kasım 2019 at 11:12

      Günay Hanım, çok mutlu ettiniz beni yorumunuzla. Hem de nasıl uzun uzun yazmışsınız. Desteğiniz için de ayrıca teşekkürler.
       
      Sevgiler 🤗

  • Yanıtla Murat Önder 25 Kasım 2019 at 11:08

    Tek kelimeyle muhteşem 👏👏👏

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Kasım 2019 at 11:13

      Yaaa Murat inanamıyorum yorum yaptığına. Okumuş, beğenmiş, üzerine bir de destekleyen bir yorum yazmışsın. Bu destek erkeklerden geldiğinde gerçekten ayrı mutlu oluyorum, umudum artıyor değişime dair çünkü. Çok çok teşekkürler arkadaşım.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Demet Uncu 25 Kasım 2019 at 12:04

    Didemciğim, tebrik ederim, söylenebilecek tek bir söz daha yok bence. O kadar güzel ifade etmişsin ki bir kadın olarak içinde bırakıldığımız durumları… Zihniyetlerin değişebileceğine olan inancım çok yok ama seninkiler kadar cesur ve samimi yazıların bu değişime büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.
     
    Kalemine sağlık canım.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Kasım 2019 at 12:16

      Canım arkadaşım, beğenmene çok sevindim. Biliyorum ki benzer fırtınalar birçok kadının içinde kopuyor.
       
      Değişime gelince, beni bilirsin dibine kadar Herakleitoscuyum 😉 Hatta onu okumadan önce bile devinimin ivedi olduğunu düşünüyordum diyebilirim; sanırım bu hissiyatla doğdum 🙃
       
      Kadın konusundaki “değişim” ise zaten son 150 yılda giderek artan bir hızla kendini kabul ettiriyor. “Future is Woman” diye boşuna bağırmıyor insanlar 😁 Bence de gelecek “kadın”. Hatta dünyanın kurtuluşu buna bağlı.
       
      Seni kocaman öperim benim biricik felsefi yoldaşım 😘

  • Yanıtla Emel Erem 25 Kasım 2019 at 13:29

    Kadını insan olarak değil de meme, popo ve üst bacaktan ibaret görmenin çoğunlukta olduğu yerler tabii ki geri bıraktırılmış zihinler coğrafyasıdır. Bizler bu coğrafyada ama seçtiğimiz bölgelerde kısmen de olsa rahat yaşıyoruz, kadınsak tabii ki kadın gibi yaşayacağız ve öğreteceğiz, alışacaklar, umarım bir gün batıdakiler gibi, gözaltında hissi yaşamadan dilediğimiz gibi gezeceğiz.
     
    Ama senin de değindiğin gibi sosyal medyada paylaşılan dudakları şişirip gözleri süzerek verilmiş, yapaylık ve kusura bakmasın basitlik sergileyen fotograflar bir kadın olarak beni rahatsız ediyor, feminen olmakla seksiliği aşırı vurgulamanın çok ayrı iki kavram olduğunu, hatta masum bir gülümsemenin bazen en fettan hal olduğunu bilirim. Ama gene de isteyen, istediği gibi baksın, serbest 😀 Yalnız ikisini birbirine karıştırıp benim özgürlük alanıma atılan her pis bakışa da boyun eğmeyeceğimi de hissettirim. Senin de harika bir şekilde dile getirdiğin nerdeyse tacize varan bu durum, gene kadınların özgüveni sayesinde bir gün bize de batılı kadın konforu sunacaktır umuduyla, kalemine sağlık canım ve protest kişiliğini sakın terk etme 😘

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Kasım 2019 at 13:34

      Yaaa Emel Teyzecim ne harika bir yorum bu. Her satırına bayıldım 😍 Boşuna idollerimden biri değilsiniz 🤗 Sizi çoook seviyorum ❤️

  • Yanıtla İlhan Vardar 25 Kasım 2019 at 18:47

    Sevgili editörüm, yazdıklarınızın altına imza atmamak mümkün değil. Ne yazık ki erkek egemen bir dünyada bu düşüncelere ulaşmak için özellikle (bir erkek olarak üzülerek söylemek zorundayım) erkeklerin çok fırın ekmek yemeleri gerekiyor. İnsanları kadın-erkek diye kategorize eden ve kadını insan olarak değil de köle ve sex objesi olarak gören ve erkek egemen güçlerin kullandığı din olgusu varken açıkçası bunu aşmak için umudum gittikçe kırılıyor. Bunun yanında sizin bu konudaki mücadeleci tavırlarınız umutlarımı yeşertmiyor da değil. Umarım düşünceleriniz sizin gibi düşünen kadınlarımıza yol gösterir, erkeklerin de yontulmalarına neden olur.
     
    Sevgilerimle…

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 26 Kasım 2019 at 12:27

      İlhan Bey, çok çok teşekkür ederim. Değişimin, kadın ve erkek birlikte hareket ettiğinde çok daha hızlı gerçekleşeceğine inanıyorum. Bu yüzden sizin gibi, eşitliği yürekten destekleyen erkekler olduğunu görmek beni inanılmaz mutlu ediyor. Bu dergide olduğunuz için ise ayrıca mutluyum. iyi ki varsınız.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Seda Çağlayan 27 Kasım 2019 at 11:20

    Lafı dolandırmadan yazayım mı?
     
    Erkekler var olduğu müddetçe kadınlar tecavüze uğramaya, öldürülmeye, zaman zaman aşağılanmaya devam edecekler. Bu arada tecavüz ve cinayet dışında yapılan aşağılanmalar, hor görülmeler hemcinsleri tarafından da yapılmaya devam edecek.
     
    Senin de benim de bildiğimiz gibi para, statü, eğitim erkeğin kadına bakışını değiştirmiyor. Elbette hepsinin hakkını yemiş olmayayım ama çoğunun değiştirmiyor.
     
    Bu yüzden kendimizi korumak, kendimize dikkat etmek zorundayız. Başkası istiyor ya da ne der diye gömleğinin üst düğmesini ilikleme, yırtmacını elinle kapatma ama bil ki o çatalı ya da bacağı gören birçok erkeğin cinsel ve bir kısım kadının da hasetlik güdüleri harekete geçecek. Güdü diyorum, dikkat. İşte bu yüzden bundan kurtuluş yok.
     
    Kendimize dikkat ederek bildiğimiz gibi yaşamaya devam etmekte fayda var ne yazık ki, hoşumuza gitse de gitmese de.
     
    Ve bu arada, varlıklarıyla hayatı çok daha güzel bir yere çeviren, kadının, erkeğin, insanın, hakkın-hukukun, eşitliğin, sevginin, aşkın, paylaşmanın, destek olmanın, şefkatin kıymetini bilen tüm erkekler için de şükürler olsun. İyi ki varlar.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Kasım 2019 at 12:48

      Görüyorum ki bu konuda bayağı pesimistsin. Oysa değişim zaten başladı. Henüz istenilen noktada değil ama bu bir gün olmayacağı anlamına da gelmiyor.
       
      “Kötülük” elbette dünyadan kalkmayacak çünkü dediğin gibi bu doğamızda var. Erkeğin keyfine göre oluşturulmuş ahlaksal değerlerin (“Erkek yaparsa çapkın, kadın yaparsa orospu” denilirse o erkek bu davranış şeklini kıvana kıvana yapmaya devam eder) toplum genelinde değişmesi, yeni yasalar ve sert cezalar gerekli.
       
      Kadının kadına hasetliği konusuna gelecek olursak, gene aynı şey geçerli; kötülük bir cinse ait değil. Kadın da en az erkek kadar kötü olabilir. Dedik ya bu insanlığın en büyük kusurlarından. Fakat herkes mi kusurlu? Ben birlikte güçlü olduğumuza, aynı doğrularla hareket eden grupların değişimi sağlayacağına dair inancımdan asla vazgeçmeyeceğim.
       
      “Toplumda değişimi istiyorsan o değişimi ilk önce kendinde başlatacaksın”a inanarak yaşıyorum. O düğmeyi de iliklemeyeceğim, o yırtmacı da kapatmayacağım. Ve bunu yapmayacağımı, bunun yanlış olduğunu haykırmaya devam edeceğim. Ne zerre inanmadığım adetlerle geliştirilmiş ahlakın uygulayıcısı toplum baskısı umrumda ne de kendimi korumak için özgürlüğümü kısıtlamak zorunda olduğum palavrasına beni ikna edebilirler. Bu çok saçma, yanlış davranış cezalandırılmalı, benim özgürlüğüm değil.
       
      Ve bu arada benim gibi düşünen erkek sayısı da azımsanmayacak kadar fazla. Onlar da bıktı kadına yapılanlardan sorumlu cins olmaktan. Her kadına şiddet olayında ezilip büzülmekten, suçlu cins olarak yaftalanmaktan bıktılar. Ve onlar da armutlarla elmaların ayrılmasını istiyor. Ve işte burada çok ilginç bir şey oluyor; tarih boyunca gerçekleşen tüm devrimler gösteriyor ki kadın ve erkek aynı konuda birlik olursa o değişim çok çok daha hızlı gerçekleşir 😉
       
      Asla “bu iş böyle kabul edelim” fikriyle yaşamadım, yapabileceğimi de sanmıyorum bebek 😉

  • Yanıtla Seda Çağlayan 27 Kasım 2019 at 12:59

    Evet pesimistim ne yalan söyliyeyim. Benim etrafında böyle insanlar yok diyemiyorum çünkü sokakta yürürken bir gece başıma ne geleceğini bilemiyorum mesela. Ama gece sokakta yürümekten vazgeçiyor muyum? Hayır. Geçmem de, ben böyleyim çünkü. Canım kaçta sokakta olmak isterse o saatte olurum. Ben de düğmemi iliklemiyorum ve iliklemeyeceğim. Farklı bir noktada değilim. Bu şekilde yaşarken kendimizi kollamamız gerektiğini söylüyorum sadece. Ben böyle hissediyorum. Eğer sen bu konuda benden daha da rahatsan ne güzel.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan