Pir…
“Eline, diline, beline sahip ol,” demiş Pir Hacı Bektaş-ı Veli. Eline sahip ol, elin istenmediği yerlerde olmasın, hakkın olmayana dokunmasın. Diline sahip ol, yalan söyleme, kötü söz etme, iftiraya hele asla yanaşma. Beline sahip ol, çocuklarına, neslinden olanlara, soyuna, ailene sahip çık. Kendinden ibaret değilsin yaşamda.
Büyüklenmek
Hacı Bektaş-ı Veli’nin, “Yedi Ulu Ozan”ın her birinin ve nice ataların, anaların söylediği, dillerde ezber olmuş sözler var. Herkes büyüklene büyüklene söyler de söyler hâlâ. Peki o zaman bu yalanları söyleyenler kimler?
Herkes mi?
Ehh artık kısmen itiraf ediyor çoğu zaten. “Herkes yalan söyler” diyerek yalancılıklarını itiraf ediyor. Dürüst insanların dürüstlüklerini “yalan” varsayarak yine yalancılıklarını itiraf ediyor. İftira ise çok kolay geliyor ergenliğin başlarındaki çocuklardan ergenliği aşamamış sözde “yetişkin” milyonlara kadar. İnsan ırkının yok olma tehlikesi altında olduğunun söylenmesine şaşmamalı, değil mi?
Eline…
Eline sahip olmak bu kadar mı zor? Bizim kültürel köklerimizde, bin yıllara uzanan kültürümüzde “paylaşmak” vardır, paylaşmanın fazlası vardır. Bu durum “sadaka” kültürünün çok daha ötesinde bir noktadır. “Yardım etmek” değil çünkü buradaki.
Peki nedir?
Nazım Hikmet’in Şeyh Bedrettin Destanı’nda geçen bir dizesinde söylediği dize, Osmanlı’nın Fetret Dönemi’nde, Şehzadelerden Çelebi Musa’yı destekleyen Türkmenler ve Şeyh Bedrettin’in düşüncesini ve bu tarihten çok daha eskiye uzanan Türk kültürünün temel düşüncesini çok güzel ifade eder. “Yârin yanağından gayrı her şey ortaktır” denir dizede, Şeyh Bedrettin düşüncesinde ve Türk kültüründe. Yârin yanağı dışında her şey tüm topluma aittir. Bu noktaya yeniden ulaşabilir miyiz? Bilemem. Dediğim bu değil zaten. Bu kadar paylaşımcı, bu kadar özveri sahibi bir kültürün mirasçıları nasıl bu duruma geldi?
Herkes bu denli kötü değil. Dürüst, düzgün insanlar var tabii. Ama yozlaşma gözle görünür düzeyde değil mi, hem de gezegen çapında? Eline sahip olmak bu kadar mı zor?
Beline…
“Beline sahip ol” sözünü, insanlarımızın bu günün anlayışıyla, bu günün düşünüş biçimiyle yorumladığının ayırdındayım. Ama daha bir iki nesil öncesinde bile çok farklı anlamları olduğunu dikkate almalı. Hele ki 800 yıl önce söylenmiş bir sözde, çoğu insanımızın bu gün algıladığı anlamda mı söyleniyor gerçekten? “Ailene, soyuna, kendi insanlarına sahip çık” olarak yorumlanması gerektiğini düşünenlerdenim. Bu anlayış, tabii ki, yakınlarına torpil yap, her şey mübah, olarak yorumlanamaz. Asla!… Kendi çekirdek ailenden başlayarak tüm ulusu, tüm ülkeyi kucaklayan bir anlayıştan söz ediyorum. Diğer ülkeleri düşman saymadan, dostlukla bakarak tüm yaşama, tüm canlara ve fakat önce kendi ülkenin canlarını kucaklamaktan söz ediyorum. Yaşam budur!…
Yedi Ulu Ozan
Kimdir bu yedi ulu ozan peki? Seyyid İmadeddin Nesimi’den başlayarak Şah Hatayi (Şah İsmail), Fuzuli, Yemini, Virani, Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet’tir. Hacı Bektaş-ı Veli Türk kültürünün ulularındandır elbette. Yol açıcıdır. Ama ozan kimliğiyle öne çıkmış biri olmadığından bu adlar arasında sayılmaz. Bütün bu adların söylediği nice söz ezberlerde, şiirleri türkü olarak dillerde söylenir ama bilincine vararak algısını bu sözlere açan kaç kişi var? Bu sözleri ayna olarak yüzümüze tutmadıkça ne anlamı kalır ki içi boşaltılmış biçimde söyleyip durmanın. Bir çok kişi, yaygın olarak söylenip duran türkülerin bir çoğunun sonunda “Şah Hatayi” mahlasının geçtiğinin ayırdında bile değildir.
Işk ile!…
Sevi ve ışık ile!…
Atakan Balcı
8 YORUMLAR
Tebrikler Atakan Hocam.
Emeğinize, yüreğinize ve kaleminize sağlık…
Çok teşekkür ederim. Dostluk ile!… Güzel unsuru çok bir kültüre sahibiz, anımsamak gerekiyor bazen.
Bilmek ayrı bir yana da bildiklerini anlatabilmek asıl mesele. Akıcı üslubunla bir solukta okudum yazını. Tebrikler Atakan Hocam.
Çok teşekkür ederim, adı anılmış büyük ustalarda asıl marifet!…
Tebrikler Hocam…
Çok teşekkür ederim. Güzel yüreklerin daha fazla ışıması dileğiyle!
Tebrikler öğretmenim.
Teşekkür ederim canım.