Uyanış Öyküleri

Gölgede | 3 | Mucize

13 Ocak 2022

Öykü: Gölgede | Mucize | Yazan: Nuket Doyuran

 

İndeks

Gölgede | Bölüm 1
Gölgede | Umut | Bölüm 2
Gölgede | Mucize | Bölüm 3
Gölgede | Küçük Bilge | Bölüm 4
Gölgede | Tevekkül | Bölüm 5
Gölgede | Karşılaşma | Bölüm 6
Gölgede | İksir | Bölüm 7
Gölgede | Uyanış | Bölüm 8

 
Kadın, bebeği, sanki kırılıverecek camdan bir oyuncak gibi korkuyla tutarak, yavaş hareketlerle içeri girdi. Mütevazi hayatlarının en sıra dışı gününün şaşkınlığı tüm bedeninden okunan adam da kardeşinin arkasından salona doğru yürüdü. Önce bebeği nereye yatıracaklarını bilemediler, hangi koltuk uygundu, altına bir şey sermek gerekir miydi, yastık mı, yok yastığa gerek yoktu herhalde, yan mı yatırmak gerekir ki acaba… Sonunda bebeğin güvende olduğundan emin olduklarında ikisi de nefeslerini derinden ve uzunca salıverdiler. Bir müddet hiç konuşmadan öylece dikildiler.

“Kız mı acaba?” diye soran adam sessizliği bozdu.

“Şu an tek merak ettiğin bu mu abi, cinsiyeti mi?”

“Ne düşüneceğimi biliyor muyum ben?” biraz duraksadı ve devam etti adam, “Kime sorsak ki, aa kapıcı, evet kapıcı, belki birini görmüştür apartmana girerken filan!”

İyi bir fikir bulmuş olmanın coşkusu ile yüzü ışıldamış, gözleri kocaman açılmıştı.

Başka zaman olsa belki abisindeki böyle tutkulu tepkileri hayret verici bulabilirdi ama şu an koltuğun üzerinde yatan minikten başka bir şey düşünemeyen kadın, kuru bir “belki” ile geçiştirdi. Fakat kendinden bihaber gördüğü kapıcıya sorma gibi bir niyeti de taşımıyordu.

Minik bebek ise sanki olan bitenin farkındaymış gibi, kaderinin ellerinde olduğu bu ikilinin kafasını ve ruh hâllerini daha da karıştırmaktan imtina edercesine mışıl mışıl uyumaya devam ediyordu. Geleceğine dair ufacık bir güvensizlik hissetmeden, korunacağına emin, doyurulacağından şu an için şüphe etmeden, her şeyin olması gerektiği gibi olduğuna inancı ile safiyane huzurun kollarına kendisini bırakmıştı. Ta ki artık doyurulma vaktinin geldiğini haber vermesi gerektiğini anladığı ana kadar.

Keskin bir çığlık, salonlarının yıllardır sessizliği korumuş olan duvarlarına çarptığında abi kardeş korkuyla zıpladılar. Küçücük şeyden böyle gümbür gümbür ses çıkabilmesi akıllara ziyan bir olaydı onlar için. Bebek gitgide artan sabırsızlığını dışa vurumda hiçbir kısıtlama göstermiyordu. İstediğini alana kadar da geri adım atacağa pek benzemiyordu. En pasif alana çekili bilinçleri bile silkeleyip harekete geçirebilecek bu durum, abi kardeşte etkisini gösterdi. Bir müddet çaresizce birbirlerine bakıp korkudan kaskatı kesilseler de sonunda işlerine yarayacak bir şey bulma ümidi ile kadın, bebeğin içinde bulunduğu sepete eğildi.

Gerçekten de yanılmamıştı. Bebeği bırakan, bu olasılığın gerçekleşeceğini bilir gibi tüm gerekli malzemeleri bırakmış, hatta yanına küçük bir notta adım adım biberonla mama hazırlamanın detaylarını özenle yazmıştı.

Kadın hemen mutfağa koşup direktifleri bir bir yerine getirirken, adam durumun vahametinin karmaşası sayesinde bebeği kucağına alabildi ve usul usul sallamaya başladı. İnanılmaz şekilde saniyeler içinde minik bağırmayı kesmişti.

Adam bebeğin ara ara açtığı gözleri ile sanki güvenli kollara teşekkür edercesine baktığına emindi. Aralarında mistik bir bağ kurulduğundan da hiç şüphesi yoktu. Bu bebek sıra dışıydı. Üstün özelliklere sahip olmalıydı. Ve evet kendileri özellikle seçilmişti. Belki de çok önemli bir görev için.

Kadın salona geri dönüp manzarayı gördüğünde şaşkınlıktan küçük dilini yutacağını sandı. Abisi nasıl cesaret etmişti de kucağına almıştı bir de üstelik onu nasıl susturabilmişti? Tüm bu akıl almaz sorular zihninde gidip gelirken elindeki biberonu adama uzattı.

“Nasıl yani, ben mi vereceğim o şeyi?”

“Yapabilirsin, bak seni sevdi belli ki.”

Adamın bu sözle bir kez daha seçilmiş kişi olduğuna ve kucağında tuttuğu miniğin özel güçlerle bezenmiş ilahi bir varlık olduğuna dair inancı pekişti.
 

* * *

 
Yakalanma korkusu ile kalbi ağzında, kapıya kulağını dayayan genç kız, içeride olan bitenleri anlamaya çalışıyordu. Henüz kırkını tamamlamış bebeğinin nasıl bakılacağını ve kimlerin elinde olacağını öğrenmeden hiçbir yere gitmeye niyeti yoktu. İçeriden bebeğinin çığlıklarını duyduğunda her şeyden vazgeçip kızını geri almak için kapıyı yumruklamasına ramak kala kesilmişti ağlama. Bir koşuşturma sesi gelmişti. Bir taraftan da mütemadiyen belli ki kendi kendine konuşan kadın sesi vardı. Bu sayede onun her yaptığını takip edebiliyordu. Not hazırlama fikrini aklına düşüren ilhamına bir kez daha teşekkür etti.

Genç kız için görevin ilk kısım başarı ile tamamlanmıştı. Belli ki içeridekiler merhametli, vicdanlı insanlardı. Öyle olmasalar bu kadar telaş ve korku içinde çabalama gereği duymazlardı. Ama henüz yolun başında olduğunun da farkındaydı. Bugünden itibaren bebeğini teslim ettiği bu evin sakinlerini, karda yürüyüp iz bırakmadan adım adım bir gölge gibi izlemeye kararlıydı.
 

* * *

 
Birkaç gün sonra iki kardeş bebek bakımını nispeten becerir hâle gelmişlerdi. Yine hep bir koşuşturma, telaş ve korku dolu olsalar da miniğin karnı doyuyor, altı değiştiriliyordu. Bebek bir an dahi ağlamasın diye kucaklarından bırakmıyorlar, geceleri bebeğe bir şey olur korkusuyla nöbetleşe başında beklerken uydurdukları ninnileri kulağına mırıldanıyorlardı. Sanki hayatlarına sihirli bir değnek değmiş ve her şeyi sil baştan değiştirmiş gibiydi. Kendileri ile ilgili vesveseleri bile dillendirecek zaman bulamıyorlar hatta akıllarından bile geçirmiyorlardı. Tek konuştukları bebek ile ilgili mevzulardı. En canlarının sıkıldığı konuyu ikisinden biri açtığında ise diğeri önce onu hafiften tersliyor, sonunda “Birkaç gün daha geçsin, bebek biraz palazlansın, gideriz karakola, anlatırız olan biteni bir bir, hem insanlık öldü mü, ne yapacaktık, bırakacak mıydık yavrucağız ölsün müydü”den oluşan polise söyleyeceklerini ayarlarken, tahtaya vurup kötülükleri minikten uzak tutmayı da ihmal etmiyorlardı.

Genç kadın artık neredeyse abi kardeşin olduğu sokağa kamp kurmuştu. Hemen karşı çaprazlarında bulunan kafeye her sabah erkenden gelip oturuyor, sürekli apartmanı gözetliyordu. Arada bununla da yetinmeyip, olur da gözden kaçırmıştır endişesi yüreğini dağladığında, etrafındakilere fark ettirmeden gidip koruyucu aile olarak tayin ettiği ikilinin kapılarını gizlice dinliyor ve her şeyin yolunda olduğuna emin olduktan sonra tekrar kafeye camın önündeki masasına geri dönüyor, kitabının arkasına saklanıp hafiyeciliğe devam ediyordu.
 

* * *

 
Günler birbirini kovalamaya ara vermiyor, bebek itina ile bakıldığı evde günden güne serpilip tombikleşiyor, abi kardeş günden güne bebeğe bağımlı hâle geliyordu.

Adam özellikle geceleri kendi nöbeti esnasında, düşünceler denizinde dolanırken, dikkat kesildiği minicik yüzde mistik dünyadan ona iletilmeye çalışan işaretleri arıyordu. Henüz bütün bu teorilerinden kardeşine bahsetmiş değildi.

Onun anlayabileceğine dair bir umudu da taşımıyordu. Bazen endişeleri artıp kafası karıştığında minikle sessiz sessiz koyu bir sohbete dalıyordu. Kadın, fısıltıyı aşmayan ses tonu ile abisinin bebekle konuşmasını duyduğunda çok da garipsemiyordu.
 

* * *

 
“Umut bebek, ne güzel bir isim koymuşlar sana, hayata karşı umudumuzu kaybetmememiz lazım değil mi, ah minik bebecik bu o kadar zor ve karışık ki. Allah affetsin ama ben çoğunluk neden buradayız diye düşünürüm” birden yaptığı hatayı düzeltmek istercesine sesini hafif yükselterek,

“Sen gelmeden önce tabi ki.”

“Şimdi farklı olmalı her şey, buna inanıyorum, sen bir mucize olmalısın ama ben bunu nasıl başarabileceğimi, hatta ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. O kadar uzun zamandır öylesine ve uyuşuk bir yaşamda savruluyorduk ki…”

Bebeğin üzerindeki battaniyenin biraz açılmış olduğunu fark edince örttü iyice. Bu minik ilahi varlığa iyi bakılması, sanki adam için, ona gönderilen mesaja sahip çıkıp özenle koruması ile aynı şeydi. Bilmesi gereken her şeyi öğrenmek için bebeği izlemek gerektiğine inandı.
 

* * *

 
Kadın bir sabah ilk defa uzun zaman sonra annesini düşündü. Şimdi burada olsaydı nasıl tepki verirdi, bir bir gözünde canlandırdı. İstemezdi, bu kesindi. Korkardı; nereden çıktı şimdi bu, tüm düzenimiz bozuldu, diye hayıflanırdı kesin. Kadın bir taraftan bebeğin çamaşırlarını elinde çitilerken, onunkileri marketteki çocukla uzun bir telefon görüşmesi yapması gerektikten sonra alabildiği özel deterjan ile yıkıyordu, bir taraftan da düşüncelere dalmıştı.

Düzenleri değişmişti, bu kesindi. Ama şu an çok daha huzurlu ve neşe dolu olduğunun idrakindeydi. Çok yakında bebeği vermek zorunda olacaklarını ve ona bağlanmanın aptallık olacağını kendi kendine yine hatırlatıp neşesini kaçırmaktan geri kalmadı. Yeniliklerden ödü kopan benliğinin bu durumu kolayca kabullenişinin şaşkınlığı ile kendisinin ilgi ve bakımına muhtaç birinin varlığından keyif alışı arasında sıkışıp kalmıştı. Bir tarafı ise kendini henüz yeni tanımaya başladığını ona fısıldıyordu. Abisini bu sıralar yeterince kontrol edememenin suçluluk hissi aklına geldiğinde yüzünü buruşturdu.

“Ya kafası karışırsa, pek de bağlandı, üzülecek sonunda, Allah’ım nasıl çıkacağım ben bu işin içinden, lütfen yol göster.”
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Nuket Doyuran
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 13 Ocak 2022 at 20:55

    Heyecanla takip edeceğim. Olayların metafizik mesajlarını almakta da üstüme yoktur. Aynı kahraman “abimiz” gibi…

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan