İçimdeki Sesler

Ne Yapıyoruz Biz?

15 Mart 2023

Yazı: Ne Yapıyoruz Biz? | Yazan: Demet Albayrakoğlu

Hayatın amacını, anlamını sorguladığım bir döneme girdim yine. Hatırlarsanız, dergideki ikinci yazımı da bu konu üzerine yazmaya çalışmıştım. Birlikte yaşadığımız bu büyük acının içerisinde başka türlüsü mümkün müydü zaten? Televizyondaki ve sosyal medyadaki tüm haberleri izlerken kendimi depremden etkilenmiş ailelerin yerine koymaya çalışıyorum.

Sıradan Bir Gün

Hep birlikte bunu düşünelim mi biraz?

Diyelim ki Kahramanmaraş’ta yaşıyorsunuz. Evlisiniz ve iki çocuğunuz var. O gün yine çalıştınız, işyerindeki sorunları çözdünüz, mesainizi tamamladınız. Eve giderken yol üzerindeki markete uğrayıp, yemeklik bir şeyler aldınız. Çünkü bir gece evvel çok yorgundunuz ve yemek yapacak gücünüz de kalmamıştı. Neyse marketten çıkıp alışveriş torbalarıyla beraber evinize geldiniz. Alt dairenizde oturan kayınvalidenizin dairesinden çocuklarınızı aldınız. Onlara banyo yaptırdıktan sonra akşam yemeğini hazırlamak için mutfağa girdiniz. Yemek ocakta pişerken birinci sınıftaki oğlunuza okuma ödevini yapması için yardım ettiniz. Ana sınıfında olan kızınızı, resim defteri ve boyama kalemleri ile baş başa bıraktınız. Arada sırada mutfağa giderek yemekleri kontrol ettiniz ve sofrayı hazırladınız. O sırada kapıda karşıladığınız eşinizi öptünüz, “Günün nasıl geçti canım?” diyerek toplantıda yaptığı sunumun etkilerini merak ettiniz. Akşam yemeğinden sonra eşinizi çocuklarla vakit geçirebilmesi için yalnız bıraktınız.

Yarın Söylerim

Bilgisayarınızı açtıktan sonra ertesi gün sınıfta anlatacağınız konuların planını hazırladınız. Salona döndüğünüzde çocuklarınızı yanaklarından öpüp yataklarına yatırdıktan sonra eşinizle beraber kahve içmek istediniz. Başınızı, eşinizin omzuna yaslayıp bir süre öylece televizyon izlediniz. Koltukta uyumaya başladığınızı fark eden eşiniz, sizi hafifçe sarsarak uyandırdı.

Pijamalarınızı giymeden önce ocaktaki tencereleri, ertesi gün için buzdolabına yerleştirdiniz. Sonra oğlunuzun okul formasını ütülediniz ve odasına bıraktınız. Kızınızın çantasına, resim defterini ve kalemlerini koyarak unutmaması için giriş kapısının yanına bıraktınız. Kayınvalidenize yemek götürecektiniz ama saat geç olduğu için sabah işe giderken bırakmaya karar verdiniz. Eşinizin çalıştığı firmanın küçülmeye gideceğinden canının sıkkın olduğunu biliyordunuz. Onu ne kadar çok sevdiğinizi ve bu günleri birlikte atlatacağınızı söylemek istediniz. Ama yatağa geldiğinizde eşinizin çoktan uyumuş olduğunu gördünüz ve içinizden “Neyse, yarın söylerim ona” diye geçirdiniz.

Kıyamet

Sabaha karşı alttan vuran sarsıcı depremin sarsıntıları ile birden yataktan fırladınız. Yataktan inmeye çalıştınız ama yer yerinden oynadığı için savruldunuz. Eşinizle birlikte çocukların odasına doğru gitmeye çalıştınız. Sarsıntının şiddetinden dizlerinizin üzerinde sürünerek zorlukla kendinizi odaya attınız. Odaya varana kadar çocuklarınızın çığlıklarını duyuyordunuz. Ama depremin uğultusu, sizin sesinizi bastırıyordu, sesinizi onlara ulaştıramıyordunuz. Evinizdeki duvarlar çatırdıyor, sanki bina yerinden oynuyordu.

Çocuklarınızı kaptığınız gibi dış kapıya doğru eşinizle birlikte yürümeye çalıştınız ama depremin sarsıntısından başaramadınız. Koltuğun kenarına uzandınız ve beklemeye başladınız. Apartmandan gelen bağırış sesleri o kadar yüksekti ki herkesin dışarı çıktığını düşünerek, siz de içeride kalmamak için kendinizi dışarı atmaya çalıştınız. Eşiniz, annesinin dairesine koşmak için oğlunuzu diğer kolunuza vererek arkanızdan geleceğini söyledi. O esnada sarsıntılar da dinmiş gibiydi, kapıyı açtıktan sonra toz bulutundan hiçbir şey göremediniz. El yordamıyla, merdivenleri bulduktan sonra sürüne sürene merdivenlerden inmeye çalıştınız. Apartmanın içindeki bağırış ve çağırışları duyuyordunuz ama hiçbir şeyi net göremediğinizden ve çocuklarınızı kollarınızda tutmaya çalıştığınızdan kimseye yardım edemediniz. Sonra bunun için çok ama çok üzülecektiniz. Eşiniz ise arkanızdan geliyordu. Apartmanın dış kapıdan kendinizi atar atmaz büyük bir gümbürtü koptu. Tekrar deprem mi oluyor diye düşünmenize fırsat kalmadan bina çöktü. Eşinizin ve kayınvalidenizin adını son gücünüzle haykırdınız. Onların son anda kendilerini atmış olabileceklerini düşündünüz ama yanılıyordunuz.

Tonlarca Ağırlık

Gözünüzü sahra hastanesinde açtığınızda kıyametin mi koptuğunu sordunuz. Bunca zamandır sizi bağrına basan bu güzelim şehrinizin yok olduğuna şahit oldunuz.

Sonrası mı?

Sonrası, sizde yoktu. Öyle büyük bir acı ve trajedi içerisindeydiniz ki… Kendinizi savunmasız, ümitsiz ve çok çaresiz hissediyordunuz. Sevdiklerinizi kaybetmiştiniz. Hâlen enkaz altında olduklarını bilmek size acı veriyordu. Kurduğunuz düzen yerle bir olmuştu. Herşey bomboş ve etraf ise zifiri karanlıklar içerisindeydi.

Yazıya dökülenleri gerçekten yaşamış olmak ve kalbinizin üzerine oturan tonlarca ağırlıkla birlikte, kaybettiklerinizle yola devam etmeye çalışmak. Çok, ama çok, ama çok zor.
 
 
Demet Albayrakoğlu
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan