Röportaj

Acil Servis

20 Nisan 2023

Röportaj: Acil Servis  | Röportör: Özgür Ay

Zaman bulamıyorum inan, düzenli yazmaya, röportaj yapmaya. Sakın sevmiyorum ya da zorla yapıyorum bu işi sanma, doğrusu yazdığımda ya da müzisyenlerle bir arada olduğumda nefes alıyorum, diğer yandan ise sorumluluklarım ağır basıyor. Bazen rakı şişesinde balık olmak istiyorum ama çoğu zaman o şişeyi uzaktan seyrediyorum.

Biraz sonra seninle bir grup ile yaptığım röportajı paylaşacağım, bu röportajı depremden çok önce (Kasım 2022) yapmıştım, ilk yaptığım günlerde yılbaşından hemen sonra yayınlansa iyi olur diye ocak ayını bekledim, sonra bir türlü toparlamaya zaman bulamadım, deprem olunca herkes gibi ben de en az bir ay kendime gelemedim. Deprem haberini duyunca ilk hissim büyük bir kızgınlık olmuştu, bu yüzyılda neden bunları hâlâ yaşıyoruz, elimizde bilgisayar gibi cep telefonları varken neden bilgiye bu kadar uzağız. Sonra düşündüm; öğrenmeye uzak, öğrenmekten korkan bir toplum sadece bilgiye mi uzak kalır diye.

Neyse bu konuda da yazacağım ama üzerinden biraz daha zaman geçsin, biraz daha okuma yapayım.
Öncelikle, röportaja geçmeden önce tüm grup üyelerinden ve tabii ki senden, bu gecikme için özür dilerim.


Şimdi gelelim yayını geciken röportajımıza.

90’lı yıllarda müzik yolculuğuna çıkan ve bugün hâlâ sahneye çıktığında aynı enerji ile performanslarına devam eden ve bana göre 2010 yılında çıkardığı albümü ülkemizde yapılmış en iyi rock albümlerinden biri olan grup.

Geçen gün grubun web sitesini incelerken aklıma ilk gelen cümle şöyleydi; “Grubun her bir elemanı kendi çapında bir profesyonel, bir virtüöz ve virtüözlere yakışır şarkılarla bezemişler müziklerini.“ Sonra biraz daha düşününce daha önemli bir şey aklıma geldi, uzun süre bir arada kalabilmişler. Zor bu ülkede bir arada kalabilmek, felsefesi bir arada bir şeyler başarmak üzerine olan insanların bile beraber bir iş yapmakta zorlandığı bu ülkede, yıllardır hemen hemen aynı kadro ile beraber… Müzik yapmakta bu ülkede zor dostum.

Belki de acil para lazım, acil sahne, acil ün, acil şöhret lazım bize, belki de bu yüzden uzun soluklu işlere nefesimiz yetmiyor ve düşüyoruz, önce kendi düşlerimizden ve belki daha sonra hayattan.

Hemen her gün birisi “Bu ülkeye acil adalet lazım, acil demokrasi lazım” diyor. Mesela iş hayatında yaptığın her iş acil kodu ile senden istenmiyor mu? Sevmek de acil, sevişmek de, bulmak da, kaybetmek de acil değil mi bu ülkede?

Biraz dur!

Şöyle bir dön bak dünyaya, hiç sebep yok ağlamaya.

Arkana yaslan ve acele etmeden okumaya başla.


Acil Servis | The Wall


 

Acil Servis

 
Özgür Ay: Merhaba arkadaşlar ve hoş geldiniz. Röportaja sizin 2010 yılında yaptığınız “Dur, Bekle” isimli albümünüzdeki “Düşününce” isimli şarkınızdan bir cümle ile başlamak istedim. İlk sorum klasik bir soru olsun, birçok yerde cevabı da var ama bir kere daha sizden duymak isterim. Grubunuza Acil Servis ismini neye istinaden koydunuz ve grubun 1992’den önceki kuruluş aşamasını biraz anlatır mısınız?

Acil Servis | Sami Ertan Kızıltan: Bu sorunun cevabını Orhan çok daha güzel anlatacaktır çünkü bu isim onun önerisiydi.

Acil Servis | Orhan Yolsal: Önce grubun kuruluş aşamasından bahsedeyim. İstanbul Üniversitesi’nde okurken tesadüf sonucu gidip gelmeye başladığım Çapa Tıp Fakültesi’nin müzik odasında tanıştığım arkadaşlarımla Seagull isminde bir grup kurduk. Kısa bir süre sonra gruba solist olarak Ertan katıldı ve bir müddet bu grupla çalıştıktan sonra Seagull dağıldı. Aynı dönemde okuldan arkadaşım Emre Karabulut da şimdiki bas gitaristimiz Çetin Güney’le Mask adında bir grupla çalıyordu. Yaklaşık aynı zamanlarda okul ve derslerin yoğunluğu sebebiyle Mask da pek çok üniversite grubuyla aynı kaderi paylaşıp dağıldı.

Mask’ın prova ve konserlerinde tanıdığım Çetin ile Türkçe sözlü rock yapan yeni bir grup kurmaya niyetlendik. Emre’yi hemen gruba dahil ettik. Ardından solist olmasi için Ertan’la konuştuk. O dönemde daha deneysel müzik yapmak isteyen Ertan başta fikre sıcak bakmadı ama çocukluk arkadaşı Soner Doğanca bu yeni grupta davul çalmayı kabul edince Ertan’in fikri de değişti. Yani hem çok beğendiğimiz bir davulcuya hem de soliste bu sayede kavuştuk. Soner çocukluk yıllarından beri Ertan’la hem mahalle hem de grup arkadaşıydı. Ertan’a Soner’le, Soner’e de Ertan’la çalışmak istediğimizi söyleyince düğüm kendiliğinden çözüldü ve grup kuruldu.

Bir müddet beste çalışmaları yaptıktan sonra gruba bir isim koymanın zamanı gelmişti. Herkesin farklı fikirleri olduğu için gruba isim koymak için zorlandık doğrusu. Bu konuyu konuşmak yerine müzik yapmayı tercih edince de mesele giderek uzadı ve sonunda Ertan, onun evinde toplandığımız bir gün odasının kapısını kilitleyerek “Bu gruba isim koymadan bu odadan çıkmıyoruz” dedi. Herkes düşündüğü ismi bir kağıda yazdı ve kura çektik. Ben o dönemde özel bir radyoda “Acil İstek Servisi” adında bir program yapıyordum ve kâğıda ”Acil Servis” yazdım. Gerisi malum…

Aynı Kadro ile Sahnede Kalabilmek

Özgür Ay: 1992 yılından itibaren başta İstanbul, Taksim’de Gitar Cafe‘de çalmaya başladınız sanıyorum, çok da uzun bir süre geçmeden İstanbul’un en sevilen müzik gruplarından biri oldunuz. Sonrasında başarılı albümleriniz, sahne performanslarınız oldu. Genelde böyle olunca gruplar dağılır, çoğu grup elemanı solo çalışmalara başlar. Bu kadar uzun süre hemen hemen aynı kadro ile sahnede kalmak ayrı bir başarı, bunu nasıl sağladınız?

Acil Servis | Sami Ertan Kızıltan: Özetle, birbirini çok seven arkadaşlar olduğumuz, birbirimizden kopamadığımız için diyebilirim.

Acil Servis | Orhan Yolsal: Bunda arkadaşlığımızın çocukluk ve gençlik yıllarına dayanmasının önemli bir etkisi var. Ayrıca müzik dışında da paylaştığımız çok şey, ortak zevklerimiz ve yılların beraberinde getirdiği acı, tatlı pek çok hikâye. Birbirimizin hayatlarına, değişimlerine, mutluluklarına ve sıkıntılarına şahit olduk. Ayrıca çok sahneye çıktık birlikte; birbirine alışmanın da bunda etkisi var. Pek çok grupta yaşanan problemleri biz de yaşıyoruz ama birlikteliğimiz sadece sahneyi içermediğinden atlatmak daha kolay oluyor sanırım böyle zorlukları. Bir de müzisyen olarak iyi anlaştığımız ve birbirimizi beğendiğimiz ve ortaya çıkan müzikten tatmin olduğumuz gerçekleri var ki bunlar birlikteliğimizin uzun sürmesinde önemli etkenler.


AcilServis


Özgür Ay: İlk albümünüz “Küçük Adam” 1996 yılında çıktı ve başarılı oldu, “Bebek” isimli şarkınız çok sevildi, sonrasında ikinci albümünüz 2010 yılında “Dur, Bekle”. İki albüm arasında 14 sene var. Diğer yandan bu zaman zarfında grup dağılmadı, üstelik sürekli çok başarılı sahne performansları yaptı. Bu oldukça uzun bir süre. İkinci albümün bu kadar beklemesinin nedeni nedir? Çok mu titizsiniz, maddi zorluklar mı?

Acil Servis | Sami Ertan Kızıltan: Şimdi söze “bunalımlar, dertler” diye girecek olsam bize göre sadece çok komik olur çünkü gerçekle hiç alakası yok. Bunlar sadece çok eskiden tanıdığımız bir arkadaşımızın o zamanlar bize çalıp söylediği Güzin Abla adlı bestesinin giriş sözleriydi. Nedense birden aklıma geliverdi. Demek ki ona selam yollamak gerekiyor. Ta Cafe Guitar zamanından. Acil Servis’in ilk yıllarından. O kendisini biliyor. Adını Oğuz diye hatırlıyorum, soyadını bilemiyorum. Çok sıcak kanlı, sevdiğimiz bir adamdı. Kendisine selamlar olsun.

Sorunuza dönecek olursak cevabını sorunun içinde doğru olarak vermişsiniz. Fazla zor beğeniyoruz. Şarkılar kolay kolay içimize sinmiyor. Bu bağlamda çok titiz olduğumuz söylenebilir. Biz de böyle insanlarız. Yapacak bir şey yok.

Acil Servis | Orhan Yolsal: Titizlik doğru kelime mi bilmiyorum ama yaptığımız şeyi kolay beğenmediğimiz bir gerçek. Kendi istediğiniz müziği yapmaya kalkınca bazı zorluklar yaşanıyor tabii maddi olarak da. Diğer yandan da sürekli sahnede olmak bizim için ortalama bir tatmin yaratıyor ve yeni şeyler üretmek konusunda yeterince kendimize vakit ayırmıyor olabiliriz. Sanırım en önemlisi bu.

Küçük Adam

Özgür Ay: Bu soruyu tamamen kendi merakımdan dolayı soruyorum, ben “Küçük Adam” isimli albümünüzde en çok “Yusuf Yusuf” isimli giriş şarkısını beğeniyorum. Hem anlatım hem de ritm olarak çok hoşuma gidiyor. Orada anlatılan gerçek bir kişi mi yoksa sizler tarafından yaratılan bir hikaye mi?

Acil Servis | Sami Ertan Kızıltan: “Yusuf Yusuf” şarkısında anlatılan Yusuf gerçek bir kişidir. Bu sorunun cevabını her zaman Yusuf için bu şarkıyı yazan Çetin ve Orhan’ın ağzından dinledik. İsterseniz bu sefer ben anlatayım.

Yusuf bildiğim kadarı ile Türkiye’nin ilk AVM’si olan ve halen de faaliyetini sürdürmekte olan bir AVM’nin içine girebilen tek seyyar satıcıydı. Tesisin yöneticileri kendisinde adeta şeytan tüyü olan bu çalışkan çocuğu çok sevmiş, hatta güvenlik görevlileri ile sorun yaşamasın diye kendisine yaka kartı bile tanımlamışlardı. Sakız satmak için sizi yemek yerken bıcır bıcır konuşarak ikna etmeye çalışır, tabii ki bu hareketiyle bazen canınızı da sıkabilirdi.

Acil Servis’i henüz kurmamış olan Çetin’le Orhan’a da aynı şekilde, onlar kahve içip bir yandan da fikir alışverişi yaparak şarkı sözü yazmaya çalışırlarken misafir olmuştu. Baktılar ki çocuktan kaçış yok, yaka kartında da adı yazıyor. Ona dediler ki “Bak Yusuf, biz müzisyeniz ve şimdi bir şarkı sözü yazmaya çalışıyoruz. Yazabilmemiz için dikkatimizin dağılmaması gerekiyor. Sana söz, eğer şimdi gidersen senin için de bir şarkı yapacağız.”

Yusuf, “Yapar mısınız sahi abi?” diyor. “Yaparız tabii” diyorlar. ”Tamam o zaman” deyip gidiyor. Bizimkiler de onun bu davranışından pek etkileniyorlar ve o anda üzerinde çalıştıkları fikri bir kenara bırakıp Yusuf Yusuf’un sözlerini yazıyorlar. Yusuf’un onlara inanıp uslu uslu gitmiş olması ve onların da Yusuf’a verdikleri sözü harfiyen tutmuş olmaları ile bu hikâye başından beri çok hoşuma gitmiş, aklıma geldikçe beni gülümsetmiştir.


AcilServis


Dur, Bekle

Özgür Ay: “Dur, Bekle” isimli albümünüz gerçekten iyi bir albüm, “Sevmeyen Sevmesin” , “Düşününce” gibi güçlü şarkılar var. Bu albümün hak ettiği yere geldiğini düşünüyor musunuz?

Acil Servis | Sami Ertan Kızıltan: Siz beğenmişsiniz. Daha ne olsun. Beğeninizi burada dile getirdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Eminim bu röportajı okuyanlardan albümü henüz dinlememiş olanlar, sadece bu sorunuz sayesinde bile albüme şans verebilecektir.

Aslında şu anda olduğu yerin albümün tam da hak ettiği yer olması gerektiğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu bir yarışma değil ki başkaları kayırılmış “Dur, Bekle” albümümüzün hakkı yenmiş olsun. Ayrıca zaman içinde nereye geleceği de hiç belli olmaz. İleride çekilecek, sinema tarihinin geleceğinde kült olacak bir film düşünün mesela. O filmin başkahramanı da bu albümde kendini bulmuş veya kendini bu albümle ifade eden bir karakter olsun. Albüm bambaşka bir yere gelebilir. Pek çok albüm değilse de şarkı veya müzisyenin hayatını buna benzer bir olay değiştirmiştir. Öyle ki o müzikleri o filmlerden ayrı düşünemeyiz bile. Müziğimizin daha geniş kitlelerce tanınması biraz da şansa kalıyor açıkçası. Kim bilir hangi kayıp albümlerde hangi unutulmuş muhteşem şarkılar günün birinde birileri tarafından keşfedilip gün yüzüne çıkmayı beklemekteler.

Acil Servis | Arif Deniz Toker: Kanımca hak ettiği yerde olduğunu düşünmüyorum. İyi bir reklam süreci olmayınca veya reklam işine iyi bir para harcanamayınca olamıyor maalesef. Eğer ki durum elverseydi, albüm tanıtımımız için iyi bir bütçe ayırabilseydik veya bizi destekleyen güçlü bir sponsorumuz olsaydı tabii ki albüm daha geniş bir kitleye ulaşabilirdi. Maalesef, böyle hak ettiği yerde olmayan pek çok başka albüm de var.

Sahneden Dinleyiciye Bakış

Özgür Ay: 90’lı yıllardaki dinleyici ile şimdiki dinleyici arasında sizce nasıl bir fark var? Kısacası biz sahneyi görüyoruz, sahneden bu taraf nasıl görünüyor sizce? Biz değiştik mi? Değiştiysek nasıl ve ne kadar değiştik?

Acil Servis | Sami Ertan Kızıltan: 90’lı yıllarda istediğiniz müziğe ulaşmanız daha zordu. İnternet yaygınlaşmamıştı. Online içerik kısıtlıydı. Müziği taşımak, istediğin zaman dinleyebilmek için cd veya kaset kullanılıyordu. Müzik şimdi olduğu gibi neredeyse bedava da değildi. Sadece canlı müziğe değil, kayıt edilmiş müziğe de ulaşmak para harcamayı gerektiriyordu. Elinde bir sanatçının hangi albümü varsa sadece o şarkıları dinleyebilirdin. Bunlar bize dün gibi geldiği için herkesin bildiğini zannedebiliyoruz ama o dönemi hiç yaşamamış bir gençlik var. Canlı performanslar, dinletiler, konserler, müzikseverlerin her zaman baş tacıydı ama artık günümüzde müzisyenlerin en önemli hatta neredeyse ana geçim kaynağı oldular. Ne mutlu bize ki eski döneme kıyasla itibarı, piyasa değeri çok düşmüş olmasına rağmen müzik, özellikle canlı müzik hâlâ değer görüyor.

Sahneden baktığım zaman bizi dinleyen kitlenin benim gözümdeki değeri hiç değişmedi. Gözlerindeki ışıltı, yüzlerindeki tebessüm hiç değişmedi. Onlara canlı olarak müzik yapmanın verdiği mutluluk hiç değişmedi ve günümüzde pek çok şey gittikçe daha da tatsızlaşmaktayken bu gibi bazı güzel şeylerin bozulmadan kalması harika bir duygu.

Acil Servis | Arif Deniz Toker: Kanımca 90’lı yıllarda daha bilinçli bir kitle vardı. Şimdiki genç nesil albümlerden bihaber. O yüzden trend neyse durum bu şekilde işliyor. Artık her şey internette. Eskiden albümler alınırdı. Kapaklarına bakıp parçaları dinlerken büyük bir keyif alınırdı. Maalesef şimdi parçalar genellikle toplu olarak çalma listelerinden dinleniyor. Müzisyenlerin onca emekle yapmış olduğu şarkılar 10 saniye içinde sıkılınıp bir sonraki parçaya geçilerek göz ardı edilebiliyor. Şu anki sisteme göre müzisyenin amacı vurucu bir parça ile dinleyiciyi etkileyip yakalamak oldu. Tekne ile açılıp oltayı denize atarsın. Bir balık gelirse işte sonunda yakaladım dersin. Tıpkı bunun gibi. Artık çok fazla çeşitlilik var ve bu yüzden şu dönemde her şey çok daha zor.


Acil Servis


Müzik Yapmak Herkesten Önce Müzisyeni Mutlu Eder

Özgür Ay: Bu ülkede müzisyen olmak zor, rock müzisyeni olmak çok daha zor, bu şarkı yazımınızı ya da şarkılarınızda yaptığınız aranjmanı belirliyor mu? Kısacası bu şarkıyı şöyle çalsak daha fazla dinlenir gibisinden bir düşünceniz oluyor mu?

Acil Servis | Sami Ertan Kızıltan: Bu ülkede de dünyanın herhangi bir yerinde de müzisyen olmak hem şahane hem de çok stresli bir şey. Şahane bir şey çünkü müzik yapmak herkesten önce müzisyeni mutlu eder. Duygusal olarak doyurur. Çok stresli bir şey çünkü eğer müzisyenlik hobiniz değil de mesleğinizse yüksek bir yaşam standardınızın olabilmesi hemen hemen mucize gerektirir. Zorunlu masraflarınızı ödeyebilmeniz ve geçinmeniz gerekiyor ama günümüzde müzik -eğer müzisyenlerin çoğunluğu için konuşuyorsak- maalesef pek de iyi para kazandırmıyor.

Geçinebilmek için ya ders vermek veya hiç ilgi alanınıza girmeyen müzikleri bile çalacağınız ekstra işlere gitmek zorunda kalırsınız ya da sadece para kazanmak amacıyla müzik dışında işler de yapmak zorunda kalırsınız. Biz kendi müziğimizi yaparken kriterimiz asla onu geniş kitlelere beğendirmek olmamıştır. Geniş kitleler beğenmesin mi? Beğensin tabii. Bunu kim istemez? Ancak böyle bir hedefle müzik yapmak başka şey, yaptığın müziğin beğenilmesini arzu etmek, umut etmek tamamen başka bir şey. O olacaksa olur. Olmayacaksa olmaz. Yaptığımız müziğe bizim müziğimiz diyebilmemiz için onu öncelikle sadece bizim içimize sinecek şekilde yapmamız şart. Müziğinizin siz onu yayınlandıktan sonra ne zaman ve kadar değer göreceği sizin dışınızda kalan konulardır.

Bizim müzisyenlik anlayışımız bu şekilde olduğu için şu veya bu ülkede müzik yapmak şarkılarımızın ne düzenlemesini ne çalınışlarını ne de sözlerini belirlemiyor. Böyle düşünceler içine giren müzisyenler hiç yok mudur? Neden olmasın. Mutlaka vardır. Herkesin hayat hikâyesi, kariyeri kendisinin tercihleri doğrultusunda gerçekleşir. Onlara da bizden selam olsun. Mutlaka ikna oldukları çok haklı gerekçeleri vardır ve eminim ki her ne yapıyorlarsa içlerine de siniyordur. İnsanın, özellikle kendini ikna etmek isterse ikna edilemeyeceği hiçbir şey yoktur.

Acil Servis | Arif Deniz Toker: Evet maalesef bu ülkede zor. Yaşanan bir hissi parçaya dökmek tabii ki daha anlamlı oluyor. Bizim amacımız müziğimizin içimize sinmesi. Şurasını şöyle yapsak şu kişiler dinler, böyle yapsak bu kişiler dinler, diye yaklaşım bizim yapacağımız bir şey değil. Bizim içimizden gelen sadece kendimiz olmak ve kendi müziğimizi yaratmak. Bize göre doğru olan da bu.

İlham Verenler

Özgür Ay: Siz kimleri dinliyorsunuz? Özellikle stilinizi etkileyen gruplar hangileri?

Acil Servis | Sami Ertan Kızıltan: Ülkemizde kendi müziğini yapan, özveriyle kendini adeta müziğe adayan, çok yetenekli, çok değerli, bizzat tanıdığımız veya hiç tanışma fırsatı bulamadığımız pek çok müzisyen var. Mümkün olduğu kadar çoğunu takip etmeye çalışıyoruz ama takdir edersiniz ki her geçen gün sayıları daha da artıyor ve hepsini dinlemek gittikçe daha da imkânsız bir hâl alıyor. Hangi birinin ismini sayabiliriz ki? Birini söylesek, söyleyemediğimiz yüzlercesine haksızlık olacak.

Yabancı gruplar için de artık konu aşağı yukarı aynı. Müzik zevkimiz oluşurken hayranlık duyduğumuz gruplar artık klasik rock grupları kategorisi altında toplanıyor ama onlarla sınırlı da kalmadık elbette. Dinlediğimiz her müzik türünden grup veya müzisyen bambaşka şarkılarıyla bize yeni renkler katmaya, yeni fikirler aşılamaya devam ediyor. En güzeli de bu; birbirimize esin kaynağı olma süreçlerimizin ömür boyu devam ediyor olması.

Acil Servis | Soner Doğanca: Grubun ilk yıllarında bir röportajda bu soru sorulmuştu. Herkes birçok beğendiği dinlediği gruptan bahsetmişti; o zaman Deep Purple isminin biraz öne çıktığını hatırlıyorum. Ben kendi adıma hâlâ dönüp dönüp dinlerim. Sanırım klasik rock grupları biraz daha stilimizin oluşmasında etken oldu diye düşünüyorum.

Acil Servis | Arif Deniz Toker: Ben her tarz müziği dinler ve icra etmeye çalışırım. Tabii ki başta Rock müzik olmak üzere Classic, Jazz, Gypsy Jazz, Fusion, Blues, Flamenco… Benim gitara başlamama sebep olan grup Dire Straits’tir. Money for Nothing parçasının introsunu ilk dinlediğimde çok etkilenmiştim. Daha sonra Iron Maiden ile heavy metal dünyasına bir giriş yaptım, sonrası geldi. Kısa bir süre sonra da gitar çalmaya başladım, derken günümüze kadar geldik 🙂

Özgür Ay: Bir de single olarak çıkmış şarkınız var: “Sözlerini Bilmediğim Şarkılar

Gerçekten güzel şarkı, benim açımdan sizin en iyi şarkınız. Klip de çok güzel. Önümüzdeki günlerde yayınlamayı düşündüğünüz, yeni albüm ya da single var mı ?

Acil Servis | Sami Ertan Kızıltan: Tüm insanlığın ve en başında da ihtiyaç sıralamasında önceliği olmayan, meslekleri gereği lüks kategorisine giren sanatçıların, dünya müzisyenlerinin ateş çemberinden geçtiği, bir buçuk yıldan uzun süren lanet olası pandemi süreci nerdeyse bizi tamamen küstürüyor, büsbütün köreltiyordu. Sahnelere döneli daha bir yıl oldu ve daha anca yeni yeni kendimize geliyoruz diyebilirim. Elbette yeni şarkı taslaklarımız var. İçimize sindikçe önce onları sahnede çalmaya başlayıp iyice pişireceğiz, ardından da kayıt edip yayınlayacağız. Henüz şarkı adı veya yayınlanma tarihi ilan etmek için çok erken.

Acil Servis | Arif Deniz Toker: Şarkımızı beğenmenize çok sevindik. Çok teşekkür ederiz. Aramızda kalsın ama tabii ki var bir şeyler. Mümkün olan en yakın zamanda paylaşılır zaten.


Acil Servis


Müzikte ezber bozabilen, hayranlık yaratabilen işler hiç tahmin etmeyeceğiniz kişiler arasından daha çok çıkabilir.

Özgür Ay: Acil Servis bu ülkenin müzik geleceği hakkında ne düşünüyor? Daha özensiz mi müzisyenler yoksa daha mı titiz? Dinleyici daha mı dikkatli daha mı umursamaz? Eğer paylaşmak isterseniz bu konuda fikriniz nedir?

Acil Servis | Sami Ertan Kızıltan: İnsanlar çeşit çeşit. Her zaman dinleyicinin en dikkatlisi de vardı, en umursamazı da vardı. Müzisyenler için de aynısı geçerli. Her zaman özensizi de vardı, titizi de vardı. Bundan sonra da olmaya devam edecekler. Aslında o kadar basit de değil. En özensiz olduğunu düşündüğümüz müzisyen bile çok beğeneceğimiz bir şarkı üretebilir. Müzikte ezber bozabilen, hayranlık yaratabilen işler hiç tahmin etmeyeceğiniz kişiler arasından daha çok çıkabilir. Kalıp dışı, sıra dışı, kolayca yaptığı işin adını koyamadığınız müzisyenlerde aslında en yüksek potansiyel de gizli olabilir.

Müzik hakkında çok doğru bir saptama ile noktalayayım. Müzik hakkında geçerliliğinden söz edebileceğimiz tek evrensel kural vardır, o da müziğin kural tanımadığıdır. Zaman içinde kim bilir daha ne değişik müzik fikirleriyle tanışacağız. Ne icat edilecek enstrümanlar tükenir ne de yapılacak şarkılar.

Acil Servis | Soner Doğanca: Müzisyenlerin ya da dinleyicilerin daha özensiz olduğunu düşünmüyorum ama teknolojinin getirdiği hızlanma ve üretim kolaylığı işi başka bir mecraya taşıyormuş gibi geliyor. İnsanlar çabuk sıkılıyor, hızlı tüketiyor. Bir de yeni gruplarda müzikalliğin azaldığını, sözlerin ve tavrın daha öne çıktığını görüyorum.

Acil Servis | Arif Deniz Toker: Müziğin genel anlamda gittiği yer çok değişken. Müzik trendlerinde sürekli bir değişim söz konusu. Ülkemizde çok yetenekli müzisyenler var. Ben yeni kuşağın ülkemizde müziği çok daha farklı yerlere götüreceğine eminim. Gözümüz arkada kalmayacak 🙂

Özgür Ay: Teşekkür ederim.
 
 
Özgür Ay
 
 

NOT
Röportaj 05.11.2022 tarihinde yapılmıştır.

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan