Ay Işığı Yolcusu

Türkçe Aşkına

6 Temmuz 2023

Yazı: Türkçe Aşkına | Yazan: Atakan Balcı

Durum içler acısı ve umar/çâre yok gibi görünüyor hiç ama umar görünmese de henüz, Kenan Evren’in 1982’de kurduğu Yeni Türk Dil Kurumu‘na karşı Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu üyelerinin kurduğu Türk Dili Derneği var, Türkiye Türkçesini bilenler hâlâ var, umut var.

Bir kötü düşün/kâbusun içinde olduğumuz ise çok açık, bu kötü düşün içinde bile algısı açık olanlara. “Aynen” sözcüğü, örneğin, tek başına bile büyük bir iletişim katili.

Çocuk oyunlarında sayışmacalar yerine kullanılan “taş-kâğıt-makas” oyununu anımsatıyor bana biraz. Elbette oyun, çok mâsum bu Arapça sözcüğün Türkçe içindeki yanlış ve deyim yerindeyse ölümcül kullanımı yanında. “Neden yanlış?”, “Aslında hangi anlama geliyor?” sorularının ötesinde, iletişime darbe vuruyor, gerçek bir söyleşiyi/sohbeti engelliyor olması var asıl büyük sorun olarak bana göre.

“Yumuşak g”(ğ) ile ilgili, şapka ile ilgili, Türkçe’deki yabancı bir takım sözcüklerde olan bir sözcükte iki ünlünün yan yana kullanımı ile ilgili sarsıcı sorunlar var. Elbette bir dilin, bir ülkenin ortak dilinin bu derece sarılmasını küçük gören de çok var.

Şu an, sanırım, en büyük tehlike de bu “duyarsızlık duyarlılığı”. Türkçe konusunda “duyarsız” olunması için savaşım veren, bu duyarsızlık konusunda çok duyarlı olan çok geniş bir kesim var.

Şuyûu vukûundan beter olgular vardır ve bu, kişi türünde yaygın bir sayrılık/hastalıktır. Şuyûu vukûundan beter, sözünü, bu yazıyı okuyacak olan/okuyan belki de herkesin “şuyûğu vukûğundan beter” olarak okuyacak olması/okuması, üstelik “yumuşak g”yi Türkiye Türkçesinde hâlâ çok boğuk bir ses sanarak “yumuşak g” kullanmadığından emin bir büyük yanılgı içinde olacak olmaları/oluyor olmaları böyle bir durum mudur yoksa şuyû(dedikodu?) ile kalmayıp çoktan vukû bulmuş(gerçekleşmiş) bir ışık yoksunluğu mudur Türkçe için?

Yeni Türk Dil Kurumu bir gerçeklik ve gerçekten kötü ve giderek de daha kötüye giden, kötücül bir gerçeklik. Ancak evrensel gerçeklikten olabildiğine de uzak. Özgün Türk Dil Kurumu 12 Temmuz 1932’de, Ulu Önder Atatürk’ün komutuyla, devlet örgütlenmesinden ayrı bir dernek olarak kurulmuştur. Başlıca kurucuları Samih Rifat, Rûşen Eşref Ünaydın, Celâl Sâhir, Yâkup Kadri, Abdülkâdir İnan ve Agop Dilâçar’dır. Hattâ Soyadı Yasası çıkarıldığında Agop Dilâçar’ın soyadı, Türkçeye olan büyük katkıları nedeniyle Atatürk tarafından seçilmiş ve ona armağan edilmiştir.

Bütün bu Türk aydınlarının ve elbette Ulu Önder’in yolunda Türk Dil Kurumu, yeni teknoloji ürünleri için bulunmak zorunda kalınan “buzdolabı, bilgisayar” gibi adlar dışında Türkçede, özellikle de yazı dilinde kullanılan yabancı sözcüklere Türkçe karşılık üretmemiş, ulkenin dört yanına, köylere kadar yayılan uzmanları yoluyla, halk arasında kullanılan sözcükler derlemiş ve yabancı sözcüklere Türkçe karşılıkları işte bu sözcükler arasından önermiştir. Aydınlanma yolunda büyük bir emeği olan Türk Dil Kurumu, Kenan Evren öncülüğünde gerçekleştirilen 12 Eylül 1980 darbesi ile birlikte, Atatürk’ün kurduğu kurumların çoğuyla aynı kaderi paylaşmış ve darbecilerce kapatılmıştır.

Bu, yönlerden birinde Türkiye Türkçesinin, Türkiye Türklerince içine düşürüldüğü acıklı durumun ayırdında olan biri veya birileri varsa, bitecek bir konu değil aslâ. Gerçi, biliyor olmasını bekledikleriniz bile şaşırtabilir ara sıra sizi.

Sevi ve ışık ile!…
 
 
Atakan Balcı
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan