Öncelikle “Zaniye” ne demek, onu söylemek gerek. Zina eden kadın, demekmiş. Kitapta da bu kadınlardan var bolca. Bu kadınlardan varsa bu erkeklerden de vardır. Yani ortada bir zina varsa bunu yapan bir kadın ve bir erkek de vardır, öyle değil mi? Neyse ki kitapta bu konuda kadınlar kadar erkeklere de yer veriliyor ve biri ahlâksız diğeri ahlâklı gösterilmiyor. Hepsi ahl^ksız olarak değerlendiriliyor.
Aslında işi ahlâksız kılan söylemlerinin ve yaşam tarzlarının zıt olması. Örneğin gazetede dini söylemlerle yazılar yazan ve o cenahtan insanların saygı duyduğu bir gazetecinin beri yanda bu söylemlerine ters bir hayat yaşaması.
Ya da milliyetçi söylemlerde bulunan ve mecliste bu konuda hararetli konuşmalar yapan bir milletvekilinin beri yanda Türkleri aşağılayıp Almanlarla son derece içli dışlı olması gibi.
Bence asıl ahlâksızlık burada. Bir haltlar yiyip de o haltları hiç yememiş gibi ve tam tersi o haltları yiyenleri yeren konuşmalar yapmak… Ortamda biri -çok affedersiniz- osurduğunda osuran kişinin “Üfff bu koku ne, aman bee, kim yaptı!” diye şikâyet etmesi gibi. Sussa daha onurlu olacak.
İşte yazar da biraz kör göze parmak şeklinde de olsa, bu hayatlara yer veriyor.
Zaniyeler | Fitnat
Kitabın ana karakteri olan Fitnat’ın gözünden görüyoruz bu dünyayı. Fitnat, orta halli bir İstanbul kızı iken zengin bir Konyalı tüccar ile evlendiriliyor. Evlenmeye karşı çıkmıyor Fitnat, bu kısımda onun duygularıyla ilgili bir bilgi edinemiyoruz. Tevekkülle karşılıyor gibi bu evliliği.
Konya’da güzelliği ve İstanbulluluğu ile ilgi odağı oluyor. Seveni olduğu kadar sevmeyeni de oluyor. Rahat ve ahlâk bozan kadın olarak mimleniyor. Halbuki gayet de kendi halinde, kimse umurunda olmadan yaşayan biri. Kadınların normal hallerinin “rahat” diyerek ayıplanması ne zaman bitecek acaba?
Bu konu ile ilgili bir başka kitap için
Bkz: Daisy Miller | Henry James
Zaniyeler | Münevver Hanım ve Çevresi
Fitnat’ın bir Münevver teyzesi var. Eğlenceye düşkün bir kadın. Çevresindeki insanlar da öyle. Eğlencede sıkıntı yok ama buradaki eğlence anlayışı biraz mide bulandırabiliyor.
Mevki sahibi olabilmek için kızının güzelliğini kullananlar, bizzat kendini kullananlar, evli olup da başkalarıyla birlikte olanlar, kendi yatak odasından başkasıyla çıkan karısına, kocasına anlayış göstermeler… Ay çirkin, bana ters.
Fitnat bu hayatlara yabancı iken Münevver teyzesinin çevresine girdikçe bu hayatlarla yakınlaşıyor. Buradaki tek dostu İclal.
İclal, zengin ve saf erkeklerin bu zenginliklerini heba etmeyi kendisine misyon edinmiş. Hak etmeden zengin olanların bu zenginliğini har vurup harman savurarak fakirleşmelerini sağlıyor, böylece onlardan halk adına intikam aldığını düşünüyor.
Zaniyeler | Eleştiriler
Hikaye, Birinci Dünya Savaşı zamanında geçiyor. Her evden asker çıkar ve ölüm haberleri gelirken beri yanda yaşanan sefahati eleştiriyor yazar.
Sunuş kısmında “Eserleri dönemin edebiyat çevreleri ve iktidarı tarafından ahlâki açıdan aşırı, saplantılı, müstehcen ve rahatsız edici görülür” yazıyor.
Ben kitaptaki insan çeşitliliğini sevdim. Bu insanların karakterlerinin yansıtılış şeklini de sevdim. Yazar sanki, bakın bu insanlar ne kötü insanlar, diye canımızı sıkmak istemiş ama benim canım o kadar sıkılmadı. Yıllar içinde kitapta anlatılan insanlardan çok daha korkunçlarına maruz kaldığımız için olsa gerek bu kitaptakiler bana sadece “yeni başlayanlar için tu kaka insanlar”.
Saygılar,
Hülya Erarslan
No Comments