Öykü & Deneme

Postacılar İşsiz

14 Aralık 2023

Yazı: Postacılar İşsiz | Yazan: Emine Öztürk

Annem PTT memuruydu. Yaz tatillerinde çoğu vaktim onun yanında, dairede geçerdi. Ben de kendimi memur gibi hisseder, tıpkı annem gibi davranırdım. Ama çocuk olmak hemencecik ağır basar, memur olmaktan bir çırpıda cayardım.

O zaman, hemen hemen yeni gelen mektupların hepsini alır kimseye sezdirmeden ıssız bir köşeye siner açar okurdum. Her birini aynı özenle aynı merakla açardım zarfların. Şimdi beni hangi hikâye bekliyor diye heyecanlanır, ellerim tir tir titreyerek, saklandığım yerden kalp atışlarım duyulacak, şimdi beni bulacaklar diyerek, ödüm patlayarak, kalbim ağzımda ama yinede vazgeçmeyerek nabzım bin beş yüz okurdum saatlerce. Sonra hiiiçbir şey olmamış gibi kocaman dilimle bir güzel yalardım zarfları, doğruca dağıtım kutusuna postalardım onları.

Ne çok yazılacak yaşanmışlıklar vardı insanların hayatlarında ve ne kadar çok anlatma, içini dökme, anlaşılma arzusu…

Yıllardır gurbette yaşadığını, memlekete olan özleminini, ağlaya ağlaya yazıya dökmüş bir kadın, “Ahh!” demişti, “Keşke bu ayrılığa bir çare bulunsa. Bu gurbetlik artık son bulsa.” Satır aralarındaki bazı kelimelerin mürekkebi akmış, yazılar birbirine karışmıştı. Okuduğum mektubu usul usul yerleştirirken zarfın içine, açarken farketmediğim iki de fotoğraf gelmişti elime. Arkalarında, “Torunlarınız Ela ve Ediz ellerinizden öper” yazıyordu. Gözlerim doldu büyükannemi ve büyükbabamı her ay görebildiğim için kendimi ne kadar şanslı hissettiğimi hatırlıyorum ve tee o zaman anladığımı, sevdiklerinden ayrı kalmanın ne onulmaz bir acı olduğunu.

Başka bir mektupta:

Eski öğretmenine başarı dolu yıllarını anlatan, ”Size ne kadar teşekkür etsem az” yaza yaza mektubu bitiremeyen gönül borcu ile yanıp tutuşan bir doktor çıktı karşıma. Ne kadar önemliydi vefa borcu, o gün o mektupla bildim ve hâlâ unutmadım. O borcu ödemeyi bundan sonra ben de hep gönülden bildim.

Ahhh aşk!

Bir de aşk mektupları vardı; tabii ki aşk, illaki aşk mektupları.

O vakit okuduğumda pek anlamlandıramadığım lakin şimdi hatırladığımda aşk tohumlarının içime o zamanlarda ekildiğine inandığım o aşk mektupları.

Ne kadar çok sevdiğini anlatmaya çalışırken kelimelerin yetersizliğinden bahseden. Keşke mektuba kokunu da koyabilseydin diye sitem eden. Sevdiceğini bir kere görmek için nelerden vazgeçeceğini bir bir yazan. Özlemini;

Seviyorum seni, ekmeği tuza banıp banıp yer gibi,
Geceleyin ateşler içinde uyanarak,
Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi.
Ağır posta paketini, neyin nesi, belirsiz, telaşlı, sevinçli kuşkulu açar gibi…

Nâzım Hikmet’in dizilerinin arasına gizleyerek anlatmaya çalışmış o genç adam.

Ve delikanlı sevgiliye verilmiş bir cevap mektubu vardı sonra elimde buram buram parfüm kokan, aşk kokan, özlem kokan:

Seviyorum seni,
denizi ilk defa uçakla geçer gibi.
İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık,
içimde kımıldayan birşeyler gibi.
Seviyorum seni,
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.

Özlemle, aşkla, hasretle yazılmış bu mektupların üzerine soruyorum: Mektuplaşmak kavuşmanın yarısı değil de nedir sizce?

Daha birçok zarf yığını vardı. Ama onları açmanın doğru olmadığını bildiğim, resmi yazılarla donatılmış, kocaman mühürlerle kapatılmış. Banka mektupları, boşanma cepleri, icra zarfları…
Sonra, yılbaşı tebrikleri vardı. (Simli olanlar her zaman favorimdi.) Bayram kartları… Ve görüldü yazan asker mektupları. Ama şunu da itiraf etmeliyim ki beni en çok etkileyen, o çocuk kalbimi bile “cız” ettiren mektuplar asker mektuplarıydı.


“Ben asker oldum anne…” diye başlıyordu biri.

“Her gün yaptığın yemeğe binbir bahane bulan ben, oğlun, bugün ne bulursa onu yer oldu. Aldığın ayakkabıları, kıyafetleri beğenmeyen ben, oğlun, bugün o iki beden büyük kamuflajları, tank gibi ağır postalları ses çıkarmadan giyer oldu. Sabahları bir saat dil döküp yataktan kaldıramadığın ben, oğlun, daha şafak sökmeden, bir düdük sesi ile yatağını bile toplamış, tam tekmil giyinmiş, sayılmaya hazır bekler oldu. Hani sen herhangi bir şey istediğinde “Of” diyen ben oğlun, sesinin bir damlasına, içi yana yana susar oldu.

Mektubuma başlarken de dedim ya ANNE bak ben, oğlun asker oldu. Radyoda cızırtılı bir Selda Bağcan şarkısı kulağımda, dilim de sen anne:

Uyandırın anamı
Söyleyin gidiyorum
Yolumu gözlemesin
Dönemem belki geri

Babama haber salın
Çiçekler onda kalsın
Sulasın gün aşırı
Dönemem belki geri

Gelsinler anılarım
Uğurlasınlar beni

Bugün soğuk bir şehirde 134. gün. Özledim seni annem. Sevdiğimi özler gibi. Buralar sen gibi merhametli, sen gibi vicdanlı, sen gibi anlayışlı değil. Ve hiçbir sabah, senin taze çayın gibi sıcak, hiçbir gece köpüklü kahven gibi hatır kokulu değil. Özledim seni annem, kitaplarımı özler gibi.”


Şimdi iki oğlum var, anayım ya ben de; yazamadı bundan sonrasını kalemim, sustu.

Öznesiz, zamansız, yüklemsiz, zarfsız, adressiz mektuplar gibi simdi kalbim, sessiz ve kimsesiz.
 
 
Emine Öztürk
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

25 YORUMLAR

  • Yanıtla Reyhan 14 Aralık 2023 at 08:36

    Özledim seni annem. Sevdiğimi özler gibi.
     
    Bir anne olarak en çok bu dokundu bana 😔😢😢 Kaleminize sağlık 🌺

    • Yanıtla Emine Öztürk 14 Aralık 2023 at 22:21

      Reyhan Hanım, kıymetli yorumunuz için teşekkür ediyorum. Bir anne olarak size dokunan duyguyu çok iyi anlıyorum.
       
      Sevgiler 🤎

  • Yanıtla Mücella Türkoğul 14 Aralık 2023 at 09:53

    Ne güzel bir yazı. Kaleminize sağlık.
     
    Günlerce beklenen o güzelim mektuplar, postacılar… Hâlâ sakladığım mektuplarım var heyhat.

  • Yanıtla Emine Öztürk 14 Aralık 2023 at 11:11

    Merhaba Mücella Hanım
     
    Ahh “Hâlâ sakladığım mektuplarım var” cümlenizi okuyunca yüreğim “cız” etti. Ne kadar değerli.
     
    Vakit ayırıp okumanız benim için çok kıymetli. 🤎
    Sevgiler.

  • Yanıtla Diyet Ödemeyin, Diyet Yapın 14 Aralık 2023 at 11:24

    90’ların son jenerasyonundan biri olarak selamlar 😅
     
    Mektuplardan mahrum kalmanın, mektup bekleyen biri olamamanın burukluğunu hissettiğim bir yazı. O kadar güzel özetlemişsiniz ki her konuyu, kaleminize sağlık öncelikle 🙂
     
    Küçükken o mektupları okurken ne kadar şanslıymışsınız çünkü kitap okuma serüvenimde edebiyatımızın bize sunduğu en güzel örneklerden biri olan mektupları okuduğum zaman anladım aslında en güzel duyguları ifade ettiğimiz şeyin bu olduğunu. “Her şeyin sonundayım”da Leyla Erbil ve Ferit Edgü’yü, “Leylim Leylim”de Ahmet Arif’in Leyla Erbil’e aşkını okuduğumda… Şimdilerde sadece bir mavi tiki beş dakika bile bekleyemen nesili görünce aylarca aynı heyecanla bir mektubu bekleyen nesli kıskanıyorum.

    • Yanıtla Ömer Hoca 14 Aralık 2023 at 22:04

      Ben de mektuplardan oluşan kitapları severim. Çok samimi ve içten oluyorlar.

  • Yanıtla Oğuz Öztürk 14 Aralık 2023 at 11:48

    Yine beni alıp başka diyarlara, başka alemlere götürdün sevdiğim. Herkesin bir yerinde duran, sakladığı duygularını çıkardın. Ah beni de en çok etkileyen benim de zamanında iyiki de yazdığım dediğim asker mektupları. 20 sene öncesine gitmekle kalmayıp o duyguları bugün gün yüzüne çıkarttığın için çok teşekkür ediyorum.
     
    Yüreğine sağlık sevgilim.

    • Yanıtla Emine Öztürk 14 Aralık 2023 at 22:31

      Sevgilim 🤎
       
      Yazıyı sana ilk okuduğumda gözünden dökülen yaşlar ile bana teşekkür ettin zaten. Duyguyu okuyucuya hissettirebildiğimi görmek büyük mutluluk ve sen canlı örneğisin. Her zaman yanımda olduğun için minnettarım.
       
      Seni seviyorum. 🤎

  • Yanıtla Demet Albayrakoğlu 14 Aralık 2023 at 16:43

    Emineciğim, içimi dağladın geçtin. Gözlerim doldu okurken. Postacıları hatırlattığın için de mutlu oldum. İyi ki o yılları görebilmişim, o güzellikleri.
     
    Sevgiler 🌹

    • Yanıtla Emine Öztürk 14 Aralık 2023 at 19:11

      Demet Hanım yüreğinize dokunabildiğim için ne mutlu bana. 🤎🙏
      Çok çok özeldi hakîkaten o yıllar.
       
      Zaman ayırıp okumanız çok kıymetli. Teşekkür ediyorum.
       
      Sevgiler 🧡

  • Yanıtla Metin Çoban 14 Aralık 2023 at 17:09

    Emine sana tavsiyem, oğullarına mektup yazdır. Bunun ne olduğunu bilsinler, e-posta, mesaj aslında neydi ve ne duygular taşıyordu bilsinler.
     
    Hârika yazı 👏👏👏

    • Yanıtla Emine Öztürk 14 Aralık 2023 at 19:12

      Bu tavsiyeni yerine getireceğim. 💯
      Teşekkür ediyorum.
      Zaman ayırıp okumuş olman çok kıymetli. 🙏

  • Yanıtla Azem Türkoğlu 14 Aralık 2023 at 17:55

    Yine hârika bir yazı olmuş Emine Hanım, sevgiyle yazan kaleminiz hiç durmasın.

    • Yanıtla Emine Öztürk 14 Aralık 2023 at 22:33

      Var olun Azem Bey.
       
      Zaman ayırıp okumuş olmanız çok değerli.
       
      Her yeni yazıda bana verdiğiniz destek muazzam. Teşekkür ediyorum.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Kara Okur 14 Aralık 2023 at 18:05

    Emine Hanım bu konuda çok çok iyi ve başarılısınız. Yazılarınızı her okuduğumda gelmekte olan romanların ayak seslerini duyar gibiyim. Kitap yazabilmek için gerekli tüm donanıma sahipsiniz. Hayırlı işi geciktirmemek lazım demişler. 2024 yılında sizin kaleminizden bir roman okur muyuz? Neden olmasın :):)
     
    Kalbinize ve kaleminize sağlık.

    • Yanıtla Emine Öztürk 14 Aralık 2023 at 22:36

      Merhabalar Okurların Kara olanı. 😉
       
      Çok onore oldum. Var olun 🙏 Umarım bir gün…
       
      Zaman ayırıp okuduğunuz ve hatta bu güzel cümleler ile beni mutlu ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Diyet ödemeyin diyet yapın 14 Aralık 2023 at 18:16

    90’ların son jenerasyonundan biri olarak selamlar 😅
     
    Mektuplardan mahrum kalmanın, mektup bekleyen biri olamamanın burukluğunu hissettiğim bir yazı. O kadar güzel özetlemişsiniz ki her konuyu, kaleminize sağlık öncelikle 🙂
     
    Küçükken o mektupları okurken ne kadar şanslıymışsınız çünkü kitap okuma serüvenimde edebiyatımızın bize sunduğu en güzel örneklerden biri olan mektupları okuduğum zaman anladım aslında en güzel duyguları ifade ettiğimiz şeyin bu olduğunu. “Her şeyin sonundayım”da Leyla Erbil ve Ferit Edgü’yü, “Leylim Leylim”de Ahmet Arif’in Leyla Erbil’e aşkını okuduğumda… Şimdilerde sadece bir mavi tiki beş dakika bile bekleyemen nesili görünce aylarca aynı heyecanla bir mektubu bekleyen nesli kıskanıyorum.

    • Yanıtla Emine Öztürk 14 Aralık 2023 at 22:27

      Merhaba ☺️
       
      Yazdığınız yazarlar ve kitapları muazzam örnekler. Keşke o mektupları yazma, okuma ve beklerken yaşanan heyecanı tatma şansınız olsaydı. Ama her şeyi deneyimleyecek kadar ömrümüz yok. Siz de kitaplar ile bu açığı kapatabilen, kendine bu şansı tanıyanlardansınız. Bu çok kıymetli.
       
      Zaman ayırıp okuduğunuz ve yorumlama nezaketini gösterdiğiniz için teşekkür ediyorum.
       
      Sevgiler 🤎

  • Yanıtla Ömer Hoca 14 Aralık 2023 at 20:08

    Belki ömrümüz yetmedi mektuplar yazmaya, artık mektup yazanların olmadığı bir çagdayız. Ancak okurken hepsini de zihnimde canlandırıp yazdığım mektuplardan olduklarını gördüm. Belki mektup yazacak zamanda değiliz ama mektuplarda var olan duygulara, yaşantılara sahip olmak bile sevindirici.
     
    Kaleminize, yüreğinize sağlık.

    • Yanıtla Emine Öztürk 14 Aralık 2023 at 21:54

      Merhabalar Ömer öğretmenim.
       
      Kesinlikle size katılıyorum mektup yazılan zamanlara denk geldik. Şanslıydık o duyguları yaşadık.
       
      Zaman ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum. 🙏🤎

      • Yanıtla Ömer Hoca 14 Aralık 2023 at 22:04

        Eyvallah, rica ederim 🙏

      • Yanıtla Sonay Karasu 15 Aralık 2023 at 02:22

        O tılsımlı mektupların çağından kaldım ben, okuduğun her şeyin yalın ve gerçek olduğunu bilmek, hüznün de özlemin de aşkın da en yüksek duygusunu tatmak o kağıt ve kalemin raksında. İyi bilenlerden olduğum için şanslı sayıyorum kendimi. Asker mektubu başkadır bence de; elin titrer zarfı açarken. Bir de hem aşk hem asker mektubu birleşmiş ise aynı kağıtta, zillerini çalarak gelmiştir kapına. Yastığımın altında ezilen en az elli kez okunmuş kağıtlardan bilirim.
         
        Güzel anları hatırlattığınız için minnetle hocam.
         
        Saygı ve selam ile…

        • Yanıtla Emine Öztürk 15 Aralık 2023 at 09:02

          Ahh… Hem aşk hem asker mektubu birleşince…👌 Ne gözyaşları ne umutlar gizlidir her satırın altında. Mektuplaşma deneyimini yaşamış olmanız gerçekten büyük şans.
           
          Zaman ayırıp okuduğunuz ve duygularınızı yoruma bıraktığınız için teşekkür ediyorum; var olun.
           
          Sevgiler

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 18 Aralık 2023 at 10:22

    Biliyorum, çok geç kaldım yorum yazmak için 😔 Yazıyı düzenlerken hop oturup hop kalmıştım oysa “Bu, bu olağanüstü” diye.
     
    Emindim öyküde şahlanacağından ve bu yazı, bugüne kadar yazdıkların arasındaki en iyi üsluba sahip olanı 👌🏻 Lütfen okurlarımız diğerlerini yerdiğimi sanmasın, her biri hârikaydı, bu muazzam sadece 😉
     
    Gerçekten büyük bir yeteneğe ve kendine ait bir üsluba sahipsin; dili hem bu kadar edebi kullanıp hem de bu kadar sade tutmak bence yıllarca çok okumuş olmanın hem de doğuştan gelen bir yeteneğin kazandırdığı bir beceri.
     
    Tebrik ediyorum güzelim ve biliyorum ki bu daha başlangıç 😁

  • Yanıtla Emine Öztürk 21 Aralık 2023 at 21:42

    Benden daha çok bana inandığın için sana minnettarım. Yazma konusunda benim üstümdeki motivasyonun inanılmaz.
     
    Sen bana inandın, ben köşe yazmaya başladım. Sen bana inandın, “Hârika öyküler yazabilirsin” dedin, denedim. Ve şimdi bu övgüleri okumak benim için paha biçilmez.
     
    Bu kadar üst düzey bir okur olan, üretmede inanılmaz bir noktaya gelen, yazan, eleştiren, düzenleyen senden bu cümleler muazzam mutluluk sebebi. 🤎
     
    İyi ki hayatıma dokundun. 🧡

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan