Satır Arası

Bilmek, Yapmak, Düşünmek

4 Haziran 2021

Yazı: Bilmek, Yapmak, Düşünmek | Yazan: Nalan Erpolat

İnsanlık, davranışlarının bilincinde olduğu yaşlardan itibaren hep yaptıklarıyla konuşulurlar. Yaptıklarıyla takdir edilirler ya da eleştirilirler. İnsanların yaptıklarının bildikleriyle doğru orantılı olduğu zannedilir fakat her zaman da öyle olmadığı sık sık görülür. Bazen öyle bilgili insanların öyle büyük hatalar yaptıkları görülür ki etrafındaki herkes söz konusu duruma şaşar kalır.

En ölümcül trafik kazalarını en usta şoförlerin yapması, en tehlikeli kayak kazalarının en iyi kayakçıların başına gelmesi ya da çok iyi yüzücülerin denizde yüzerken boğulması fiziksel bilgi ya da beceriye sahip insanların aşırı cesaretlerinden kaynaklanır. Yapabileceklerini gözlerinde çok büyüttüklerinden, yapabilmeye uygun olmayan şartların varlığını gözden kaçırırlar.

Aynı şekilde teorik bilgilerde de çok iyi eğitim almış, çok okuyan, bilginin teorisine çok hakim olan insanların davranışları okuduklarının ve bildiklerinin doğrultusunda olamaz her zaman. Tam da bu yüzden dilimize yerleşmiştir:

“Terzi kendi söküğünü dikemez.”
“Ele verir talkını, kendi yutar salkımı.”
“Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma.”

gibi bazı sözler.

Bilgiden Davranışa

İnsan hayatında bilmekten başlayan, davranmakla son bulan bir yolculuk vardır. Yolculuk sayısı da dünyada yaşamış insan sayısı kadar çoktur ve her bir yolculuğun apayrı hikayeleri vardır.

Bilinenin nasıl bilindiğinden başlıyor aslında hikayeler. Nasıl öğrenildi? Okuyarak mı? Yaşayarak mı? Yaşayandan dinleyerek mi?

Her türlü öğrenme birbirinden önemli ve kıymetli. Hepsinin insan hayatında önemi çok ama direkt yaşayarak öğrenmenin yeri de genellikle çok başka. Yaşayarak öğrenmek, düşmek, sonra yeniden kalkmak, sonra da tekrar düşmemeye çalışarak yola devam etmek demektir. Yanlış bir davranış deneyimlenmişse de bunun tekrar etmemesine çalışmak, hele daha büyük yanlışların önünü tamamen keserek yaşamak demektir.

Yaşayandan dinlemenin de etkisi çok büyüktür. Yanlışlarınının farkında olan ve kendilerini yanlışa sürükleyen nedenlere tamamen hakim olan bireyler, çevrelerine adeta ışık olurlar. Kendilerinden sonraki nesillere anlattıkları, gençlerin “içi boş nasihat” olarak adlandırdıkları sözler gibi değildir. Kulaklardan hiç silinmeyecek, dopdolu sözlerdir.

Okumak da yeri dolmayacak şekilde donanım sahibi yapar bireyleri. Duruşuyla, konuşmalarıyla kendini her ortamda belli eder çok okuyan insan. Okuduğu konularla ilgili olarak teorik bilgiye hakimdir.

İnsanların tüm bu öğrendiklerini hayata sağlıklı geçirmek için bir şeye daha ihtiyaçları vardır:

Düşünmek

Düşünme eylemi, bilginin davranışa giden yolculuğunun ara basamağı ve kilit noktasıdır. Bilinen, öğrenilen, görülen her şeyin süzgeçten geçirildiği, derlenip toparlandığı basamaktır. Bilgi ne kadar çok olursa olsun, bireyin kendi hayatına, kendi bakış açısına göre şekil almazsa eyleme geçme aşamasında hiçbir işe yaramaz. Her bilgi kişinin düşünceleriyle birleşince anlamlı bir davranış haline dönüşür. Burada elbette bilginin çok olması, bakış açısı zenginliği olur, bireyin ufkunu genişletir, empati duygusunu arttırmaya yardımcı olur ama yine de herkes kendi bakış açısı ile yani kendi düşünceleri ile davranmak zorundadır. Başına gelen herhangi bir olay karşısında, sadece teorik olarak okuduğu ya da kesin olarak bildiği bilgi ile, kendi şartlarını düşünmeden eyleme geçmek insanı yanıltabilir.

Düşünmek, insanı duygusal davranışlardan alıkoyar. Düşünen insan sadece duygularıyla hareket etmez. İçinde bulunduğu durumu tamamı ile değerlendirir ve adımlarını ona göre atar. Düşünen insan bilmediğini öğrenir, öğrendiğini düşünür ve o doğrultuda hareket eder.

Bilmek, “olmak” için yeterli değildir. Olmanın göstergesi yapılanlardır. Düşünmek de yapılacakların seçildiği süzgeçtir.

Nalan Erpolat

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 4 Haziran 2021 at 14:15

    Merhaba, çok güzel ve öğretici yazınız, önemli de bir konuyu anlatıyor.
     
    Yüzümde tebessümle okudum. Nedenine gelince, bütün bunları yaşayıp, öğrenirken, seneler birer birer ve acelesi varmış gibi koşarak geçip gidiyor. Ve yaşlandığınızı fark ediyorsunuz. Ve bazen bir deneyiminiz veya yaşanmışlığınızın tam da yararlı olacağını düşündüğünüz anda, “Bir musibet, bin nasihatten iyidir” deyip yaşayarak öğrenmeleri gerektiğini düşündüğünüzden sessiz kaldığınız zamanlar oluyor. Ama hâlâ, büyüklerin tecrübelerine güvenilip düşüncelerinin sorulması tabii ki çok güzel. Düşünerek uygulamak en doğrusu.
     
    Yazılarınızı devamlı okuyorum.
    Sevgiyle kalın.

    • Yanıtla Nalan Erpolat 5 Haziran 2021 at 01:26

      Merhaba Nimet Hanım.
      Çok teşekkür ederim yorumunuza. Beğenmenize çok sevindim.
      Sevgiler 💐

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan