Ben bir kuş kadar uçucuyum, tutulmak istemeyen bir geçiciyim. Dünya’nın bir ucundan girip öte yanından çıkmaktır isteğim. Görünmemek görmek, duyulmamak duymak, sevilmemek sevmek, korkutmamak korkmak dileğim. Denizin en dibine dalmak oturmak, bir dağın zirvesinde soluklanmak, bir pınarın suyuyla yıkanmak, bir âşığın ezgisinde olmak isterim. Bunlar benim “heveslerim”.
Gazetenin ilk sayfasında resmim, podyumda salınan elbiselerim olsun derim. Fabrikada çalışan işçi, lokantada bir aşçı, bir binanın temel taşı olmak isterim. Bir annenin çağlayan sütü, bir gülün kokusu, hercai menekşenin benekleri olmak isterim. Bunlar benim “heveslerim”.
Ben bir öğretmenim. Sınıfa girer “Günaydın” derim. Sadece bir öğretmenim. Şanslıyım, ülkemde hem sayılır hem sevilirim. Ama çabuk bıraktım bu mesleği. Mesleksiz yaşamak nasılmış, öğrendim.
Nasıl biriyim?
Kendini bulmaya çalışan, kendinden, hayattan sıkılan biriyim! Her gün aynı şeyler yapılırsa bu hayatta beni unutun, kaçar giderim!
Bir gün deniz kenarındaysam ertesi gün ormanda, sonraki gün pazarda, sonra da odamda tek başıma kalmalıyım. Uyumalıyım! Derin derin uyumalıyım!
Hiçbir hedefim olmadı büyürken yalnız heveslerim vardı! Büyüdükçe, beğenilmek, takdir edilmek istedim. Ne boş bir hedef!
Birileri çok beğendiler, o halimle sevdiler! Çok çabaladım. Ama kendimi sevemedim bir türlü! Sonra fark ettim bunu, o zaman irkildim ve ağladım!
Esas soru; ben neden varım?
“Şen” olan adımı “Sevgi” ile değiştirmek için belki de, kim bilir? Her şeyi reddetmek için belki. Belki güçsüzlüğümü görüp kendime gelmek, güçlenmek için! Saçma bir sebeple de olabilir benim varlığım, önemli olmayan büyütülmeyecek bir sebep.
Milyarlarca defa olan bir batıp çıkma gibi, denizde yüzen bir balık gibi, dalıp çıktım belki de!
Nedeninin bir önemi var mı?
Sonucu önemli belki de…
Var olmam, var edilmem; varlığımı bulmam için, tekrar, yeniden, yenilenerek, yeniye doğru yol almam için belki de.
Birileriyle karşılaşmam, gözlerimle, sesimle, tüm varlığımla tanışmam, tanıştırılmam için… Her gün yeni bir şeyler keşfetmem, hiç bitmeyen, bitmeyecek bir yolun ortasında bir soluklanmam için…
Ayağıma takılan taşları görmem, toza toprağa bulanmam için… Bedenimi bırakıp yeryüzünde göğe yükselmem için…
Yükselip uçuşmak için daha güzel dünyalara, dünyalılara…
İnanmam için tüm evrenin gücüne ve kendime… Tüm var oluşun sınırsız sevgisine kavuşmam için… Bilmek için tüm sırları, sır olmayan bir yerde…
Belki de bir dersimde tahtaya yazmam için formülleri… Bir öğrencime saygımı, sevgimi sunmam için…
Öfkemi görmem, ateşte yanmam için, belki de kendimi kandırmam, kandırılmam için..
Belki de doğurmak için…
Bilmemek için tüm bunları, nedenleri sonuçları bilmemek için var oldum. Ya da günün sıcak bir saatinde susuz kalmış bir adama su vermek için… Yüzlerce binlerce farklı yüzlerle yüzleşmek için belki de…
Şimdi sıra “sende” denildiği için belki ya da sırada beklediğim için uzun bir süre…
Ya da biri beni sevdiği için can-ı gönülden…
Tekrar geldim, geldim, geldim işte!
Sevildiğim için, hem de çok sevildiğim için belki de!
Şen Sevgi Erişen
12 YORUMLAR
Çok ama çok güzel çok ben çok biz. Kaleminize sağlık.
Farklı olmadığımı hatırlattınız.
Çok teşekkürler bu dokunuş için.
Şen Sevgi can kardeşim,
Yüreğine kalemine sağlık. Duygu ve düşüncelerini sayfalara dökme zamanın gelmişti. Yeni yazılarını heyecanla bekliyorum. Seni çok seviyorum.
Can Hafize,
İlk romanımı sayfalarca ilk haliyle okuyan “kahramanım!”, en büyük desteğin gönlüme düşürdüğün ışığın oldu, minnettarım.
** okuması için gönderdiğim romanımı pek az okuyan oldu.
Kendini çok iyi tanımlamışsın. Doğru bildiğin yolda ilerlemem mükemmel. Sevgilerimi gönderiyorum.
Teşekkürler Sabiha Hanım, diğer yolları denedim, olmadı; acil çıkışa girdim sonunda 🙏💕
Susuz kalmış birine su vermek için, karanlıklara ışık olmak için var olan saygıdeğer Şen Sevgi Erişen, dili-üslubu farklı ve çok güzel olan “Işık” başlıklı kısa hikâyenizin ardından gelen “Ben Kimim? Neyim? Yolum Nereye?” başlıklı metni de okuma bahtiyarlığına erdim… Ne mutlu biz okuryazarlara ki sizcileyin iyi, güzel, yeni yazarlarımız var… Okuma yazma dağarımın boyutunca şunu diyebilirim; siz bugünümüzü yarınımızı kurabilecek sevgi ışığısınız, aydınlığın güzel yazarısınız… Berhudar olun…
Sizin beğeniniz bende ayrı bir sevinç yaratıyor. Yazdıklarınızı bilen bir okurunuz olarak takdiriniz benim için çok önemli. Çok teşekkürler. Yeni yazılarım için yüreklendirdiniz beni.
Yalnızca var olmak bile o kadar derin bir sorular dizisi ki! Soran, var oluşan soluğunuza esenlikler dilerim!
Atakan Bey, sizin yazılarınızın takipçisiyim. Sorgulatan üslubunuz, Dünya olaylarına çok boyutlu bakışınız ile yeryüzündeki “kamil insan”ı hatırlatıyorsunuz bana. Soru soranlara ve sorduranlara selam olsun! Hatırlayanlara, unutanlara, yazanlara okuyanlara da sevgiler saygılar.
Sen kimsin? Anlatabildin anlattığın kadar. Ya dile dökemediklerin. Onlar çok daha fazla. Söze dökemediğin, sözlere sığmaz benin. Söze sığsa bile, dile getiremeyeceklerin. Toplumun tabuları. Kısaca dön dolaş çıkmaz sokak. Şöyle haykırmıyor muyuz; “Ah hiç kimse beni anlamıyor.!”
Kısaca ben kendimce özetleyeyim.
Bu dünyaya atmışlar beni. Boğuşup duruyorum. Bataklıkta habire var olmak için, çırpınıp duruyorum. Sonra, nefesim tükeniyor, çırpındıkça batıyorum. Bilinçim tükeniyor, yok oluyorum. Hepsi bu kadar işte. İnsanlığın dramı bu. Varsın sonra da yoksun. Hangi anlamı, hangi inancı katarsan kat, bir tutamlık canın seni bıraktığında, ne bir cennet, ne de bir cehennem sana kucak açmayacak. Ama bu yüce evren var olmaya devam devam edecek.
Bu evren niçin var?
Biz niçin varız?
Bunları hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Senin gönlünü tanıdığımı sanıyorum. Oraya kaç evren sığar. Bilmeden yaşamak ile bilmeye çalışmak belki de aynı kapıya çıkacak. Perdeler yavaş yavaş da olsa açılıyor, daha da açılacak bana göre. Hiç sakınmasız içini açtığın yorumun için çok teşekkürler!