Açık Pencere

Alt Üst

1 Kasım 2023

Yazı: Alt Üst | Yazan: Şen Sevgi Erişen

Bir incirin bana rehber olacağı aklıma gelmezdi. Rehber dediysem bir çeşit yol gösterici anlamında. Nereye gideceğimi bilmezken bir elin, elimi tutup beni bir yere götürmesine benzer bir durum. İnciri buzdolabından çıkarıp elime aldığımda ikimiz de (!) bundan habersizdik.

Olgunlaştıkça çatlamış kabuğunun arasından tatlı suyu sızmış, şekli ezilen tarafa doğru bozulmuş ama kokusuyla cazibesini koruduğu halde elimde tutuyordum. Mor kabuğunun altındaki beyaz benekli etli kızıl lezzetini daha ağzıma sürmeden hissetmeye başladım. Isırdığımda taneciklerinin çıtırtısıyla beraber lokumsu yumuşaklığını, sedefimsi kaymaklığını duyumsadım. Damağıma değen şerbeti yeme isteğimi arttırdı.

Onun davetkar kayganlığının yardımıyla gözlerim kendiliğinden içimdeki hayal dünyasına aktı. Zihnimde yaşadığım, beni hiç bırakmayan, gerçekle çok benzeşen ama elle tutamadığım, beni eylemlerimde yönlendiren -tabii ki her zaman değil- o içsel dünyama dalıverdim.

Karşımdaki şeffaf perdede oyuncular yerlerini almışlardı.

Film anne-babamın olduğu tanıdık yüzlerle başlamış, incir ağacının altındaki sahneyle devam etmişti. Hemen hemen her incir yiyişimde anımsadığım sesleri duydum; anne, babamın sesi. Babam “Hiç incirin böyle kolayca yenilebileceğini düşünmemiştim” diyor, annem de elindeki incirin bir bölümünü açıp iç tarafını sıyırarak ucunda topluyor ve toplaşan incir içini bir lokmada ağzına atıyordu.

Anılarım, tül perdenin krem rengi dokusu üzerinde gitgide aydınlanıyordu. Yılların, zamanın bir önemi yoktu hayalimde, hepsi harf sırasına göre sıralanmış benim düğmeye basmamı bekliyordu sanki. Klavyemde hangi sözcüğü yazdıysam o kelimenin en başındaki an, gün, yıl ve kişiler ortaya çıkıyor ve film oynamaya başlıyordu.

Zihnin; kişiyi, yeri, zamanı istediği gibi çekip yerinden çıkartma ve insanın sadece kendinin görebildiği bir perde üzerine getiriverme teknolojisi çok yıllar önce keşfedilmişti. Tabi olarak ilk oynayan sessiz filmlerin çıkışına zihnin ilham olduğunu düşünmeden edemedim.

Kendi oynattığım, istediğim zaman durdurabileceğim bu filimde birden annemi babamı konuştukları yerde bırakıp mekânı, zamanı, kişileri de değiştirdim. Annem benimle, bu sefer de Çengelköy’de oturan teyzesinin kızı Ayten’in yanındaydı. Etraf kalabalıktı, bahçeye dağılmış insanlar ve çocuklar vardı. Ama ben onlarla ilgilenmiyordum. Gözüm annemdeydi. Onu kumral dalgalı saçları, ince uzun parmakları, küçük ve rujlu dudakları ve üzerindeki kolsuz elbisesiyle incir topladığını görüyordum.

“Gel Ayhan bak bu daldakiler ağzına layık” dedi Ayten teyze.

Birden zaman ve mekân değişti. Annem yine baş rolde.

Bir masanın etrafındayız, büyük ihtimalle Bursa’daki evimizdeyiz, bu defa biraz daha koyu renk saçları, kulağında uzun yıllar kullandığı güneşe benzer değersiz plastikten yapılmış klipsli bir çift küpe, kısa kollu bir elbise giymiş ve yine dudakları küçük ve pembe rujlu. Şehir dışından gelmiş iki misafirimize bakarak konuşuyordu.

“Senenin ilk incirlerini Çengelköy’de yerdik. Ben de meyve oburuyumdur. İnciri de çok severim.”

Sekiz, on yaşlarında bir çocuğum o zamanlar. O konuştukça hayallere dalıyorum, ben doğmadan önce annem henüz 15-16 yaşında minik çiçekli basmadan dikilmiş bir elbiseyle dolaşıyor. Diz üstünde etekleri turfanda bacaklarını ortaya çıkarmış, minik memelerine henüz sütyen bile takmamış. Sağ ve sol göğsüyle omuz arasından başlayıp beline kadar inen fırfırların bittiği yerden çıkan kemerler kalçasının üzerinde düğümlenip bir de gösterişsiz fiyonk yapılmış. Çengelköy’de incir ağacının etrafında dolaşıyor yine. Ağacın altında iki kişiler. Ağaçtan kopardığı inciri eliyle açıp ustalıkla ağzının içine sıyırıyor.

Bu filmlerin siyah beyazları bende. Onları hızlıca şimdiki zaman doğru sardım. Ben doğmadan önce annem incir yiyiyor, sonra Bursa’da benimle misafirlerimize, genç kızlığında ilk çıkan incirleri nasıl sevdiğini anlatıyor, ardından da diğer sahneye geçiyoruz. Birlikte Çengelköy’de incir ağacının altında incir topluyoruz. Sonra da gördüğüm ilk haylime geri dönüyorum; babamla annemi incir yerken görüyorum. Babam annemin inciri ayıklama yöntemini kullanarak incir yemeğe devam ediyor.

Düşündüm de annem yaşadı ve vakti gelince de bedenini terk etti. Her insanın yaşadığı ya da yaşayacağı gibi.

Ne yapmıştı annem; birtakım insanlarla –o zamanlar daha çok akrabalarıyla- birtakım işler yapmıştı. Çoluk çocuğa karışmış, yaşadığı aşkları ardında bırakıp kendi deyişiyle mantıklı bir evlilik yapmıştı. Maddi manevi sıkıntılı günler yaşamıştı. Ben onun yaşamının son 50 yılına tanıklık etmiştim.

Onun yaşamına bakınca ne görüyorum?
Oradayken orada olmuştu, daha başka ne yapabilirdi?

Ben de doğmuş onun gözlemcisi olmuştum. Bir gün babamla incir yerken kendi yöntemini gösterdi annem. Çengelköy’de uyguladığı yöntemi.

Annem orada mıydı?
Evet.
Ben de oradaydım, değil mi? Annem şimdi nerede?
Toprağa verdik onu.
Annem şimdi nerede?
Toprağa verdik, dedim ya!
Bir daha soruyorum, annem nerede?
Hayalimde. Zihninim içinde yani onları bir film çekerek tekrardan gerçekleştirebilirim.
Evet ama sadece perde üzerinde bir hayal olarak.
Bir köy kurarım; hayal köyü, olmaz mı?
Ara sıra oraya gider özlem giderir, birlikte oynarım.
Onlara benzer insanları nereden bulacaksın?
Yeni robotik insanlar yapsak, olmaz mı? Onlara tüm verileri yükler birer kopyalarını yaparım. Böylece, onlarla daha önce yaşayamadığım mutlulukları, sevinçleri, yapmadığım yaramazlıkları ve daha pek çok şeyi yapabilirim. Onlarla geçmişte yaşadığımdan çok daha farklı bir dünya yaratırım.

Eğer böyle bir “hayal köyü” yapabilirsem geçmişim içine girip her biriyle istediğim gibi oynarım.

Onların kucağına daha çok çıkarım, onları daha çok öperim. Geçmişe şimdiki gelişmiş aklımla gidersem çok farklı şeyler yaşarım. Ama onlar… Onlar geçen bu sürede değişmedilerse! Onların dünya deneyimleri bittiğine göre değişmiş olabilirler mi? Onların robotik kopyalarına yüklediğim verileri değiştirirsem belki…

Robotlarla kuracağım bu oyunun içine girdiğimde farklı bir yaşamın içine girmiş olacağım. Kolay olduğunu söylemiyorum, haklısın. Yaşadığım şehirleri, evleri odaları tekrardan inşa etmek çok uğraş gerektirecek bunun farkındayım. Her bir robotun kendini geliştirme potansiyelleri de olacak mı? Bunu da yapabilirsem bu oyunun nereye gideceğini görmek biraz… Nasıl söyleyeyim, birden içimi ürpertti.

Ah! Şimdi de ne düşündüm biliyor musunuz; bizim hayatımız da bir üst akıl tarafından böyle kurulmuş olamaz mı?

Yani bugün yaşadıklarım benim üst formumun geçmişiyse eğer, ben de bugünkü formumla onun oyun sahasındaki oyuncusu olabilir miyim?
 
 
Şen Sevgi Erişen
Eylül 2023, Çanakkale
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

5 YORUMLAR

  • Yanıtla Metin Çoban 16 Aralık 2023 at 10:13

    Bu anı/öyküyü yayımlandığı gün okumuştum. Daha ilk satırları okuyunca hatırladım. Ben bazı meyveleri yiyemem; çağla, kayısı, şeftali, nar ve incir gibi. Kimini tüyü yüzünden kimini çekirdekleri yüzünden. Fakat inciri öyle güzel anlatmışsın ki sevgili Şen, incir o an elimde canlandı ve ben elimden bıraktım 😃
     
    Annene olan sevgini, duygularını öyle hissettim ki ben de bir astral seyahat yapıp geçmişe gitsem mi diye düşünmedim değil. Gerçi benim annem, babam halen hayatta; geçmişe gitsem okul öğretmenlerimle tekrar bir arada olmak isterdim.
     
    Robotik insana gerek yok, sen anılarında ve yazılarında böyle bahset hepsi bu sefer renkli film gibi yanında olacaktır.
     
    Kalemine emeğine sağlık.
     
    Sevgiler ❤️

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 16 Aralık 2023 at 11:50

    Ah! Şimdi de ne düşündüm biliyor musunuz; bizim hayatımız da bir üst akıl tarafından böyle kurulmuş olamaz mı? Yani bugün yaşadıklarım benim üst formumun geçmişiyse eğer, ben de bugünkü formumla onun oyun sahasındaki oyuncusu olabilir miyim?
     
    Sevgili Metin, bu yazıyı -fikri- devam ettirsem nasıl olur?
     
    Okuduğunu bilmiyordum, sitesinin alt bölümünde “En çok okunanlar 48 saat içinde” diye bir liste vardı şimdi o liste yok 😅 Didem’den ben onu tekrar koyabilirse rica ediyorum çünkü okunup okunmadığını anlayamıyorsunuz bazen okuyan ki çoğu zaman yorum yazmıyor. Teklifimi kabul edip yorum yazdığın için çok teşekkür ediyorum, sağ ol 🙏
     
    Bir de sorumu cevaplarsan gerçek fikrini öğrenmek istiyorum bu hikâyeyi devam ettirsem mi?

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 18 Aralık 2023 at 10:08

      Şen ablacığım o server’la ilgili bir problem, düzeltmiyorlar altı aydır ve ben bu konuda çok sinirliyim. Anlatırım size detaylı.

  • Yanıtla Metin Çoban 16 Aralık 2023 at 12:07

    “Eğer böyle bir ‘hayal köyü’ yapabilirsem geçmişim içine girip her biriyle istediğim gibi oynarım” diye yazmışsın sevgili Şen. Bence bu hayal köyünü kur, orada burada bulamadığın her şey için bir yazı dizini çıkart. Sen de bu hayal gücü zaten yaşam kodunda var. Ortaya çıkartman zor değil.

    • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 19 Aralık 2023 at 23:40

      Fikir güzel! Çok teşekkürler. Ama yapabilir miyim? Her iş gibi bu da bir “başlamaya bakar”.

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan