Açık Pencere

İlk Kitabım Çıktı | 12

16 Aralık 2022

Yazı: İlk Kitabım Çıktı | 12 | Yazan: Şen Sevgi Erişen

 

İndeks

İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 1
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 2
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 3
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 4
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 5
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 6
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 7
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 8
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 9
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 10
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 11
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 12

 

Yola Devam

Henüz kendi web sitemi tamamlayamadım, sosyal medya sorunumu halledemedim. Bu arada sayfam her telden çalan müzisyenin çıkardığı seslere döndü. Bu durum değişecek elbette. Bu süre zarfında birçok bilmediğim sosyal medya tekniklerini de öğrendim ama yeterli değil kuşkusuz. Yapmak istediğim şey sade bir web sitesi ve Instagram sayfası, onlar da olacak inşallah.

Kitabımla ilgili bu yolculuğumda biraz da kitap fuarlarından, imza günlerimden bahsedeyim.

İlk katıldığım fuar Kartal Kitap Fuarı‘ydı ve çok sönük geçti. İlk gün gittiğimde bunu anlayıp ertesi gün gitmedim zaten. Fakat fuar öncesi bir görsel hazırlandı. Yayınevinin hazırlattığı duvar afişi ve ayaklı afişler de yaptırıldı. Daha sonra ben de birkaç sosyal medya sayfam için afiş çalışması yaptırdım. Bunlar çok da profesyonel olmadılar.

Ardından Mudanya’da bir imza günü planladım. Orada yaşayan arkadaşım yardımcı oldu. Mütareke Meydanı’nda bir kafede toplandık. Hazırlık aşaması oldukça eğlenceliydi. Tanınmadığım için fazla da bir beklentim yoktu. Yeni bir çevre edindim. Stantta olmasa da meydanda gezinirken tanıştığım insanlar oldu. Özellikle Türk Kadınlar Birliği, Mudanya Başbakanı ve kardeşi ile güzel bir iletişim kurduk.

Daha sonraki bir tarihte de fuar için tekrar Mudanya’ya gittim. Okullar açılmıştı ve insanlar çocuklarına kitap alma peşindeydiler. Stantta çocuk kitaplarının arasında benim romanım kayboldu adeta. Bu da bir tecrübeydi elbette. Yine de küçük şeylerle mutlu oldum, nadir de olsa kendiliğinden kitabıma ilgi gösteren insanlarla karşılaştım. Bir de sevgili Didem Çelebi Özkan’ın ziyaretime gelmesi çok heyecan vericiydi.

Sonra da İzmir Kitap Fuarı‘na katıldım. En verimli olan da bu fuar oldu. Yeni okurlar kazandım. Özellikle en küçük okurumu bulmam beni çok sevindirip umutlandırdı. Ama tüm bunların sonucunda “ilk kitabını” yayınlayan bir yazar için fuarların pek de iyi bir tanıtım yolu olmadığını anladım. Çünkü oldukça yıpratıcıydı aynı zamanda. Sağınızdaki solunuzdaki yazarlar söyleşip kitap satıyor, siz bekliyorsunuz gibi bir durum yaşadım.

Edremit Kitap Fuarı‘na da katılmıştım. Çok etkin bir fuar oldu. Kendi çabamla bir siyasi partinin kadın kollarıyla iletişim kurup stantta yer ayarlamıştım. Sağım solum “sobe” diye özetleyeceğim bir deneyimdi bu da. Bana ayrılan bölümde yanımdaki yazarlar çok aktifti. Yoldan geçenleri çevirip kitaplarını tanıtıyor ve satıyorlardı. Ben de şaşkınlık içinde onları izliyordum. Hatta biri erken gelip masayı kendi kitaplarıyla kapladığı için aramızda küçük de olsa bir gerginlik yaşadık. Şimdi komik geliyor tabii. Ama sonuçta benim yolumun büyük kitap fuarlarından geçmediğini anlamış oldum. Kitap ve yazar pazarına o da yetmemiş gibi çoğunlukla siyasi arenaya dönüşen bu etkinlikler şimdilik bana göre değildi sanırım.

Neden “roman”?

İlk kitabımın “roman” olmasına nasıl karar verdiğimden de bahsetmem gerekirse; başlangıcı şiir, öykü ya da hikâye ile de yapabilirdim. Artık uzun okuma yapan çok okur da kalmamıştı. O yüzden öykü, hikâye kitabıyla başlangıç yapmam uygun olacak gibiydi. Ama yine de “roman” seçimi birçok açıdan iyi oldu.

Şimdi geldiğim noktada; basılı bir kitabım ve onun sayesinde kazandığım pek çok tecrübem var. Yapılması gereken birçok işi kendi başıma tamamladım ufak destekler alarak. Tüm görevleri “paket” olarak profesyonel kişilere vermiş olsaydım işin arka planını asla öğrenemeyecektim.

İlk romanımdan sıyrılıp ikincisini yazmaya başlamam da benim açımdan sevindirici. Yaptığım işin sürdürülebilir olmasını istiyorum belki de o yüzden. Bu arada 2 televizyon programı, 1 gazete röportajı, 1 okuma kulübü ve pek çok okuyucu eleştirisi (bir tanesi tamamıyla olumsuz olmasına rağmen) benim kazanımım oldu.

Kitap çıkartmanın beni en heyecanlandıran yanı “cesaret” istemesiydi. Beğenenler olacağı gibi beğenmeyenler de olacaktı. Ben bunları duymalı ama yoluma devam etmeliydim. Birçoğu benim önümü aydınlattı. Eleştirmenlerin görevi de kolay değil. Hiçbir tesir altında kalmadan tarafsız bir gözle eleştirmek ayrı bir beceri istiyor. Her yazarın, her kitabın ayrı bir enerjisi var. Bu yüzden her kitabın hitap ettiği farklı kesimler var. Bu eleştirmenler için de geçerli. Tüm bunları düşünürsek bir kitabı tümden karalamak ya da övmek ne kadar gerçekçi olur bilmiyorum. En büyük isteğim kitabımın daha çok eleştirmene ulaşması. En büyük hedefim ise, ikinci ve üçüncü kitabımı da tamamlamak, bir edebiyat dergisinde düzenli olarak yazmak, kitaplarımın çevirisinin yapılıp yurtdışında satılması. Bunlar için planlarım var. Tabii akış içerisinde değişiklikler yapabilirim.

Zor bir süreç olsa da beni ileriye taşıyan bir eylem olduğunu kabul ediyorum ve iyi ki de “yaptım” diyorum. Yazı dizisini okur-eleştirmen görüşleriyle bitiriyorum.

İkinici kitabımın hikayesinde tekrar buluşmak dileğiyle…
 
 
Şen Sevgi Erişen
 


 

Gökhan Göktaş’ın Kitap Haberleri, Sabah Gazetesi

“Sesini bulmuş yazardan etkileyici bir ilk roman; Zeo, Kio ve Mehpare”


Hatice Harput Öngü (Aile Hekimi)

Yazarını bizzat tanıdığım “Zeo, Kio ve Mehpare” isimli kitabı okumaya bir görev bilinciyle başladığımdan sanırım biraz yavaş ilerleyebildim. Ancak birkaç bölüm sonra kurulan cümlelerdeki Türkçe, kitabın içine çekiverdi beni. Hatta hikâyenin içine hapsetti diyebilirim. Tasvirler o kadar güzel yapılmış ki sanki bir film senaryosu okuyormuşum gibi gözümün önünde tüm mekanlar, sahne ve oyuncular canlanıverdi. Her bir karakterin ruhsal yapılarının dışavurum hâllerine hayran olmamak elde değil. Üstelik ruh çalkantıları sırasında oluşan duyguların, bedenlerinde oluşturduğu fizyolojik reaksiyonlar da tam da olması gerektiği gibi açık ve güzel anlatılmış.

Kitabı okurken Şen Sevgi Erişen Hanım’ın insan bedeninin işleyişi ile ilgili bir eğitim alıp almadığını bile merak ettim doğrusu. Yazarımızın cümleleriyle bitireyim yazımı:

“Uyanışı yaşamayan olmaz, her uykunun sonu bir uyanıştır ama hiçbir uyanış da son değildir hayatta. Uyur görünen uyanmışlar olduğu gibi, uyanık görünen uyanmamışlar da vardır yaşadığımız dünyada. Hiç şüphe yok ki uyanıştan sonraki yaşam çok daha lezzetli, doyumlu ve tatmin edicidir. Her uyanış cennetin bir katı ve aslında cehennemin ardından gelen bir müjde gibidir.”


Ömer Yerlikaya (Yazar ve Eleştirmen)

“Zeo, Kio ve Mehpare” romanında kurgu tasarımı çok başarılı, Türkçeyi iyi kullanıyor ve özgür yazıyor. Özgüven öylesine güçlü ki,yazarın birisi, birileri ya da bir sistem tarafından beğenilme gibi bir kaygısı hiç yok. Umursamadan yazan özgün yanını iyi kullanıyor ve donanımı çok iyi. Tasvir becerisi, duygu aktarımı, ruh hâli yansımaları iyi verilmiş, ara cümleler çok dolu, başarılı ve ana cümle kurulumuna adeta zindelik taşıyor.

Romanın yükselen bir ivmesi var, niteliği yüksek, uzun cümle kurulumları insanı şaşırtacak derecede, uyum, anlatı zenginliği, estetiği, sözcük seçimleri, yeni yazım tekniğiyle göz dolduruyor.


Muvaffak İren (Ressam)

Çağdaş her eser gibi çok boyutlu olma başarısını gösteren kitabınızın yarattığı manyetik alan noktaya doğru ilerleyeni cezbetmesi çok doğal, tebrikler.


Güler Kabaoğlu (Yazar)

Şen Hanım kitabınızı okudum. Anlatım, duygu aktarımı, tasvirler çok güzel ve etkileyici. Bazı bölümleri ve paragrafları döndüm tekrar okudum. Etkilendim. Sonu hüzünlü bitmiş. Keşke Mehpare ve Nevzat birlikte yola devam etseydiler.

Tebrik ediyorum. Kaleminize sağlık.

Sevgiler.


Nehir Ölmez (Eleştirmen)

Öncelikle şunu söylemek isterim ki Mehpare’nin hikayesi gerçekten büyüleyiciydi yolculuğu da öyle. Daha önce konuştuğumuz gibi eleştirmek haddim değil. Okurken bende ne bıraktıklarına bakıyorum. Kitapta beni hikâyeden ara ara koparan tek şey Zeo’yla Kio’nun olduğu bölümlerdi. Belki de ben anlayamadım mesajı ama beni ana hikâyeden biraz uzaklaştırdı. Ben kendini arayan Mehpare’nin yolculuğunu okudum. Ve 3. bölümde Nevzat karakterinin de dahil olmasıyla iyice içine çekti hikâye beni.
 
 

…SON…

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Hatice Kopuz 16 Aralık 2022 at 10:52

    Tebrik eder, başarılar dilerim.
    Okurunuz bol olsun.

    • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 19 Aralık 2022 at 10:51

      Çok teşekkürler Hatice Hanım. Sizi tanımak görüşmek isterim. Selamlar sevgiler.
      İnstagram adresim: sensevgi.erisen

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 16 Aralık 2022 at 12:25

    Şen ablacığım harika bir yazı dizisiydi, keyifle takip ettim. İlk kitabını çıkarmaya hevesli herkese rehber niteliğindeydi. Hem de bir nevi günlük gibi oldu sizin için. Arşivinizde yer alan bir anı bölümü 😁
     
    Fuarda ziyaretinize gelmek, ardından da bir iki gün sizi evimde misafir etmek benim için keyifti. Dilerim tekrarlama fırsatımız olur.
    .
    Sevgiler ❤️

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 19 Aralık 2022 at 11:00

    Didemcim, işlevsel bir yazı olması benim de hoşuma gitti. Beğenmene de çok sevindim. Çok teşekkürler.
     
    Kitap fuarındaki ziyaretin ve sonrasında beni evinde ağırlamana gelince; çok muhteşem bir yüreğin var. Ailene ne kadar teşekkür etsem azdır. Tüm samimiyetinle davet ettin ve müthiş bir ev sahipliği yaptın. O kadar işinin arasında. Bir dergide düzenli yazmak istemiştim ama böyle bir yönetici- editör ile çalışacağımı düşünmemiştim. Her şey için çook teşekkürler 🙏

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan