Açık Pencere

İlk Kitabım Çıktı | 3

30 Eylül 2022

Yazı: İlk Kitabım Çıktı | 3 | Yazan: Şen Sevgi Erişen

 

İndeks

İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 1
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 2
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 3
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 4
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 5
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 6
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 7
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 8
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 9
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 10
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 11
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 12

 

Kitabın tanıtım günü belirlendi.

Şaşkındım. Etrafımda bana yardımcı olacak 1 kişi vardı. Cana Turgut. Bana çok yakın, hatta 3. kızım diyebilirim kendisi için. İlk kez yaşayacağım bir etkinlik öncesi pek çok zaman olduğu gibi yalnızdım. Laf aramızda bunun -yalnız kalıp tek başına başarmanın- “kendi seçimim” olduğunu arada bir sezinlesem de tam olarak farkında değildim. Daha önce aldığım bir “eğitim” sonunda açık ve net bir şekilde fark ettim ve hâlâ da yalnız başarmayı seçmeye devam ediyorum sanırım. Burada kastettiğim “eğitim” sözcüğünü özellikle düzenli bir şekilde yazarken büyük bir önem taşıdığı için biraz daha açmak istiyorum.

Benim hayatımda çok büyük yeri olan kişisel gelişim eğitimlerinin başında Transandantal Meditasyon geliyor, sonra Kardeşlik Birliği Misyonu ve Access Araçları geliyor. Kısa süreli olan diğerlerini saymıyorum; okuduğum kitaplar, katıldığım seminerler, videolar, söyleşiler falan.

Yazmaya başlamadan önce kafanızda oluşturduğunuz bir tasarıyla başlıyorsunuz işinize.

O sizin kurduğunuz bir Dünya, bir Evren. Onu aktarmaya girişiyorsunuz. Sizin hikâyenizi en doğru biçimde yani aslına uygun olarak ifade edeceğiniz kelimeleri cümleleri seçiyorsunuz. TM yapan biriyseniz zihniniz bir yükselerek düşünce üretiyor bir geri çekilip dinleniyor yani gözlemci oluyor. Gözlemlerken hiçbir yargıda bulunmadan sadece gözlüyor. Benim zihnim de TM’de öğrendiği gibi arada bir her şeyi ve kendi yazdıklarımı da yargısızca izliyor. Dupduru bir suyun gökyüzünü izlemesi gibi. Zihin meditasyonda öğrendiği dinlenme hâlini yaşarken hiç kıpırtısız bir su yüzeyi gibi oluyor. Kısa bir süre içerisinde bu dinginliği yaşayıp tekrar düşünce alanına geçiş yapıyor. O zaman başlangıç noktası neresi oluyor? Dinginken yaşadığı “yargının olmadığı alan” oluyor. Şimdi o objektif alandan başlıyor düşünmeye ve yazmaya.

Yani sizin daha önce kurguladığınız hikâye girişinizi deyim yerindeyse ”kuş bakışı” izleyebildiğiniz bir yere çıkmış oluyorsunuz. Şimdi buradan devam ediyorsunuz düşünmeye, yazmaya, kurgulamaya…

Bu anlatmaya çalıştığım şey, sayfalara bir yaklaşıp bir yükselip uzaklaşma hâli sizin çok daha özgür yazmanızı sağlıyor. Çünkü o çıktığınız tepede her şeye eşit uzaklıktasınız, görüş açınız 360 derece, paçanızdan sizi sağa sola çekiştiren de yok. Daha özgür, bağımsız bir hâldesiniz. Düşüncenin sınırlarını aşınca gerçek anlamda düşünmeye başlıyorsunuz. Kimseden etkilenmeden sadece sizin düşünceleriniz ortaya çıkıyor; yaratıcı düşünceler!

Her yaşadığım şeyin ve “yalnız kalmak ama başarmak” başlıklı seçimin de bu tür eğitimler sonucu “kendi seçimim” olduğunu kesinkes gördüm. Adını anmadan geçemeyeceğim. Belgin Oturgan’ın katıldığım kamplarında müthiş kolaylaştırıcılığı da bu farkındalığıma inanılmaz katkılar sundu.

Eğitimle ilgili ne demek istediğimi anlatmaya çalıştığım bu kocaman parantezi kapatıyor ve kitabımın beni çok heyecanlandıran tanıtım günü heyecanına geri dönmek istiyorum.

Yayınevinin medya görevlisi beni arayıp onların neler yapacağını ve benim de neler yapmam gerektiğini anlattı. Onlar salon düzenini ayarlayacaklar, masa, sandalye, kadehler falan, ben de içecek, yiyecek, masa örtüleri, çiçek gibi şeyleri. Bir de yapabilirsem müzik yapabilecek bir grup.

Cana’yı arayıp konuştum. İçkiden hiç anlamam. Onunla randevulaştık. Alışveriş yapmaya öncelikle çok pahalı olmayan ama iyi birkaç şişe şarap ve kuruyemiş alarak başladık. Sonra da salonu, masaları sandalyeleri, sahne olabilecek yeri görmeye gittik. Otoparkı var mı, baktık. Oraya yakın iyi bir pastaneden siparişlerimizi verdik. Adresi ve siparişlerimizi getirecekleri saati de belirttik. Oradan da çiçekçiye gittik. Şimdi iş davetiye tasarımına ve dağıtılmasına gelmişti. Yayınevinin tasarımını pek yeterli bulmayınca yakın bir arkadaşım “ben yaparım” dedi. Hareketli bir video olduğu için üzerinde uzun süre çalışmak zorunda kaldı. Renkler, yazılar hepsinin seçimi, yerleştirilmesi epey bir zaman aldı. Ayrıca bir de salon girişine konulacak duvar ve ayaklı afişlerin (banner) tasarımını da yaptırmak için uğraştım. Yine bir dost yardımı aldım. Bu arada benim kitap çıkmadan önce anlaştığım bir medyacım vardı. Ondan istediğim sonucu alamayınca Instagram üzerinden bir medyacı daha buldum. Bir yandan da o sayfaların tasarımlarıyla ilgileniyordum. Ayrıca onlara da elimden geldiğince içerik üretiyordum.

Bir gün…

Bir gün, bunlarla ilgilenirken aradığım gibi ekip arkadaşı bulamayıp her şeyi benim yapmak zorunda olmamdan ve hepsinden de önemlisi bunlarla vakit geçirip “yazmaya” zaman ayıramadığımdan gem vururken benim söylenmemi duyan kızım gözlerini dikip gayet acımasızca; “Senin işine bunlar da dahil ama biliyorsun değil mi? İstediğin gibi bir medyacıyı bulmak da senin işin!” dedi.

Ben bir seçim yapmıştım yine; istediğim gibi bir medyacı bulamayıp her işi kendim yapmak! Bu sözler çok kararlı ve tarafsız olduğundan mıdır nedir bana iyi geldi! Yani ben hem yazıp hem de sosyal medyayı yönetmeyi seçiyorsam “görseller, videolar” çekip göz önünde olacaktım. İşte beni bekleyen bir gizli canavar daha böylece saklandığı yerden çıkıp benim yüreğimi hoplatmıştı; görünür olmak!
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Şen Sevgi Erişen
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Sevim Gündüz 30 Eylül 2022 at 11:19

    Kutlarım. Yolunuz açık olsun. Daha nice kitaplara…

    • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 26 Ekim 2022 at 11:18

      Çok teşekkürler Sevim Hanım. Sizi de, yazılarınızı da çok özledim.
       
      Saygılarımla…

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan