Açık Pencere

Girmediğim Yollar | 5

20 Ocak 2023

Yazı: Girmediğim Yollar | 5 | Yazan: Şen Sevgi Erişen

 

İndeks

Girmediğim Yollar | Bölüm 1
Girmediğim Yollar | Bölüm 2
Girmediğim Yollar | Bölüm 3
Girmediğim Yollar | Bölüm 4
Girmediğim Yollar | Bölüm 5
Girmediğim Yollar | Bölüm 6
Girmediğim Yollar | Bölüm 7
Girmediğim Yollar | Bölüm 8
Girmediğim Yollar | Bölüm 9
Girmediğim Yollar | Bölüm 10
Girmediğim Yollar | Bölüm 11
Girmediğim Yollar | Bölüm 12
Girmediğim Yollar | Bölüm 13
Girmediğim Yollar | Bölüm 14

 
Eve doğru yürürken içinde bir heyecan, bir gençlik kıpırtısı hissetti. Adeta yeni bir eş bulmuştu kendine. Epey uzun zamandır erkek arkadaşı olmamıştı. Belki de o olmasını istememişti. Emin değildi. Telefondaki görünmez, bilinmez sesin -cinsiyeti kesin olarak anlaşılmasa da- esrarengizliği onu etkilemişti. Bir de alışık olmadığı hiç beklemediği bir anda karşısına, daha doğrusu telefonuna gelmiş onu düşünen, ona bu denli yakın birini nasıl reddedebilirdi? Üstelik bu kişi annesinin karnında ilk oluştuğu günden beri onunla yaşamış ve onun bundan hemen hemen hiç haberi olmamıştı. Elbette bedeninin canlı olduğunu, istedikleri ve istemedikleri olduğunu, hücrelerinin bir zekâsı olduğunu biliyordu. Fakat hepsi o kadardı. Biraz önce konuştuğu sesle birlikte zihnindeki “beden” kavramında pek çok şey allak bullak olmuştu. Uzunca bir süredir hiç bakmadığı bir pencere açılmıştı karşısında.

Bedeni onu telefondan aramıştı. Belki de bir şakaydı ama arayan her kim olursa olsun yine de ona sorduğu sorular ilgisini çekmiş, onu düşündürmüştü. Bedeninle konuşmaya devam ederse ondan öğreneceği şeyler olduğunu anlamıştı. Onun tekrar aramasını bekleyecekti.
 

*

 
Eve girince ilk işi aynaya bakmak oldu. Bazı sabahlar yataktan kalktığında yüzünün ifadesini farklı görür, saçına verdiği şekil değişir ve eskisi gibi bir türlü olmaz, yüzündeki “altın oran” bozulmuş görünürdü. O zaman yüzüne kesinlikle istediği kadar krem sürsün, göz kalemi çeksin ya da bazı parıltılar serpiştirsin kati suretle o çok daha hoş, ılımlı ve daha çok severek seyrettiği yüzünü geriye getiremezdi. O an içinde bulunduğu duruma göre hücresel olarak da bir değişim yaşıyordu belki de. Ya da hücresel formu sıkışıp büzülüyor, serpilip gelişip yayılamıyordu. Fizyolojisinin zamandan bağımsız olmadığını biliyordu ama bu daha farklı bir şeydi. Sadece yerçekiminin etkisi yoktu bedeni etkileyen; birçok ışımalar, farklı frekansta yayınlar, düşünce dalgaları… Bedenini etkileyen pek çok sebep sıralayabilirdi, ayın yaklaşıp uzaklaşması gibi. Peki bir sebebi de kendi arzu ve isteklerine karşı direnç gösterip olması gerektiği ”hâli” kabul etmemesi olabilir miydi?

Bazı günler de derinlere gömdüğü hislerini göz ardı edip günlük işlerini yapmak için dışarı çıktığında bazı dostları ile karşılaşırdı. Bu insanlar o anda bir derdinin olup olmadığını sormasalar da sonraki görüşmelerinde ekseriye “Neyin vardı senin o gün?” diye endişelerini dile getirirlerdi. Gelen soru ile irkilir, “Bir şeyim yok” diye dolaştığı günlerde aslında vücut dilinin onun içsel sıkıntılarını saklayamadığını kavrardı. Hatta birçok kez henüz onun bilincine ulaşmamış bir sıkıntısını, bedeni önceden haber alır, bunu onun yüzünü gören arkadaşları bir şekilde ifade ederlerdi.

“Benim sıkıntım olduğunu ya da olacağını ben bile tam olarak bilmez ya da bilmezlikten gelirken nasıl oluyor da dışımdan bakan bir göz bunu rahatlıkla anlıyor” diye de şaşırırdı.

Bunun üzerine aklına bir psikoloğun sözü geldi. “Siz kendinizi kandırıp yalan söyleyebilirsiniz ama bedeninizi asla kandıramazsınız, o yalan söylemez” demişti. Bunu özellikle genel olarak bedensel ilişki kurulan eşler için söylemişti. “Bedeniniz onu istemiyorsa ya da istiyorsa bunu size açıkça söyler” demişti.

Bir an duralayıp takıldığı sözcükleri tekrar hatırladı; “siz” dediği ile “beden “arasındaki fark neydi? İki farklı şeyden mi söz etmişti. Bunlarla zihin ve bedeni mi işaret ediyordu. Aralarındaki farkı bulmaya çalıştı. Sadece zihinden yola çıkarak karar verip seçim yapıyorsa burada bir eksiklik, bir tatminsizlik yaşıyordu. Buradaki eksiklik, olaya sadece “akıl” yoluyla bakması mıydı acaba? Oysa istediği ya da istemediği şeyi seçerken o olaya enerjisel olarak bakabiliyorsa o zaman zihin-beden birlikte çalışmış oluyordu. Kalp sesini duymakla aynı şey miydi bedenin sesini duymak yoksa?

Masasının başına gelip oturmadan bir daha aynada yüzüne baktı. Yüzünde bir genişleme, kaşlarında o çok sevdiği yuvarlaklık, gözlerinde de daha bir rahatlama ve hoş bir irilik fark etti. Telefon sesiyle irkildi. Numara onu daha önce arayandan farklı değildi. Merakla telefonunu açtı.

“Alo, buyurun, kimsiniz?”
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Şen Sevgi Erişen
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan