Açık Pencere

Girmediğim Yollar | 12

14 Nisan 2023

Yazı: Girmediğim Yollar | 12 | Yazan: Şen Sevgi Erişen

 

İndeks

Girmediğim Yollar | Bölüm 1
Girmediğim Yollar | Bölüm 2
Girmediğim Yollar | Bölüm 3
Girmediğim Yollar | Bölüm 4
Girmediğim Yollar | Bölüm 5
Girmediğim Yollar | Bölüm 6
Girmediğim Yollar | Bölüm 7
Girmediğim Yollar | Bölüm 8
Girmediğim Yollar | Bölüm 9
Girmediğim Yollar | Bölüm 10
Girmediğim Yollar | Bölüm 11
Girmediğim Yollar | Bölüm 12
Girmediğim Yollar | Bölüm 13
Girmediğim Yollar | Bölüm 14

 

Sular Yükselince

Yatak odasına yaklaşırken sarı bir ışık hüzmesi ayaklarını aydınlattı. Üzerinden geçtiği her bir renk bileklerinden yumuşak dokunuşlarla göbeğine doğru süzülüyordu. Renk dalgaları suyun akışkanlığına benzeyen bir ritimde ilerliyordu. Kalp atışlarına eşlik eden akış sesinin geldiği yöne doğru yürümeye devam etti. Suların kıpırtısını hissettiği bir şelalenin henüz kaynağına gelmemişti. Karşısına çıkan aynada kendini gördü. Göğsündeki irkilmenin gözlerindeki ışığı parlattığını da. Bakışlarında bir ceylan masumluğu, kirpiklerinde ipek yumuşaklığı, dudaklarında açılmak üzere olan bir tomurcuğun diriliği vardı. Bacakları her adımında onu, kolayca içine bırakacağı bir yaşam denizine doğru götürüyordu. Yatağın üzerinde, beyaz dalgalar birbiri üzerinden atlayarak kıyıya sakin titreyişlerle uzanıyordu.

Kendini güven içinde bu dalgaların kollarına bıraktı. Perdeden içeriye sızan ışık hafifçe çekildi, gerisinde bıraktığı renkler ılık bir nefesin sesine dönüştü. Suların içindeki pürüzsüz taşlara dokunduğunda parmak uçlarından içine akan tarifsiz huzuru hissetti. Temas ettiği her bir renk, her bir ışık, her bir su zerreciği ve her bir hücre onunla hareket ediyordu. Ağzından çıkan her bir ses onun küçük evreninde müthiş bir armoniyle uçuşarak dalgaların serin kollarına kavuşuyor, titreşimi artarak ona geri dönüyordu. Sesler, renkler büyük bir uyum içinde birbirine yansıyıp tepeden tırnağa akarak dalgaların koynunda içi içe geçiyordu.

Erkek arkadaşıyla denizin derin sularına açıldılar birlikte.

Sarmaşık gibi birbirlerine dolanıp, daha derine, daha derine doğru yol aldılar. Hiçbir yer, hiçbir zaman, hiçbir yazılmış hikâyenin içinde olmamanın zevkine varıp sonsuzluğu yarattılar birlikte, sınırlı bilinen bu dünyada. İçlerindeki tüm yakarışlar, itirazlar, kabullenmemeler, yıkılmalar, dibe batmalar, yerle bir olmalar, çığlıklar, korkular; hepsi birden denizin sularında eriyip silindiler. Yüreklerindeki buz kesmiş katılaşmış boşlukların her bir noktası canlandı. Yaşadıklarını bildiler, kendilerini gömdükleri karanlıktan çıkarmaya yeltendiler. Üzerlerine kilitlenmiş ağır mı ağır demir parmaklıkları yerlerinden oynattılar. Kapı açılınca güneş ışığı sızıverdi üzerlerine. Gönülleri yumuşadıkça yumuşadı, ısındıkça ısındı.

Bedensiz varlık olmaktan vazgeçtikleri o gök gününü hatırladılar. Bedenli olarak var olmanın titreşen dalgacıklar olarak evrene yayılmanın ötesinde bir şey olduğunu fark ettiler. O anı selamladılar birlikte. Bir kâğıt gemiye binip, giderek suyun dibine batmaya başladılar. Denizin dibindeki kayaların içerisine yaklaştılar. İkisi de ayrı bir solucan deliğine doğru yöneldi. Birbirlerinden uzaklaştıkça büyüdüler. İçi gittikçe daha da kararan tünelde göz gözü görmez odalara girip çıktılar. Yuvarlanıp bir ateşin tam orta yerine düştüler. Kavrulup piştiler, yanıp ardından da buz gibi bir gölün tam ortasına düştüler. Yavaş yavaş bir bedene büründüler. Zahmetli bir yolun başında olduklarını biliyorlardı. Hayata yabancı değillerdi ama bu defa tüm bildiklerini silerek gelmişlerdi; yeni baştan yazmak için hikâyelerini. Yeni baştan…

Her ne kadar onlara verilen defter bomboş olsa da görünmez kalemle yazılmış pek çok sayfası vardı.

Bu yazılar görünmese de izleri vardı. Onlar yeni sayfaları yazarken ya eski izlerin üzerinden geçtiler ya da kendi özgün hikâyelerini yazdılar. Yani ya eski yapılmışların aynısını yapmaya devam ettiler ya da yepyeni bir zamanda, yepyeni bedenleriyle yeni versiyonlarıyla hikâyelerini yeni baştan yazdılar.

Kadın yatağında gözlerini açar açmaz adamın kollarının sardığı beline doğru götürdü elini. Onun ellerinin üzerine koydu ellerini. Bir müddet kalkmak istemedi öylece kalakaldı. İçerideki telefonunun alarmı çalana kadar. Bir eğitime katılacaktı. Adamın kollarından yavaşça sıyrıldı. Üzerine sabahlığını geçirip hızlı hareketlerle mutfağa geçip çayın altını yaktı. 20 dakika sonra hazır olmalıydılar. İçeriye muzip bir tavırla seslendi; eğitim başlıyor. Odadan cevap geldi; seni seviyorum.

Ya o, seviyor muydu? Beraber olmaktan hoşlandığı doğruydu. Şu anda yaşadığı her şey onu sevdiğini gösteriyordu. Kafasındaki bu düşüncelerle önce çayı demledi ardından da bilgisayarını açtı. Bir ara masasının üzerindeki dosyasına gözü kaydı. Arasından bir kâğıt çıkmıştı. Üzerinde yazılanların yarısı görünmüyordu. Merak etti. Kâğıdın tamamını çekip çıkartıp yazılanları okumaya çalıştı.

“İyi bir ilişki sevmeden olmaz klişesi tamamen bir aldatmacadır.”

Bu ilginç ifade onu biraz allak bullak etti. Göz bebeklerini sağa sola, yukarı aşağı oynatmaya başladı. Ne yapamayacağını bilmediği zamanlarda buna benzer komik hareketler yapar, aklını toplamaya çalışırdı. Kendi kendine söylendi “Yıkıp yaratımını iptal edeceğim bir kriterim daha çıktı sanırım.”

Aklına birkaç ip ucu gelmişti. Sevginin içinde, beklenti, emek, iyi ve kötü günde birlikte olmak, kendini borçlu hissetmek ya da suçlamak gibi gizli temalar olduğunu iyi biliyordu. Burada kastedilen bağımlılığa dönüşmüş sevgi olabilirdi. Belki de bedenin sevgisi, ruhun (kalbin) sevgisi ya da aklın sevgisi gibi farklı sevgi çeşitleri vardı. Tüm bunları düşünürken içeriden arkadaşının şarkı söyleyen sesini duydu; “Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir, bazen küçük bir an için ömür bile verilir.”*

Kadın oturduğu yerden fırladı. Yüzünü arkasına çevirerek içeriye seslendi; “Nasıl yani bunu bana mı söylüyorsun, anlamadım.”

Sonra içeriden gelecek cevabı beklemeden kendi kendine söylendi.

“Sevgi ya, sevgi bu. Nasıl mı? Bunda bilmeyecek ne var; her neyse yıkıp yaratımını iptal edersin olur biter.“
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Şen Sevgi Erişen
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan