Açık Pencere

Girmediğim Yollar | 7

3 Şubat 2023

Yazı: Girmediğim Yollar | 7 | Yazan: Şen Sevgi Erişen

 

İndeks

Girmediğim Yollar | Bölüm 1
Girmediğim Yollar | Bölüm 2
Girmediğim Yollar | Bölüm 3
Girmediğim Yollar | Bölüm 4
Girmediğim Yollar | Bölüm 5
Girmediğim Yollar | Bölüm 6
Girmediğim Yollar | Bölüm 7
Girmediğim Yollar | Bölüm 8
Girmediğim Yollar | Bölüm 9
Girmediğim Yollar | Bölüm 10
Girmediğim Yollar | Bölüm 11
Girmediğim Yollar | Bölüm 12
Girmediğim Yollar | Bölüm 13
Girmediğim Yollar | Bölüm 14

 
Kadın, ona telefonda bedeni olduğunu söyleyen bir sesle ikinci kez konuşmuştu. Bu ses onu üçüncü defa aramayacağını söyledikten sonra konuşmayı sonlandırmışlardı. Bu demek oluyordu ki bedeniyle kendi kendine iletişim kuracaktı. Bu konuda kendine ne kadar güvenmeye çalışsa da endişeliydi. Birkaç gündür ressam arkadaşıyla da görüşememişlerdi. Ona bu konudan bahsedebilirdi ama yaşadıklarını bire bir anlatmadan, yaşadığı şekilde değil de farklı bir şekilde anlatmanın yolunu bularak.

Arkadaşını arayıp kahve içmeye geleceğini söyledi. Hemen hazırlanıp evden çıktı. Kapı açılır açılmaz onun tabloları ve antika eşyalarıyla dolu salonuna geçip kanepesine oturdu.

“İyi misin?”

“E, biraz kafam karıştı desem tam olarak doğru ifade etmiş olmayacağım. Hım, dur bir düşüneyim, hah buldum doğru cümleyi; enerjim değişti.”

“Nasıl yani? Biraz anlatır mısın?”

“İnsan bazen kendi kendine konuşur ya, ben de kendimle konuşurken birden konuştuğum ses değişti.”

Adam anlamaya çalışan gözlerle kadına bakıyordu. Kollarının birini kanepenin koluna diğerini de kanepenin sırtına dayamış, iki yana tamamen açmış hâlde oturuşunu hiç bozmadan “Devam et seni dinliyorum” dedi.

“Sana soruyorum, benim sesimde bir değişiklik fark ettin mi, kaç gündür görüşmüyoruz?”

“Şimdilik bir farklılık hissetmedim. Ama boğazın kurumuş senin, dur sana yeni yaptığım ada çayından getireyim.”

Adam odadan çıkınca kadın ayağa kalkıp duvardaki tablolara baktı. Ressamın kullandığı renkleri, figürleri inceledi. Duvar panosu gibi en büyük olana doğru yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı. Bir anlığına o tablonun içerisine, bedenini olduğu yerde bırakıp, ışıklı bir bulut gibi girdi. Burası apayrı bir dünyaydı. Ona çok da yabancı değildi. Çocukluğundaki rüyasında dolaşıyor gibi hissetti kendini. Adamın sesiyle tekrar kendine geldi ve bedenine geri döndü. Adam ada çayıyla dolu porselen fincanları, kadına eski günleri hatırlatan kenarları oymalı, küçük, yuvarlak sehpaya bırakırken bir yandan da konuşuyordu.

“Senin söyleyeceklerin bittiyse ben konuşabilir miyim?”

“Seni dinliyorum.”

“Benim salondaki tablolarımı gördün. Sana bir de içeride odada olanları göstereyim ister misin?”

Adam önden giderek girişteki kapalı kapıyı açtı. Kadını içeriye aldı. Odanın her yeri farklı boyutlardaki tablolarla doluydu. Kadın hayrete düştü. Bu kadar çok resmi bir arada hiç görmemişti. Birçoğu yere üst üste sıralanmış, odanın tamamını kaplayan büyüklü küçüklü resimlerle dolu odayı hayranlıkla izledi. Adam da onun şaşkın bakışlarını fark etmişti. Kadının ağzından şu sözler döküldü:

“Siz nasıl bunlar dururken yerinizde oturabiliyorsunuz? Bu kadar çok ürün yaratmışsınız. Bunları insanlara ulaştırmanın yollarını bulmalısınız. Bir şeyler yapın lütfen. Bunları mutlaka daha çok kişi görmeli. Onların bu odada kapalı kalmasına izin veremezsiniz.”

Adam kadının beğeni dolu bakışlarını ve onun eserlerine olan saygısını görmenin verdiği mutlu bir yüz ifadesiyle cevap verdi:

“O iş sizin sandığınız kadar kolay değil. Sergi açmak, insanlara ulaşmak bazı şartları gerektiriyor, bunu siz bilemezsiniz elbette.”
 

*

 
O gün kadın eve dönerken kendine sordu, adam yaptığı resimleri o bedenlenip bu dünyada vücut bulmasa yapamayacağını hiç düşünmüş müydü, yani aslında onları üretirken beden enerjisini de kullanıyordu. Aynı zamanda beden titreşimlerini parmak uçlarıyla tuvale yansıtıyordu. Onlarca resim onun dünyaya bıraktığı hediyelerdi. Her birinde, yaşam titreşimlerini renklere, şekillere yansıtmıştı. Tüm bunları zihniyle yaptığını düşünmek büyük bir eksiklik olurdu. Daha da ötesi sadece zihniyle düşünmüyordu ona göre, beden enerjisiyle birlikte düşünüyordu insan. İlk fırsat bulduğunda ona bu konudaki fikirlerini soracaktı.

Derin bir nefes aldı. Sokağın başındaki ağacın üzerindeki kuşlara gözü takıldı. “Nasıl yönlerini buluyorlar bunlar?” dedi usulca. Adımlarını yavaşlattı. Az önce resimlerin onda bıraktığı etkiyi düşünerek yoluna devam etti. Odadaki üst üste yığılmış resimlerin hepsini ayrı ayrı göremese de bütün olarak enerjilerini hissetmişti. Bu onun sadece gözleriyle, zihniyle yaptığı bir algılamanın çok ötesindeydi. Adeta bedenindeki tüm hücrelerinin gözleri açılmış, derinlerinde hissetmişti enerjilerini. Bir süredir algılarının genişlediğinin farkındaydı. 5 duyu organının ötesinde bir algılama gücü vardı. Bu onda hep var olan bir gerçekti ama o buna bir türlü inanmak istememişti.
Şimdi kendi yeteneklerine, algısına, sezgilerine sınır koymayı bırakmanın zaman gelmişti. Geçmişte yaşadığı bazı olaylardaki gözlemlerinden yola çıkınca ister istemez kendindeki bu özel kabul edilen durumu pek ciddiye almamalıyım diye bir karar vermişti bir vakitler. Her ne sebeptense. Bu yüzden de bu özelliklerini bir çeşit “saflık” olarak adlandırmış ve kendi seçimiyle hepsinden vazgeçmişti.

Şimdi bedeniyle ulaşabildiği çok geniş bir alanı kaplayan algılama gücünü göz ardı eden bu kararını iptal etmeliydi. Bu bir çeşit bedeniyle yaptığı gizli bir anlaşmaydı. Ama artık eskiden onayladığı bu anlaşmayı yıkıp yaratımına son verecekti. Eve gider gitmez yeni anlaşmasını sadece düşünmeyip bir kâğıda da yazacaktı. Kapıdan içeri girince ilk işi masasının başına oturup kalemi eline alıp yazmaya başlamak oldu.

Bedenimle Yaptığım Yeni Anlaşmam

  1. Senin tüm hücrelerini, sevip kabul ediyorum.
  2. Hepinizi ayrı ayrı görüyor, duyuyor, hissediyorum, bunu hiçbir zaman bırakmayacağım.
  3. Bana en iyi şekilde hizmet ettiğinizi biliyor ve size şükranlarımı sunuyorum. Sizi yormamaya söz veriyorum.
  4. Sizin sınırlarınızın ötesine uzanabilme özelliğinizi kabul ediyorum.
  5. Sadece bir et parçası olmadığınızı ve çok uzaklara uzanan bir iletişim ağınız olduğuna tüm kalbimle inanıyorum.
  6. Bedenim, seni görmezden gelmeye son veriyorum.

Karnının hafifçe ona sinyal gönderdiğini fark etti, acıkmıştı. Gülümsedi. Bir büyüğünün ona aktardığı sözü hatırladı; “Ne yaparsan yap, vakti gelince yemeğini ye.” Yazmayı bırakıp masanın başından kalktı. Bu sayfaya daha pek çok ekleyeceği madde vardı şüphesiz. O yüzden onu en sevdiği beyaz dosyasının içine yerleştirdi. Bakalım önümüzdeki günlerde bedeniyle ilgili neler keşfedecek, bu sayfaya daha neler yazacaktı.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Şen Sevgi Erişen
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan