Açık Pencere

Tanımadığım İnsanları Seviyorum | 3

6 Eylül 2023

Yazı: Tanımadığım İnsanları Seviyorum | 3 | Yazan: Şen Sevgi Erişen

 

İndeks

Tanımadığım İnsanları Seviyorum | Bölüm 1
Tanımadığım İnsanları Seviyorum | Bölüm 2
Tanımadığım İnsanları Seviyorum | Bölüm 3

 
Genç adam, ekibiyle birlikte elinde mikrofonuyla sokak röportajı yapmak için gençlerin gelip geçtiği meydanda beklerken önünden geçen kıza gülümseyerek yaklaştı.

“Aşka inanır mısınız?“

“Hım… Doğrusunu söylemek gerekirse inanmak isterim ama bir süredir inancımı yitirdim. Yo, hayır, ya ben, evet, evet aşka inanmıyorum. Son kararım.“

“Peki, siz hayatta neye ya da nelere inanıyorsunuz?“

“Tam olarak olmasa da kadere inanırım.“

“Peki tam olarak inandığınız bir şey var mı?“

“Tam olarak, Allah’ın varlığına inanıyorum.“

“Cennete cehenneme de inanıyor musunuz?“

“Tam olarak değil.“

Genç adam bu cevaptan sonra bir an duraladı, sonra dudağının ucuyla gülümseyerek soru sormaya devam etti.

“Peki, sevgiyi nasıl tanımlarsınız?“

Bu soru üzerine kız başını önüne eğdi ve önüne düşen saçlarını parmak uçlarıyla yukarıdan aşağıya sıvazlayarak yüzünü açtı. Kısa bir duralamadan sonra, “Bir duygu olarak geliyor, bir kuş ötüşünün, bir gül yaprağının verdiği his gibi” diye cevapladı adamı.

“Yani, sevgi sadece bir duygu sizce, öyle mi? Peki şöyle sorayım; siz gülü mü, onun size verdiği hissi mi seviyorsunuz?“

Kız bakışlarını adamdan kaçırıp yana çevirdi. Kısa bir duralamadan sonra konuşmaya devam etti.

“Onunla biraz vakit geçirmem onu tanımam lazım. Komik mi oldu?“

“Yo, hayır devam edin lütfen…“

Genç adam ciddiyetini korumaya çalışıyordu. Kız gülmeye başladı. Sonra kendini toparlayıp “Bazı şeyleri düşünürken normal geliyor ama söylerken garip kaçıyor” dedi ve devam etti.

“Gülün bende bıraktığı yumuşak hissi severim önce, sonra da buna sebep olan gülü severim… Galiba böyle olur.“

“İlginç bir bakış açısı. O zaman siz ilk görüşte aşka da inanmıyorsunuz. Gül gibi, yani. Doğru mu anladım?“

Evet, sanırım doğru.

Güneşin dik gelen ışıkları altında sıcaklığı üzerinde hisseden adam terini silmek için cebinden mendilini çıkarınca röportaja ara vermek zorunda kaldılar. Kız kollarını iki yana açarak gözlerini arkaya çevirirken “Bitti mi?” diye “Ne yani?” der gibi sordu. Nedense onu oyaladığını düşünmüştü birden.

Genç adam elindeki mikrofonu arkasında duran arkadaşına verirken bir saygı gösterisinde bulunmak ister gibi öne doğru eğilerek kıza gülümsedi ve “Hayır, tabii ki bitmedi” diye karşılık verdi. “Konuşmayı kesmek istemezdim ama belki devam ederken daha serin bir ağaç altı bulabiliriz diye düşündüm” dedi ve “Sizin için de uygunsa tabii” diye de ekledi.

Kız henüz 16 yaşındaydı. İlk kez kamera karşısında konuşuyordu. Biraz gergin, gene de oldukça hevesliydi. Röportaj sırasında “Henüz hiç âşık olmamış birine sorduğu sorulara bak” diye düşünmüş ama konuşmayı yarıda kesmek de istememişti.

Genç adam, biri kamerayı çantasına yerleştirmeye çalışan, diğeri mikrofonu elinde tutan arkadaşlarına yaklaşarak bir şeyler konuştu. Sonra ileride yolun karşısındaki parka baktı. Kıza dönerek “Şu park serin görünüyor, sizce de uygun mu?” diye sordu. Birlikte karşıya geçtiler.

Röportaja bir süre orada devam ettiler. Çekimler bittiğinde parkın içi de ısınmıştı.

Röportaj ekibindekiler aceleyle stüdyoya gitmeleri gerektiğini söyleyip onların yanından ayrıldılar. Genç adam kızdan ayrılmak istemedi, ona sağladığı kolaylıktan ötürü teşekkür etmek bahanesiyle konuşmaya devam etti. Kısa bir süre sonra ekiptekilerden biri sapı jelatinle sarılmış tek bir kırmızı gonca gülü adama verdi ve yanlarından uzaklaştı.

Genç adam gülü kıza uzatarak “Buyurun, size layık değil ama!” dedi. Kızın yüzü bir anda aydınlandı. “Ah, çok kibarsınız niye zahmet ettiniz” dedi. Adam da “Yok canım önemli bir şey değil, konusu geçince ben de…” diyerek kıza doğru uzandı. Kız gülü tutar tutmaz acıyla havaya sıçradı. Acemice sapı sarılmış olan gülün dikeni parmağına batmıştı. Çocuk hızlı davranıp mendilini parmağını ovuşturan kıza verdi. Yüzünü buruşturarak “Hay Allah, bizim kazmaların yapacağı iş bu kadar olur, kusura bakmayın, iyi misiniz?” diye sordu.

“Yok, merak etmeyin iyiyim.”

“Su getireyim” deyip ayağa kalktı hızlıca soğuk bir şişe su alıp kızın karşısına oturdu. “Nasıl oldu eliniz, verin bir bakayım” deyip kızın parmağını sardığı mendili açtı. Beyaz mendildeki kan izine içi burkularak baktı. Kız mendili vermek istemedi.

“Geçer şimdi, üzülmeyin” dedi ve mendili parmağına sıkıca sardı. Adam, “Atın onu, ben size yeni bir mendil veririm” dedi ve cebinden beyaz, temiz bir mendil daha çıkardı. Kız arada bir kaçamak bakışlarla adamı izliyor, kendini biraz huzursuz hissediyor, bir yandan da hayatının erkeğiyle karşılaşmış olacağı umuduna kapılıyordu.

Sohbet ettikçe genç adamın eğlenceli, lafazan tarafı kızın hoşuna gitmeye başladı. Gözlerindeki benekli yeşilliklere takılmıştı bakışları. Telefonlarını almışlardı birbirlerinin. Kim bilir belki yeniden buluşurlardı.

Uzun bir süre çocuğun onu aramasını ya da bir mesaj atmasını bekledi. Ne arayan vardı ne soran. Sonunda dayanamayıp o aradı. Telefon açılmadı.

Bir yıl sonra bir dergide “Tanımadığım İnsanları Seviyorum” adlı yazı dizisini okurken bir anda bu anısı canlandı zihninde. Kendiyle benzerlikler bulduğu bölümler vardı.

Tam bu sırada oda kapısı tıklandı. Kapı aralığından bakan annesi odasından uzun süredir çıkmayan kızının yüzüne meraklı meraklı baktı. “Hayırdır kızım, iyi misin?” diye sordu. O, düşünceli düşünceli bakan gözleriyle yatağından kalkarken ancak annesinin duyacağı bir ses tonuyla “Sen de tanımadığın kişileri seviyor musun anne?” dedi. Cevabını beklemeden devam etti; “Sanırım ben öyleyim de.”

“Öyle şey mi olur kızım, sevilecek insan var, sevilmeyecek insan var. Sen ne demeye herkesi sevecekmişsin ki.”

“Peki annecim, sen babamla nasıl tanışmıştın, hatırlamaya çalış lütfen!“

“O başka, ben onunla evlendim, çocuklarım oldu.“

“Ah tatlım iyi ki söyledin, bilmiyordum.“

“Bak nasıl da dalga geçiyor.v

“Yok, hayır ne münasebet, çok ciddiyim. Bak benim sorum şuydu nasıl tanışmıştınız?“

“Arkadaşım tanıştırdı bizi.“

“İlk defa görmüştün onu, değil mi?“

“Evet, sonra dışarıda birkaç kez buluştuk. Sonra da halanla tanıştırdı beni.“

“Ee? Devam et lütfen.“

“Malum şeyler işte, ailelerimiz tanıştı.“

“Kısa sürede onu tanıyabilmiş miydin?“

“Yok, tanıyamamıştım. Ama içimde bir güven oluşmuştu ona karşı.“

“Nereden gelmişti bu güven hissi?“

“Nasıl diyeyim, konuşması, çalışkanlığı, kibarlığı, sevecenliği.“

Annesi salonda bıraktığı işine dönmek ister gibi yüzünü kapıya doğru çevirdi. Kızı “Dur” dedi. “Çıkma. Biraz daha bekle, birkaç sorum daha var.”

“Sor o zaman haydi, işler beni bekliyor.“

“Babamın iyi bir insan olduğuna inanmış mıydın? Gerçekten, kalpten yani.“

“Evet, inanmıştım.“

“Sen hiç tanımadığın insanlara güvenir misin?“

Kadın itiraz edecekmiş gibi ağzını tam açmıştı ki kızı sözlerine devam etti:

“Bak, iyi düşün, düşün lütfen. İlk görüşte sevdiğin, güvendiğin insanlar da var mıdır?“

“Var, işte babana daha ilk görüşte güvenmiştim.“

“O da sana güvenmiş miydi?“

“Herhalde güvenmese evlenmezdi benimle.“

“Tamam anladım şimdi. Benim ilk gördüğüm insanlara güvenmem hatta onları sevmem tamamıyla sizden kopya edilmiş bir özellik. Peki böyle güvendiğin biri seni hüsrana uğrattı mı hiç? Ya da böyle hayal kırıklığına uğrayan birini tanıdın mı?“

“Çok, çok gördüm. Aldatanlar, kandırılanlar, bir daha aramayıp sormayanlar, gırla…“

Kız, odadan çıkan kadının arkasından “Kapıyı kapatır mısın?” diye seslendi. Üzerinde kan izi olan mendili aradı çekmecesinde, bulamadı. Onun yerine beyaz mendili buldu. Yumuşacık beyazlığa daldı gözleri. Üzerine oturduğu yatağa gömüldü iyice.
 
 

Devam edecek…

 
 
Şen Sevgi Erişen
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan