Açık Pencere

İlk Kitabım Çıktı | 4

7 Ekim 2022

Yazı: İlk Kitabım Çıktı | 4 | Yazan: Şen Sevgi Erişen

 

İndeks

İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 1
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 2
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 3
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 4
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 5
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 6
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 7
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 8
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 9
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 10
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 11
İlk Kitabım Çıktı | Bölüm 12

 

Nelerden Vazgeçtim?

Bir hayat görüşünüzün olması, kısmen size özgü kısmen topluluklarla paylaştığınız düşünceleriniz, inançlarınız ve yaşam tarzınızla yaşamak, sizin içsel ve dışsal bir denge oluşturmanızı sağlayabilir. Bu denge durumuna ulaştığınızda kendinizi rahat hissedersiniz. Bunun dışına çıkmanız son zamanlarda çokça söylenen bir deyişle “konfor alanınızın” dışına çıkmanız demek olur. İlginç bir şekilde bu sizin hem koruma alanınız hem de sınırlarınızı belirler. Peki sınırlarınızı aşmak için yapacağınız hamleler nelere sebep olur? Bir çeşit dengesizliğe, küçük çapta da olsa bir karmaşaya yol açar mı? Benim için kesinlikle “evet” bu sorunun cevabı. Genel olarak da böyle olduğunu düşünüyorum.

Yazmaya başlayınca ben isteye seve konfor alanımın dışına çıktım. Sonucu ne mi oldu? Kendimi “kazıdım”. Birçok sayıda kasvetli, sorularla dolu, geceler, saatler ve hüzünle sırılsıklam olmuş dakikalar geçirdim. Bu saatlerin dışında da tamamıyla bana ait anlar, günler satın almış oldum. Gerçek anlamda benim istediğim bir dünyayı fark ettim. Bu sayede de bana “özel” duyumlar, zevkler, renklerle dolu yeni dünyamı kurdum. Şimdi yazmak daha bana ait, benim içinde olduğum, hatta bütünüyle içine battığım bir göletin her yerimi kuşatıp var oluşumu kutsadığı bir eylem olmuştu. Yavaş yavaş başlamış bu süreç artık olgunlaşmaya başlamıştı.

3’lü Ekibim

Sosyal medyayı kullanıyordum fakat haber kanallarını, dizileri takip etmiyordum. Televizyonsuz, gazetesiz ama interneti kullanarak yaşıyordum. Dergi ve kitaplarım vardı. Bir de editörüm. Henüz iki kişilik bir ekiptik; ben ve o. Bir de robotik sayılabilecek bir yardımcım vardı; bilgisayarım. Bu 3’lü ekiple birlikte, eğlencelerimi, hüzünlerimi, neşeli anlarımı, müziklerimi ve hayat hikâyemin sözlerini, seslerini ben yaratıyordum! Her şey bana ait olan benim gerçeğimdi. “Hadi!” diyordum kendime, şimdi ne düşünmeyi ne görmeyi, neyi duymayı ve neler hatırlamayı seçiyorsun! Bazen hâlâ bana ait olmayan ama benimmişçesine kabul ettiğim duygular düşünceler, sesler ve görüntülerin içine batıyordum. Sonra da çıkıyordum ama! Giderek bana ait olmayıp benim hayatımı işgal eden satın aldığım değerler, alışkanlıklar ki pek çoğu beni ben yapan olgulardı, hepsinden zaman içerisinde sıyrıldım. Bazıları hariç! Onların her birini “sevgiyle” uğurladım. Hepsi bana öyle ya da böyle hizmet etmişlerdi şüphesiz.

Bir örnek vereyim; çok hızlı hareket eder telaşa kapılır, çoğunlukla panik yaşardım. Aynı günde pek çok işi bitirir pek çok yere gider, pek çok kişiyi görürdüm. İş halletmek, daha çok kişiye ulaşmak bir günde daha çok işi tamamlamak gibi hedefim vardı gizliden gizliye. Bunu hayatımın bir döneminde öğrenip uygulamaya başlamıştım ve bunu sürdürüyordum. Bu benim zamanımı sıkıştırılmış halde yaşayıp anlara hak ettiği değeri veremeyişime yol açıyordu. Farkındaydım. Fakat bu yeterli değildi. Ne yaparsam yapayım bu hızlı hareket etme durumunu tamamen kontrol altına alamıyordum. Böyle yapınca kendimi daha “değerli, işe yarar” hissediyordum ve aksinde de “değersiz”.

Yeni Düzen

İşte yoğun olarak yazmaya başladığımda bir işe “odaklanıp” dağılmadan yaşamaya başladım. Daha sakin, kendi işime sahip çıkan, tek bir şeyin etrafında dolanıp odağın çok da uzağına gitmeyen bir düzene geçiş yaptım.

Benim yazmaya başlamadan önceki çevremle, arkadaşlarımla, beni tanıyanlarla, bilenlerle; tümüyle beni tanıyanlarla birlikte; eşim, dostum, ailemle bir yaşam alanım vardı. Yazmaya başlamamla birlikte az da olsa daha izole, daha bağımsız, daha çok yalnız kalabileceğim bir hayata dolu geçiş yaptım. Bu durum biraz da kendiliğinden oldu.

Yazmaya başlamadan önce çok ciddi bir “gönüllü” çalışma grubundaydım, o sırada torunlarıma da bakıyordum. Sonrasında annemi kaybettim ve babamla ilgilenmeye başladım. Ayrılıkla biten bir gönül ilişkisi yaşadım ve sonunda İstanbul dışında küçük ve sakin bir tatil beldesine yerleştim; Burhaniye, Ören.

Yalnız ve eski çevremden uzak kalmak ve yepyeni bir ortama girmek başlangıçta beni biraz zorlasa da esas amacım yazmaya devam etmek olduğu için bu dönemi kolayca atlattım. Deniz mevsiminin dışında denize giriyor, arabamla çevre köylere gidiyor, yürüyüşler yapıyor, komşularıma kahvaltıya, kahve içmeye gidiyordum.

2 senenin sonunda babamı da kaybettim. Onun için İstanbul’a gidişlerim de böylece bitmiş olmuştu. Babamı ve annemi de bu vesileyle rahmetle anıyorum. Ardından da “Covid Salgını” baş gösterdi. Bu şartlar altında da yazmaya devam ettim. Bu arada bir e-dergide de düzenli yazılarım çıkmaya başlamıştı. Çok mutluydum. Birçok şiirim, öyküm, denemelerim birikmişti. Onları sıra ile servis edecektim. Yazdıklarımın okunması beni inanılmaz derecede hareketlendirip neşelendirmişti. Bu arada editörümle yüz yüze görüşmeden çalışmalarımıza devam ediyorduk.

İlk Okurlarım

Kendi başıma kısa video çekimleri denedim. Öykülerimi okumaları için dostlarıma gönderdim. Romanımı da şekillenince büyük bir heyecanla arkadaşlarımla paylaştım. Bir kısmı bana çok büyük katkı oldular. Gerçek anlamda beni uyardıkları bölümler, cümleler ya da sözcükler bile oldu. Yazdığınız yazılarınızı olgunlaştırırken etrafınızdaki yakınlarınızla paylaşmanızı ve bir okur olarak onların görüşlerinin çok büyük fayda sağlayacağını büyük bir samimiyetle söyleyebilirim. Bazı direnç gösterenler, ilgisiz davrananlar da yok değildi. Abim hâlâ benim kitabımı okumadı mesela. Başlangıç da bu durum beni aşağıya çekiyordu. Bunu aşmak pek de kolay olmadı itiraf etmeliyim ki! Yazdıklarımla ilgilenip destek olmak isteyenlerle yoluma devam ettim.

Ekibim böylece zenginleşmişti. İlk okuyucularımı yani dostlarımı da dahil etmiştim ekibime!
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Şen Sevgi Erişen
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan