Açık Pencere

Ters Yüz

10 Ocak 2024

Öykü: Ters Yüz | Yazan: Şen Sevgi Erişen

ASLI, yataktan kalkar kalkmaz komidinin üzerini düzeltmeye girişip sonra vazgeçti. Mutfağa doğru yürürken girişe astığı aynada kendisine dil çıkardı. Nedense bu aynaya her baktığında karşı dairede oturan yazar arkadaşını hatırlıyordu. Salonda açık kalmış müzik sesine doğru ilerledi. Müziği kapatıp telefonundan sabah saatleriyle uyumlu Gandharva Veda1 müziğini açmak istedi. Tuhaf ama telefonu başucunda değildi. Odalara bakındı ve sonra gelen birkaç sinyal sesini takip ederek telefonunu buldu. Açar açmaz telefonun güncellemeler yaptığını gördü ve masasının üzerine bıraktı. Her gün göz attığı e-dergiyi okumak için tabletini eline aldı. Onda da aynı işlemler yapılıyordu.

Bu esrarengiz güncellemelere bir anlam veremese de takılmak istemedi. Banyoya girdi. Çıktığında bilgisayarında ekran fotoğrafı olarak galaktik boyutları anımsatan bir görüntüyle karşılaştı. Hoşuna gitti bu görüntüler, bir an kendini geleceğe ışınlanmış gibi hissetti. Arkadaşı köşe yazısının taslağını göndermişti.

Derin bir soluk alıp okumaya başladı.

Genç kadın, bugün yatağından büyük bir tutkuyla kalkıp elini yüzünü yıkayıp doğruca masasının başına geçti. Bilgisayarını açarken camın ardında görünen önüne serilmiş masmavi boğazı kısa bir süreliğine seyretti. Eli klavyenin üzerinde gezinmeye başladığında düşüncelerinde dünden kalan tortuları temizlemeye çalıştı.

Bir şiirine göz atmak istedi. Tekrardan okumak hoşuna gidiyordu yazdıklarını. Tam onu açacakken diğer öyküsüne takıldı gözü. Aniden fikir değiştirip öykünün üzerini tıkladı. Ekranda belirince başlığın hatırladığı gibi olmadığını fark etti. O “Aşk da Bitti” diye hatırlıyordu ama “Yanmadan Olmaz” yazıyordu. Kendi haline şaşırdı biraz, biraz da içi burkuldu. Son zamanlarda sık sık oluyordu unutmaları. Yaşlanıyor muydu? Düşünceleri zihninin “korku bandı” üzerinde gezindi bir süre. İçsel olarak düşüş yaşadı. Yazısını korkuya takılı kalmış düşünceleriyle birlikte okumaya devam etti. Onları fark etmiş olması bir yana zihni onlarla bir arada olmaya o kadar alışmıştı ki bırakması kolay olmuyordu. Her ne yaparsa yapsın, her ne üzerine okursa okusun dönüp dolaşıp yine bazı yüzleri, sözleri hatırlıyordu. Üzerine yapışmış bir sakız gibi sıyırıp atamıyordu. Pek az kimse bilirdi onun bu olaylara, kişilere takılan, sözün kısası geçmişi canlandırmaktan usanmayan kafasını. Düşünceler, onu yaşamın yatay bandında tutuyor, düşey bantlarda yukarı ve aşağıya salınımları çok hızlı oluyordu. Bu durumda zihni hep yatayda geziniyor hissine kapılıyordu ister istemez. Derin bir nefes çekti içine.

Bir an, “Ah! Bir sabah uyansam, bir de baksam ki geçmiş zaman silinmiş, bambaşka bir zamana fırlatılmışım. Her düşüncem bir anda olsa, her yere bir anda ulaşsam. Kalbim hafiflemiş, bedenim zamanda dans ediyor olsa” diye hayal ederken buldu kendini.

Epeydir aramadığı bir arkadaşını hatırladı. Kaç defa onu aramayı düşünmüş sonra vazgeçmişti. Arasa onunla yapacağı konuşmayı tahmin edebiliyordu. O ise tahmin edilemeyenlerin peşindeydi. Bunu ancak geçmişi olmayan ilişkilerde yaşayabilirdi. Bilmem kaç sene önceki halini bilenler ve hayata geçmiş zamanın penceresinden bakanlarla yaşayacağı bir durum değildi onun yaşamak istediği. Onun en büyük derdi eğer geçmişte takılı kalmaksa nasıl isterdi bunu pekiştiren dostlarla konuşmayı.

Şimdi tüm bu çöp olmuş düşüncelerin beyninin içerisinde kokuşup vızıldamasını fark etmişken onları salıvermenin tam da sırasıydı. Birdenbire, olağan ritmin dışında kendini “güm” diye hissettiren kalp atışıyla gözle görünür şekilde göğsü sarsıldı. Elini göğsünün üzerinde gezdirdi. Boş değil miydi tüm bu düşünceler, iç sesiyle yaptığı konuşmalar. Bunların bir son bulmasının zamanı çoktan gelmemiş miydi?

Hayatın boş bir yanılgılar yığını olduğunu, her bir insanın birtakım roller üstlendiğini biliyordu artık. Annesinin hayali belirdi gözünde yine… Karar veremiyordu, ona gerçekten mi benziyordu yoksa ona benzemek mi istiyordu. Ah bu aldanışlar, ah bu yapışıp bırakamamalar. Onun gen ailesiyle arasında güçlü bir bağ oluğunu düşünme sebebi de sadece bir avunma, dünya planının devamı için ona verilmiş bir içgüdüydü. “Allah plan yapanların en hayırlısıdır”2 ayetini anımsadı.

Şimdi o bir süredir aramadığı eski arkadaşı duysa… Bunu düşününce o arkadaşını görmeyeli uzun yıllar geçmiş gibi hissetti. Çok uzun yıllar… Oldukça tuhaf bir zaman kayması mı yaşıyordu, gerçekten kendini çok garip hissediyordu. Kirpiklerinin arasından parlak yeşil, titrek çizgiler geçti. Gözlerini kırpıştırdı. Olanlara bir anlam verememişti. Sonra birden kendini biraz önce kalktığı yatağının üzerinde otururken buldu. Ne zaman geldiğini hatırlayamadı buraya. Düşünmeye kaldığı yerden devam etmek istedi ama kendini çok zorlasa da bunu yapamadı.

Başucunda duran eski bir kitabına takıldı gözleri. Ayracın olduğu sayfayı açtı, okumaya başladı. Her satırında şaşkınlığı biraz daha arttı.

Şöyle başlıyordu sayfa:

“Şimdi o bir süredir aramadığı arkadaşı duysa sözüne önce tereddütlü bir gülümsemeyle bakar, ardından gülümsemesi kahkahaya dönüşür, en sonunda da onun bu eğlenceli bulduğu sözlerini zihninde ona açtığı çekmecenin içine yerleştirir, zamanı gelince bu sözleri yerinden çıkarıp birileriyle paylaşırdı. Bir ümitsizliğe mi düştü, biraz mutluluğa mı ihtiyacı var, hayatın ağırlığını üzerinden atmak mı istedi… İşte tam o zaman onun yumuşak bakışlarıyla beraber bu sözlerini hatırlar böylece zamana takla attırıp içini rahatlatırdı.”

Biraz önce devamını getiremediği düşüncelerinin bu kitap sayfasında yazılı olduğunu görünce kitabı elinden bırakıp, “Allah’ım bana neler oluyor” diye inledi. İki elini yüzüne kapatıp bir gayret ayağa kalktı.

Biraz önce kitapta yazılan sözleri düşünerek, “Tam da böyle oluyor. Aslında birçok kişiden farklı olduğumu ben de biliyorum. Arkadaşımın ise bilmediği gerçek, ona hoş görünen, ona daha önce düşünmediklerini ona düşündüren, eğlenirken öğreten farklı bakış açılarımın dışarıdan göründüğü gibi öyle kolay oluşmadığı. Hayatın içinde çok zorlandım, çok… Kendime karşı çok acımasızdım. Çok ağladım, yanılıp hüsrana uğradım. Yaşadığım sarsıntıların etkilerini gidermek için pek çok yol denedim. Hayatımda biteviye denizin dibine doğru dalma isteğim kendimle yüzleşmeme yol açtı bu durum da beni çok yordu. Bir de aniden yüzeye çıkmaya kalkınca vurgun yiyip Allah etmeye! Sonra da gelsin yogalar, meditasyonlar, ayurvedik destekler.3


ASLI arkadaşı ve en yakın komşusu ILSA’nın yazısını daha fazlasını okumaya tahammül edemedi, düpedüz onu anlatıyordu. Okuduklarından sıyrılıp klavyesinden arkadaşına yazmaya başladı:

“Çok iyi anlatmışsın beni gerçekten. Daha doğrusu, şimdi düşünüyorum da senin ile benim karışımım bir kahraman yaratmışsın.”

Cevabı hemen geldi:

“Evet bak nasıl da anlamışsın. Dur canım, daha bitmedi yazacaklarım. Söyleyeceğini unutma, şu yazdıklarımı bitireyim lütfen.”

Çok geçmeden yazının devamı kadının ekranına düştü, kaldığı yerden okumaya devam etti,


İçinde yaşadığı o kocaman çalkantılar geçsin diye yoğun bir içe kapanma dönemi yaşayıp bir yandan da o girdiği girdaptan çıkmaya çalışıyordu ki esas onu yoran da buydu. Tüm bu depresif durumları onun zihninin yarattığını anlaması da zaman aldı ama zihninin onu nereye götüreceğine de ASLInda o karar veriyordu. Bunu fark ettikten sonra zihninin dibe vuruş yoluna girdiğini anlamaya ve yolunu değiştirmeye başlamıştı. Fakat fark etmek bir başlangıç oluyor, hayatındaki seçimlerini değiştirmek için biraz daha yol kat etmesi de gerekiyordu.


Arkadaşının yazdıklarını okumayı bitirince ona telefon açtı.

Telefon çalmadan açıldı. Arkadaşı “Günaydın” bile demeden söze girdi. “Dergiye yazımı yolladım, şimdi seni dinliyorum. Fikrini merak ediyorum. Hadi ne duruyorsun, anlat…” dedi.

“Zihnim, yanılgılarım. Hepsi bu kadar basit, öyle mi? Sana ne demeye beni yazdın demeyeceğim, korkma! Sorun değil hatta hoşuma bile gitti. Ne düşündüğüme gelince, şöyle canım, anlatayım” derken duraksayıp “A, bak istersen bize gel, yüz yüze konuşalım” dedi ve telefonu kulağından çekip kapıyı açtı.

ILSA anahtarı elinde kapının önünde bitti. ASLI arkadaşının arkasından geleceğini düşünerek önden yürüdü. Fakat o kapının karşısındaki aynada kendini görünce duraladı. Aynanın üzerine doğru yürüyüp hiç tereddütsüz adım attı. Aynanın yüzeyi bir göle atılan taşın yaydığı dalgalar gibi bir aydınlanıp bir kararan halkalarla doldu. Aynadan yayılan turkuaz renkli ışığın gelgitleri arkadaşının arkasından geldiğini düşünerek salona doğru yürüyen ASLI’nın olağan dışı bir şeyler olduğunu anlamasına sebep oldu, hafifçe başını arkaya çevirince de gördükleri karşısında dehşete düştü. ILSA aynanın içinde adeta bir renk havuzunda yüzüyordu. Aynaya korkuyla dokunmaya çalışırken ısrarla çalan zil sesiyle irkildi.

“ILSA, neredesin?” diye iç çekti. Kapının dışında “Buradayım, aç kapıyı” diyen sesi duyunca afalladı. Kapıyı açar açmaz içeriye dalan ILSA karşısındaki aynaya bakarken ilk sözü “Ayna! Aynaya bak acayip görünmüyor mu sana da?” oldu.

ASLI, şaşkınlıktan kocaman açtığı gözleriyle bir arkadaşının yüzüne bir aynaya bakarak “Ne olmuş aynaya? Hem sen biraz önce içeriye girmemiş miydin? Sen, sen. Allah’ım aklıma mukayyet ol!” diye mırıldandı.

ILSA “Ne bileyim, ayna bugün bir tuhaf geldi bana” dedikten sonra ASLI’nın şaşkın bakışları içerisinde koltuğa oturdu. ASLI, suratındaki şaşkınlığı koruyarak yaşadığı tuhaflığı haykırmak isteyen sesiyle “Sen, sen, biraz önce…” dedi ama sözlerini tamamlayamadı. ILSA “Ne, ne var? Ocağı kapatmamıştım, onu hatırlayınca tekrar eve döndüm” diyerek anlamsız bakışlarla ona baktı. Hiçbir şey olmamış gibi davranıp büyük bir hararetle anlatmaya koyuldu.

“Bak canikom, yanılgılar, bizim sınırlı algılayışımızla zorunlu olarak var oluyor elbette. Sıcaktan elimiz yanmadan önce ’sıcaklıkla’ ilgili yanılgımız var mesela. Sevişmek ve üreme isteğimizi evlenme isteğimiz gibi görme yanılgısı, kendimizi haklı görme yanılgısı, kendimizi başkalarından altta görme yanılgısı ya da tam tersi… Her bir yanılgımız bizi ters yüz edebiliyor ama nihayetinde yediğimiz tokatlarla yaşam gerçekliğine biraz daha yaklaşıyoruz. Var olanın her ne kadar illüzyon olduğu ileri sürülse de sonuçta yaşadığımız bir madde dünyası var. Her ne kadar madde ötesi bir gerçekliği sezinlesek de maddesel bedenimizle yaşıyoruz.

İlkinde olmasa da birkaç kez tekrarlandığında -yani eninde sonunda- bu hüsran duyduğumuz etkileşimin bize verdiği mesajı alırız. Esas sorun, bu yanılgılarımızı fırsata dönüştürebilecek miyiz, gerçekliğin ötesine geçebilecek miyiz?

İlginç olan şu ki; bu bize ters köşe yaptıran hallerin yaratıcısının da bizim kendimiz olduğunu anladığımızda biraz daha uyanmış oluruz değil mi?” derken sözlerini çok da önemsemediğini göstermek ister gibi gözlerini komikçe abartılı bir şekilde kırpıştırdı.

“Bitti mi iki gözüm? Bak canım kusura bakma bana ilham oluyorsun, çok teşekkür ederim ama dengelerimi de bozuyorsun, yanlış anlama ama. Seni düşünüyorum da sen dünyayı bir laboratuvar olarak mı görüyorsun acaba ILSA? Ha, ne dersin?”

“Evet bi’ tanem tam da öyle, ben deneyenim ama bir üst bilincin deneğiyim aynı zamanda, dünyada koca bir laboratuvar.”

“Bak canım” dedi ASLI, “senin yüzün geleceğe dönük benimki ise geçmişe, doğru mu ne dersin?” Sözünü bitirir bitirmez ILSA’dan cevap geldi; “Oysaki ben Lucy4 gibi anda olmak isterim o zaman aynanın bile içinden geçerim.”

ASLI bir çığlık attı! “Nasıl yani?” derken hayal gördüğünü sandığı o anı hatırladı. Tam o sırada içeriden büyük bir şangırtı geldi. İkisi de yerlerinden sıçrayıp girişe doğru koştular. Ayna kırılmış, parçaları yere yayılmıştı.

Şaşkın ve birazda ürpermiş gözlerle birbirlerine bakarken ASLI, ILSA’nın duymayacağı bir sesle; “Aynanın içine girip çıkarsan olacağı bu!” diye mırıldandı.

Dehşetli bir heyecanla birbirlerinin ellerini tutup bir süre öyle donmuş film karesi gibi kaldılar.

Sakinleştiklerinde ASLI, “Kahveleri yapalım mı?” diye sordu ve ilave etti “Sakinleşiriz biraz.”

“Ben kahvemi içtim, sen büyük bir bardak su ver bana bir zahmet” dedi ILSA.


 

1 Hafta Sonra

 
Puslu bir akşam vakti, Teşvikiye sokaklarında yürüyen iki kadından biri, sokağın başında beliren taksiyi el kol hareketleri yaparak bir yandan da “Taksi, taksi” diye bağırarak durdurdu. Yanındaki kadının dirseğini tutarak nazikçe onu taksiye yaklaştırdı. Oldukça solgun ve bitkin görünen kadın yavaş hareketlerle arkaya oturdu. Biraz endişeli ve gergin görünen diğeri öne geçti ve taksi hareket etti. Trafiğin gürültüsü, olağan hale gelmiş sıkışıklığı içinde ilerlerken çok az konuştular.

“Su ister misin?”

“Hayır.”

“Yanına gelmemi ister misin?”

“Evet”

“Lütfen durur musunuz?”

“Tabii, hemen.”

“Teşekkürler.”

ASLI’nın yanında açtığı yere oturan ILSA yumuşak bir ses tonuyla elini hafifçe yere eğilmiş başını kaldırmak için çenesini olabildiğince yumuşak hareketlerle tutup kendine doğru çevirerek sordu; “Başını omzuma koymak ister misin?”

ASLI’nın yüzündeki ifadeyi çok iyi tanımıştı. Onun havasını değiştirmeye çalışmasının anlamsız olduğunu biliyordu. O yüzden ona derin bir şefkatle sarıldı ve gözünden akan yaşları ellerinin en yumuşak dokunuşlarıyla sildi. Şoförün dikiz aynasından attığı meraklı bakışlara aldırmadan onun böyle acı çekmesine daha fazla dayanamayıp sessizce ağlamaya başladı.

Eve geldiklerinde ILSA, ASLI’yı yalnız bırakmamak için onu dairesine aldı. Birlikte tuvalete girip yüzlerini yıkadılar, aynada birbirlerine gülmekle ağlamak arası tereddütlü bir ifadeyle baktılar. Sonra gittikçe gülmeye istekli bir hale gelen yüzleri aydınlandı ve aynaya bakarak kahkahalarla gülmeye başladılar.

ASLI ilaçlarını içip kanepede uyuya kaldığında fırsattan istifade hemen erkek arkadaşını aramak için arka odaya süzüldü ILSA.

“Merhaba Sercan. Hızlıca anlatayım, hazır uyuyorken. İyisin değil mi? Hım… Çok iyi, bak canım, hemen durumu özetleyeyim. Önemli bir şey yok ASLInda. Yani korkulacak bir şey olmadığını kastediyorum. Anladın mı? Ama şok olacağın bir şey söyleyeceğim, hazır mısın? Dur bi’ dakika. Ses geldi sanki içeriden. He, şimdi, ne demiştim, ah şimdi, dur kafamı toplayayım. Hah tamam işte, doktorda aynı ASLI gibi. Ne demek mi, işte doktorda aynı ASLI gibi olmadık şeyler yaşıyormuş o yüzden hiç şaşırmadı ASLI’ya. Hatta bana dönerek ’İsterseniz sizin için bir tetkik yaptıralım’ dedi. Düşünebiliyor musun? ASLI hasta falan değilmiş, çok şaşkınım. Yani doktor beni muayene etmek istedi. Anlatabildim mi? Ben de kendimden şüpheye düştüm açıkçası. Doktorun dediğine göre maddenin farklı şekillere dönüşmesi, toz bulutu gibi dağılıp tekrardan birleşmesi birçok insanın doğal olarak yaptığı bir olaymış, ne demekse. Peki ben, ben de yapabilecek miyim dersin bunu? Ne saçma! Ben doktora inanmadım. Onun da bir çeşit hasta olduğunu düşündüm. Daha pek çok şey de söyledi, gözlerin bazı görünmeyen ışıkları ve cisimleri gördüğünü, duyamadığı sesleri duyduğunu ve karşındaki insanların ve hayvanların düşüncelerini okuduğunu… Hayretler içerisindeyim Sercan. Söyle bana sence neler oluyor?

Nasıl anlayamadım? Üzerimde neler olduğunu mu soruyorsun? Delirme canım ya! Bak dur bi’ dakika. Dinle. Çok ses etmemem lazım. Anlıyor musun? Ne, nasıl yani? Sen gece beni görmeye buraya mı geldin? Neden bahsediyorsun Allah aşkına kuzum? Benim niye haberim yok bundan, söyle hadi! Seni palavracı seni. İlk denemen miydi? Uçtun mu yani? Güldüğüme bakma, çok ciddi sinirlerim bozuldu artık. Neden beni uyandırmadın, ha, neden? Bak ben ciddiyim Sercan. Başaramadın ve geri döndün ha, öyle mi? İtiraf et, sen nereye gittin dün gece? Pis, adi yalancı! Yanlışlıkla mı? Yanlışlıkla ha, öyle mi? Sus, kapa çeneni! ASLI sesleniyor, kapatmak zorundayım. Görüşeceğiz ama seninle, görüşeceğiz. Bak o zaman benimle dalga geçmek ne demekmiş göreceksin!”

ASLI’nın sesini duydu içeriden, “ILSA, ben sana demiştim, sen aynanın içinden geçtin, geçtin, geçtin işte!”

O anda telefonu tutan parmakları gevşedi, içeriye doğru bir adım atmasıyla beraber ortama yayılan tiz bir ses ve tuhaf bir et kokusu eşliğinde tüm bedeni demetaryelize5 olup ASLI’nın yanına doğru hareket etti. Düşünce hızında uçuşan tanecikleriyle bir toz bulutuna andırıyordu ILSA.
 
 

…SON…

 

Şen Sevgi Erişen

 

Açıklamalar:

  1. Ghandarva Veda: Doğadaki dengesizlikleri düzene sokmak ve atmosferde güçlü bir uyum etkisi yaratmak için doğa yasalarının işleyişini en ince bir şekilde kavramış olan rishi’ler tarafından formüle edilmiş makamlarla icra edilen müzik.    ⇡⇡⇡
  2. Al-i İmran Suresi 54. Ayet     ⇡⇡⇡
  3. Ayurvedik Destek: Kökeni Hint altkıtasına dayanan bir alternatif tıp sistemidir.    ⇡⇡⇡
  4. Lucy: 2014 Yapımı Luc Besson’ın yönetmenliğini yaptığı Fransız Bilim Kurgu filmindeki başrol sanatçısı.    ⇡⇡⇡
  5. Demetaryalize Olmak: Madde olmaktan çıkmak.    ⇡⇡⇡

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Metin Çoban 10 Ocak 2024 at 09:49

    Şen nasıl duygular içinde yazdın bunu. Bazen manik depresif, bazen şizofrenik, bazen ruhsal çöküntü, bazen çaresiz yalnızlık hissettim. Hayal gücün mükemmel olduğunu bilmesem doktor Ercan’ı ben arayacaktım. “Git şu kadına bir antidepresan ver” diye 😂 Ama kişileri ve içinde bulundukları durumu çok iyi betimlemişsin. Ayna metaforunu kullanarak içsel sorgulaman da harika olmuş.
     
    Sorunları çözmek için Vedalar Yogalar yahut İnzivalar çözümlerden bazıları tabii ki. Benim bu tür durumlarda çözümüm, dört beş arkadaş ile bir meyhanede güzel mezeler ve şarkılar, türküler eşliğinde eğlenmek oluyor.
     
    Bir de aynaya bakınca kafamdaki üç beş tel kalmış saçım oraya buraya dağılmış görürüm bu halime gülümserim. “Yine komiksin” der gülerim. Aynadakini kafaya takmam. Sen de takma 😃
     
    Sevgiler ❤️

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 4 Şubat 2024 at 19:35

    Yazdıklarımın sana değişik ruh halleri hissettirmesi beni çok mutlu etti, hikayenin içine girmen benim için çok müthiş gerçekten.. İlgi gösterip zaman ayırdığın için de ayrıca çok teşekkürler 🙏
    İnanır mısın yazacak o kadar çok şey buluyorum ki ; içimden uzay araçları, gök taşları, beyaz cüceler, karanlık madde bir o kadar da vizyon manyetik alanlar , görüntüler geçiyor ama şu sıralar farklı yoğunluklarım var o yüzden fazla zaman ayıramıyorum umarım zaman ayırır ve bir kitap daha çıkarırım ve dergiye de sürekli yazarım… Tekrar beni yüreklendirdiğin için sağol 🙏
    Not: Metin, bu dünya çok acayip ve bir gün hepimiz bambaşka bir dünyaya uyanacağız, bize sanki hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bu dünya ve zaman bizi çok hem de çok şaşırtacak! Benden söylemesi😀

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan