Çocukluğumun feodalitenin (aşiretçiliğin) hüküm sürdüğü bir köyde geçtiğini ve zamanın kadınlarını kendi objektifimden anlatacağımı yazmıştım. Yedi yaşını doldurmuş erkekleri gören kadınlar ayağa kalkardı. Köyün girişinde bulunan dut ağacının altında toplaşır konuşurdu kadınlar. Çeşmeden eve gelirken beni gören kadınların ayağa kalkması kibirle hüzün arası bir…
Hayatına sahip çıkmayı son virajda aklına getiren Derya, bulunduğu yerin tezatlığıyla içinden söyleniyordu; “Hayatına sahip çıkmış! Daha ne kadar çıkacaksam. Çıktım bak, onun için buradayım işte. Kendi gelmiş doksan yaşına. Everest’e çıkmışım hanım, oradan konuşmak kolay, aşağılara gel de oradan bak bakalım kolay mıymış…
Dünya çapında tanınan bir performans sanatçısı Şükran Moral. Doğru bildiğini söylemekten korkmayan, farkındalığı ve duyarlılığı yüksek, özgür, asi bir ruh. Sansürlenmiş, olumsuz eleştirilerin odağı olmuş, yıpratılmış ancak yıldırılamamış bir eylem insanı. İzlediğim her Şükran Moral performansından sonra aynı sözcükler dökülüyor dudaklarımdan; “Helal olsun!” “Espulsa”…
Çok eşlilik her daim taze gündemdir. Metaforik söylemlere (metafizik, mitoloji gibi…) danışmadan şahit olduğum somut olaylardan kendi usumun çıkardığı sonuçlarını yazacağım. Çok eşlilik doğamızda, özümüzde mi var? Zamanda yolculuk yapamayacağımıza göre gelişmemiş sürümümüz olan hayvanlara bakmak bir fikir verebilir. Yaban hayatı belgesellerinin ana konularından…
“Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime.” “Ben geçmişe baktıkça titriyorum evladım, sen istikbalinden neden korkuyorsun?” “Geçmişimizi taşıyoruz ya yanımızda, istikbalim nereye varacak tahmin etmek zor değil. Şu anda nerede olduğumuza bakılırsa.” …
Yedi yaşındaki oğlu iki eliyle sağ kolundan yakalamış; “Anne, gitme! Lütfen…” derken çığlık atıyordu. Solunda ise başının üzerine kalkmış bir el bir kez daha yüzüne inmek üzere bekliyordu. Kocası alev saçan gözleriyle; “Defol bu evden” diye yineledi. Dört yaşındaki kızı, duvarın dibinde bacaklarını karnına…
“Peşengi ile İbrahim’in hikâyesini bilmek için İbrahim’in evvelini bilmek gerekir. İbrahim, sekiz çocuklu bir ailenin beşincisiydi. Çocukluğu ve gençliğinin bir bölümü kendinden bir yaş küçük kız kardeşi Meyrocan ile geçti. Her şeyleri bir olan bu iki kardeş arasında diğerleriyle tutturamadıkları bir bağ vardı. Meyrocan,…
Hüznün resmini bulamadım, yaşananlardı resim. Filozofun dediği, Ozan Önen’in paylaştığı gibi; “Olanları gördüler, sebebini değil.” Ben artık içim darala darala yaşamak, görmek, bilmek istemiyorum. Ağırlaşmıyor mu bu koskoca dünya? Yaşananlar dün/ya? Peki dün mü gerçekten? Hali hazırda kaybolan benliğimiz ne kadar uzağa götürebilir bizi?…
Seni sevmedim diye beni öldüremezsin. Ya da bir zamanlar sevdiğim ama artık sevmediğim için beni öldüremezsin. Beni sevdin diye beni öldüremezsin. Bana dokunmanı istemiyorum, seninle öpüşmek, seninle sevişmek istemiyorum diye beni öldüremezsin. Senden başka birini sevdiğim için, beni kıskandığın için beni öldüremezsin. Senden başkasına…
Erkekler mi, kadınlar mı zeki? Ne boş bir tartışma. “Geyik” denen bir söyleşme biçimi var ve bu sığ başlıkla “geyik” türünde bir söyleşide de bulunmak, söyleşiyi “harcamak” olur, yazık. Öz-korunma Kriket denen oyun hangi ulusa ait, İngiliz mi? Bilmiyorum. Sav odur ki bu oyunu…