Benim Hikâyem

Benim Hikâyem | 4

24 Aralık 2021

Yazı: Benim Hikâyem | 4 | Yazan: Şen Sevgi Erişen

 

İndeks

Benim Hikâyem: Birinci Bölüm
Benim Hikâyem: İkinci Bölüm
Benim Hikâyem: Üçüncü Bölüm
Benim Hikâyem: Dördüncü Bölüm
Benim Hikâyem: Beşinci Bölüm
Benim Hikâyem: Altıncı Bölüm
Benim Hikâyem: Yedinci Bölüm
Benim Hikâyem: Sekizinci Bölüm
Benim Hikâyem: Dokuzuncu Bölüm
Benim Hikâyem: Onuncu Bölüm
Benim Hikâyem: On Birinci Bölüm
Benim Hikâyem: On İkinci Bölüm

 
 
Şimdiye kadar yazdığım ilk 3 bölümde, 2 soru açıklanmak üzere gelecek yazılarıma bırakılmıştı. Bunları hatırlayarak başlamak gerekirse:

  1. Birçok kişiden farklı olarak uzun seneler meditasyona neden devam ettim. Başlayamayanlar ya da başlayıp da sürdüremeyenlerin nedenleri nelerdi?
  2. Meditasyon benim hayatımdaki tüm olumsuzlukları engelleyebildi mi?

Önce ikinci sorudan başlamak istiyorum.

Öncelikle “olumsuzluk” kavramı üzerine birkaç cümle söylemek gerekir diye düşünüyorum. Çok derine inmeden özetleyebilirsem çok sevineceğim.

Cevap aslında bizim beklentilerimizde saklı. Hayatımızda, umut etmekten oldukça farklı olan bu kavram var oldukça kırılmamız yıkılmamız da normal oluyor. Bir de beklemediklerimiz sarsıyor bizi. Yani beklentide olma ve beklememe hâli arasında gidip gelen olaylara “olumsuzluk” olarak bakıyoruz. Her şeye hazırlıklı olmak da değil en iyisi şüphesiz.

Peki, olmaklığında kendimizi rahat huzurlu hissedebileceğimiz en doğru yol hangisi?

Çok duyulmuş büyük bir sözle karşılık vereceğim; akışta olmak diğer bir değişle ãnı yaşamak!

Birçok yöntem bunun için önerilip sayfalar dolusu kitaplar yazılmış zaten malumunuz. Meditasyon da bunlardan önemli biri.

Şunu bütün yüreğimle söyleyebilirim ki öğrenme güçlüğü, derslerdeki başarısızlık ve iletişimde yaşanan birçok sorunun temelinde kendi kendimizle kalmaya çok az zaman ayırmış olmamız yatıyor. Bunun sonucu olarak da odaklanmayı ki -önce kendine odaklanmayı öğrenerek başlayabilir insan- bilemiyoruz.

Batı bunun için “bireysel yaşamı destekleyen hobileri”, Doğu ise “meditasyon, yoga eğitimlerini” kullanmış genel olarak. Bunların yanı sıra birçok kültürde ve tasavvufta (müzik eşliğinde dans ederek) dönerek, Müslümanlıkta zikir çekerek “ãna odaklanma” sağlanmaya çalışılmış.

Ãna Odaklanmak

Ãna odaklanmak için acelesiz, endişesiz olmanız, bunun için de doğayla bütünleşmiş olarak yaşamanız bir anlamda “tam teslimiyet içinde“ olmanız ya da etrafınızda olan bitenlerin birçoğunun sebep sonuç ilişkisini çözmüş olmanız gerekiyor. Her iki durumda da göreceli rahatlık yaşayabiliyorsunuz. Bu da odaklanmayı kolaylaştırıyor.

Başka bir deyişle odaklanmanızı engelleyen şartların olmaması gerekiyor. Endişeler odaklanmayı engelliyor. Sevilmediğini hissetmek endişe artırıcı etkenlerden biri örneğin. Biat ve teslimiyeti ya da sebep-sonuç ilişkisini çözmeyi hayatınızın merkezine almak iki farklı bakış açısı (aslında bunlar çoğu kez bir arada harmanlanıyor yaşam koşullarında).

Her iki durumda da bir inanç sistemi devreye giriyor ve etkili bir şekilde çalışıyor, biat edende de olayların sebep sonuç ilişkisini çözenlerde de. Hemen belirteyim bu konudaki görüşler benim bireysel çıkarımlarımdan öteye geçmemektedir.

Peki, meditasyonla zihin sakinleşip berraklaşınca “akış içinde” olacağımızı ve hayatımızı kolaylıkla yaşayacağımızı (göreceli olarak) kabul ediyorum.

Şimdi gelelim benim yaşadığım, meditasyonun bile engel olamadığı olumsuzluklara. Önce ben anlatayım, sonra da sizin fikirlerinizi sorayım, olmaz mı? Belki de size olumsuz gelmeyecekler!

Tekrar numaralandırıyorum affınıza sığınarak.

2.1.) Meditasyonda rahatlayıp gevşeyince yerimden kalkmak istemiyordum. Kalkıp yemeği hazırlamak zor geliyordu. Şöyle sırtüstü uzanıp uyumak istiyordum. Bunu yapmadığım zamanlarda hızlıca işe giriştiğimde elimdeki tabakları düşürüp kırıyordum.

2.2.) Kendimi daha iyi ifade edebildiğim alanlarda zaman geçirmek istiyordum. Bu beni yaşamaya alıştığım yer, olay ve insanlardan uzaklaştırmaya başlamıştı.

2.3.) Daha çok kendim için yaşamak istemeye başlamıştım.

2.4.) Meditasyon yaparak bazı sorunlar üzerinde düşünmeyi erteliyor ya da onlardan tamamıyla kaçıyordum.

2.5.) Ben kendime o kadar yoğunlaşmıştım ki yolumda kimseyi görmeden tek başıma hızla yürümeye başlamıştım, bu arada farkında olmadan hayat arkadaşımın elini de bırakmıştım. Öz güvenim artmış, özgürlüğe doğru adımlar atmıştım.

2.6.) Dışarıya yansıyan ışığım o kadar artmıştı ki bazılarının gözünü kamaştırmaya başlamıştım ve bu durum bir kadın olarak benim için riskli bir alan oluşturmaya başlamıştı. Ben farkında olmasam da…

2.7.) Sonunda bir erkek bana âşık oldu. O da evliydi, ben de.

2.8.) O kişiden de eşimden de ayrıldım.

2.9.) İki çocuğum vardı ve tekrar âşık oldum.

2.10.) En büyük stres kaynaklarından birini yaşamıştım; düzenim, evim dağılmıştı. Ardından mememde kitle bulundu ve küçük bir operasyon geçirdim, radyoterapiye girdim. Bu arada küçük kesintilere rağmen meditasyona devam ettim.

Meditasyona başlamama sebep olan arkadaşıma sordum; “Meditasyon yapıyorum İbrahim, nasıl açıklayabiliriz bunu?” dedim.

O söylemeden ben cevap verdim; “Doktorlar ‘genetik kodlamanda’ vardır dediler.”

Onun cevabı hemen arkasından geldi: “Karma.”

Birbirinden çok farklı gibi görünen iki kavramla cevaplanmıştı sorum: Biri Batı ekolünün temsilcisi doktorumdan, diğeri de Doğu ekolü temsilcisi meditasyon öğretmenimden gelmişti; “genetik kodlama” ve “karma”. (Uzak Şark’ta her yaşamınızda yaptığınız eylemler ve onların sizden size aktarımı olarak özetlenebilecek bir kavram) Düşününce aralarında çok yakın bir bağ olduğunu fark ettiniz mi? Bu konuya da daha sonra yer vermek niyetiyle “nokta” koyuyorum izninizle.

2.11.) Bu arada atlamışım, büyük olaylar daha patlak vermeden önceydi; akşam televizyon seyrederken ölüm haberlerinden, günlük olaylardan çok etkileniyordum. Aşırı hassas bir hâl almıştı psikolojim.

Yine İbrahim’i arayıp demiştim ki “Bana neler oluyor? Çok inceldi hislerim, her şeyden çok fazla etkilenip acı çekiyorum.”

Verdiği cevabı bugün gibi hatırlıyorum; “Maharishi’nin bir sözü vardır; ‘Filler ayağa kalktı.’ Yani içinde bastırılmış duyguların tek tek ayağa kalkacaklar.”

Bu söz benim ufkumu açmıştı. Demek ki meditasyon gerçekten de işe yarıyordu. Dinlenirken derinlere inip temizlik yapıyor, önce kaos yaşıyor sonra da dengeleniyordum.

Bu arada belirtmeliyim ki Hindistan’da Maharishi adında pek çok guru vardı ama benim hikâyemde bahsi geçen kişi Transandantal Meditasyon’u Dünya’ya tanıtan Guru ve aynı zamanda fizik profesörü idi ve 1970’lerin efsane müzik grubu Beatles üyelerine de meditasyonu öğreten ve o günlerde gazetelerde onlarla birlikte resimleri çıkan kişiydi. Kendisi de bizzat Türkiye’ye gelmiş ve ilk olarak bu uygulamayı başlatmıştı.

Onun hikâyesini de ayrıca bildiğim kadarıyla paylaşmak büyük bir zevk olacaktır benim için. Çünkü daha sonra fark ettiğim gibi kendisi “Dünya Barışı”na alışılmadık biçimde (Batı’nın eğitim-öğretim, yaşam biçimi ve ritüellerinin dışında) katkı sunmak üzere yola çıkmış “adanmış” bir kişiydi.

Bu yazdıklarımın “olumsuzluklar” olarak sınıflandırılmasına sizlerin ne diyeceğini tahmin edebiliyorum. Hepsi ayrı ayrı beni zorlamadılar diyemem. Çok zorlandım. Fakat “dönüşüm geçirmek” hem de hızlı bir şekilde hiç de kolay değildir. Siz de bunu takdir edersiniz. Yeri ve zamanı geldiğinde aşılması gereken basamakları aşmak yerine erteleyip bekletilince hepsini birden atlamak kolay olmuyor. (Bu konuda da yazacaklarım olacak “Kendi Sorumluluklarımdan Nasıl Kaçtım?” başlığı altında.)
 
 


4. Bölümün Reçetesi

Meditasyon tek başına hayatımdaki tüm olumsuzlukların yok olmasına engel olamadı fakat benim olaylara ve en önemlisi de kendime daha gerçekçi ve daha esnek bakmama sebep oldu. Bunu sadece sinir sistemimi temizleyerek yaptı.


 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Şen Sevgi Erişen
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan