“Sen yazın ne yaparsın?” Yazın özgün etkinliklere bolca zaman ayırabildiğimiz bir mevsim. Ne var ki, soruyu soran beni yakından tanıyan bir dostumdu ve soruyu “Bari yaz aylarında şu masanın başından bir kalk, şu felsefeden biraz kop” anlamında sormuştu.…
Hazırlıksız yakalandık. Her şeye egemen olduğumuzu ve giderek egemenlik sınırlarımızı evrenin sonsuzluğuna genişletebileceğimizi sanıyorduk. Karşımızdaki büyük gücü ciddiye almadık. Onunla istediğimiz gibi oynayacağımızı sandık. Derken “doğa” dediğimiz o büyük güç insana yerini ve sınırlarını gösterdi. Gözle görülmez bir canlı, apansız çoğalarak tüm dünyayı sardı.…
“Neredesin!..” Telefonda çınlayan bu haykırış, merak, kaygı, gerilim, coşku, sitem, özlem, kızgınlık ve biraz da sevinç karışımıydı. Sabahın erken saatiydi. Bu saatte telefonun çığlıklarıyla uyanınca insan iyi şeyler düşünemiyor. Acaba tanıdık, sevdik, bildik birinin başına bir şeyler mi geldi!.. Değilmiş. Değerli arkadaşım, sevgili dostum…
Aralarında Herakleitos, Sokrates, Platon ve diğerlerinin bulunduğu bir öbek düşünür mutluluğu "hakikat"e göre yaşamada, çoğunlukta olan diğerleri ise "fayda"da buluyordu. İşte Kinikler bu faydacı anlayışa ve onun açılımlarına karşı çıkıyorlardı.…
Korona olayının sonunda dünyada birçok şeyin değişeceği söyleniyor. Dünyamız ya da insanlık çoktandır bir değişime zaten ihtiyaç duyuyordu. Pek çok şey o kadar çığrından çıkmıştı ki katı olan her şeyin buharlaştığı dünyamızda yarattığımız uygarlık kendisini her gün biraz daha yiyerek üretip büyütüyordu. Bir şeyler…
Tarihi boyunca insan mutlu, huzurlu, esenlik içinde yaşamak istemiştir. Bunu ortaya koyulan dünya görüşlerinden, yaşama anlayışlarından, değişik ahlâklardan ve dinlerden hareketle söyleyebiliyoruz. Hepsi insana mutlu, huzurlu yaşamayı gösterirler. Gottfried Leibniz’e kulak verirsek, bu dünya mümkün dünyaların en iyisidir. Bu en iyi dünyada zaman zaman…
Bilgisiz dünyaya gelmek olanaksız. Genetik bilgilerimiz var; önceki kuşakların yinelenen yaşama deneyleriyle edinilmiş ve doğmadan önce bizlere devredilmiş bilgiler var. Bu bilgilerin yaşamamızda bir yeri ve gücü bulunuyor fakat yaşamamızı kurarken, kazanmamız, yaratmamız, geliştirmemiz gereken, umutlarımızı, kaygılarımızı, beklentilerimizi, tasarımlarımızı, korkularımızı oluşturan ve hatta besleyen…
Dünya, insana, hiçbir zaman olmadığından daha tehlikeli. Her şeye karşın birkaç bin yıldır ayakta durabiliyorduk, kendimizce uygardık, kendimizce üretiyorduk; savaşıyorduk, sonra ona da uygun çözümler bulabiliyorduk. Doğrusu bu yeni saldırı kötü geldi. Bizim olan her şeyi yavaş yavaş kaybediyoruz; değer verdiklerimiz, önemsediklerimiz, hatta yücelttiklerimiz…
“El” denilince aklıma ilk gelen Immanuel Kant’ın sözü oluyor: “Eller aklın uzantısıdır.” Yani, eller, kendi başlarına, akıl olmadan pek bir işe yaramıyorlar; akıl da eller olmadan pek bir şey yapamıyor. Akıl amacı veriyor, yolu gösteriyor, El de yapıyor. El teknolojinin Yapıcı Tanrısı Demiourgos gibi.…
İndeks Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 1 Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 2 Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 3 Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 4 Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 5 Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 6 Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 7 Korona…