Çok Gezen Abi

Yediburunlar, Alınca’dan Gey’e | Likya Yolu | 18

25 Aralık 2020

Yediburunlar


Yediburunlar manzarası

İndeks

Paylaştıkça Çoğalıyor İnsan | 1
Korkularımı Cihangir’de Bıraktım | 2
Umarım Unuttukları Çok Yer Vardır | 3
İnsanoğlu Baki Değil, Devrilir Ağam | 4
Herkes Zengin Ama Kimse Özgür Değil | 5
Peksimet | Kırlangıç Sanat Atölyesi | 6
Herakleia | Sekiz Bin Yıllık Miras | 7
Bu Kampta Mucize Var | 8
Bodrum | Kesişen Yollar | 9
Datça | Hâlâ Çok Güzel | 10
Marmaris | Zaman Tünelinden Çıkan Kuzen | 11
Kayaköy | Kurtuluş’un Hayalet Mirası | 12
Ölüdeniz | Aşk Böyle Bir Şey | 13
Likya Yolu | Anaerkil Topraklara Yolculuk | 14
Faralya – Kabak Koyu | Likya Yolu | 15
Kabak Koyu | Likya Yolu | 16
Alınca Yürüyüşü | Likya Yolu | 17
Yediburunlar, Alınca’dan Gey’e | Likya Yolu | 18
Gavurağılı Yürüyüşü | Likya Yolu | 19
Karadere, Patara’nın Sakin Kıyısı | Likya Yolu | 20
Daha Ne İsterim Allah’tan? | 21
Kariyerimde Bir Zirve | Karadere | 22
Ne Yapacağım Ben Şimdi? | 23
Birayla Su Bir Mi? | 24
Kök Salmak, Yol Almak | 25
Kesin İstihbaratçıydım, Başka Bir Olasılık Yoktu! | 26
Yolun Sonu, Yolun Başı | 27

 

Yediburunlar, Alınca’dan Gey’e | Likya Yolu | 18

Yediburunlar Yolu16 Ekim 2017, Alınca Köyü. Catcy Camping’de konaklamak bana çok iyi gelmişti. Yeniden yola çıkma zamanı geldiğinde dinlenmiş, çamaşırlarımı yıkamış, yeni arkadaşlar edinmiş, köy çocuklarıyla ders çalışmış ve yeni anılar biriktirmiştim. Yediburunlar yürüyüşünden önce kampingin terasında oturmuş Özkan’la son bir çay içiyordum.

Acele etmiyordum. Henüz öğlen saatleri yaklaşırken kampa Kabak Koyu tarafından rehberli bir yürüyüş grubu vardı. Tamamına yakını orta yaş civarı Türk yürüyüşçülerden oluşan grup oldukça yorgun görünüyordu. Kabak’tan Alınca’ya tırmanan rota çok uzun değil fakat doğa yürüyüşü alışkanlığı olmayan ya da az olanların nefesini kesecek kadar da zorlu.

Likya Yolu yürüyüşüm sırasında tek ya da çift olarak yürüyen Türk yürüyüşçüye çok az rastladım. Denk gelip tanıştıklarım da gerçekten gezgin yaşayanlar oldu. Bu şekilde yürüyenlerin çoğu dünyanın dört bir yanından gelen yabancılar. Türkler çoğunlukla yürüyüşü Yediburunlar rotası gibi hem manzarası güzel hem de görece kolay etapları, grup halinde ve rehber eşliğinde yapmayı tercih ediyor. Doğa yürüyüşü alışkanlığımızın ve tecrübemizin az olduğunu göz önünde bulundurursak bu bence gayet sağlıklı bir tercih.

Rehberli Grup Yürüyüşünde Dikkat Edilecekler

Yalnız bu durumda birkaç noktaya dikkat etmek gerekiyor. Öncelikle birlikte yürüyecek insanların fiziksel performanslarının birbirine yakın olması önemli. Grubun yürüyüş hızını en yavaş yürüyen kişi(ler) belirliyor. Performans olarak yakın olduğunuz insanlarla yürümek en iyisi. Tanımadığınız insanlardan oluşan yürüyüş gruplarında bunu sağlamak çok kolay değil. Bu nedenle yürüyüş grubunu kendi çevrenizden, fiziksel kapasitesini bildiğiniz arkadaşlarınızdan oluşturmanızı tavsiye ederim.

İkincisi, ekibin sabırlı, birbirine saygılı insanlardan oluşması çok önemli. Doğadasınız ve yürüyüş sırasında bir dizi zorlukla karşılaşabiliyorsunuz. O anlarda birbirini rakip olarak görmeyen, birbirine anlayışlı davranabilen, yardımsever insanlarla yürümelisiniz.

Üçüncü olarak elbette rehberinizin doğa ve yürüyüş bilgisi kadar grupla yürüme tecrübesi önem arz ediyor. Rehber grubu çok iyi tanıyıp değerlendirebilmeli, yürüyüş planını yapabilmeli ve grupla birlikte uygulayabilmeli. Sorun çıkan noktalarda gruba en uygun çözümü üretebilmeli.

Kampa Gelen Grup

Catchy Camping’e gelen grup maalesef bu üç konuda da çok eksikliydi. Yaklaşık 16-17 kişiden oluşan yürüyüşçülerin ne yaşları ne de fiziksel performansları birbirine yakındı. Muhtemelen arkadaş grubu değil, tur grubuydular. Bir kısmı çok fazla yorulmuş, acıkmış ve dinlenmeden yola devam edemeyecek haldeydi. Mola vermek, bir şeyler yemek istiyorlardı. Gereğinden fazla gergin ve otoriter bir insan olan rehberleri, gerisinde kaldıkları zaman planını yakalayabilmek için mola vermek değil, hemen Yediburunlar yoluna devam etmek istiyordu. Çoğunun bu yürüyüşte tanıştığı belli olan grupta gerilim had safhadaydı.

İçinde bulundukları duruma çözüm üretebilmekten hayli uzak olan rehberin grubu yeterince dinlendirmeden yola çıkarmaya çalışması, hatta yorgun olanları orada bırakmakla tehdit edip yürüyebilecek durumda olanlarla yürümek istemesi bardağı taşıran damla oldu. Rehberle yorgun yürüyüşçüler arasında çıkan tartışma kısa sürede küfürleşmeye ve yürüyüş batonları ile kavgaya dönüştü. Daha aklı başında ve sakin yürüyüşçülerle birlikte kavganın büyümesini zar zor önledik.

Bir süre sonra topluca Catchy’den ayrılan grubun iyice uzaklaşması için yola çıkmadan önce biraz daha bekledim. Keyifli bir grup olsa belki de aralarına katılacağım bu yürüyüşçüleri yol boyu tekrar görmek istemiyordum.

Alınca’dan Yediburunlar İstikametine İniş

Cathy ve GerardCatchy Camping’in önünden geçen asfalt yol kıvrıla kıvrıla aşağıya doğru iniyordu. Birkaç yüz metre kadar yol kenarından yürüdükten sonra işaretleri takip ederek asfalt yoldan ayrılıp taşlık bir patika yoldan yürüyüşe devam ettim.

Yürüyüş batonlarını kavga etmek için değil, amacına uygun kullanırsanız çok faydalılar. Düz yolda ya da tırmanış etaplarında bacaklarınızdaki yükü kollarınıza paylaştırmaya yaradıkları gibi, iniş etaplarında da kaymanızı, düşmenizi engellemekte çok yardımcı oluyorlar. Yürüyüşüm sırasında en önemli eksiğim bir çift batondu.

Bir ara mola vermiş, yolda bulduğum bir ağaç parçasını yontarak kendime yürüyüş batonu yaparken 60 yaşlarında Fransız bir çift arkamdan gelip bana yetiştiler: Gerard ve Cathy. Hızlı bir tanışmanın ardından yürümeye birlikte devam ettik.

Medeni insanlarla bu iş çok kolay. Karşılaş, tanış, sana uygun insanlarsa birlikte hareket et, değillerse hoşça kal de, yoluna devam et.

Mola verdiğimizde bana mandalina ve okaliptüslü şeker ikram ettiler. Ben de onların fotoğraflarını çektim.

Yürüyüş sırasında bir kere onlar, iki kere de ben işaretleri şaşırdık. Türkiye: 1 Fransa: 2. Bir müddet daha birlikte yürüdük fakat sonra onlar hızlandı, ben Yediburunlar etabının tadını çıkartarak ağır adımlarla yürüyüşüme devam ettim.

Yol boyunca pek az yaban hayvanı görüyordum. Kimi yerlerde semenderler, çekirgeler, az da olsa kelebekler, kimi yerlerde de bolca arı. Zaman zaman da serbest otlayan, sarp kayalıkları seke seke geçen keçiler. Keçi grupları genellikle 5-6 keçiden oluşuyordu ve lider keçinin boynundaki çıngırağın sesini takip ediyorlardı.

Yediburunlar Yolunda Gey Köyü

YediburunlarAlınca’dan başlayan bu etap bir dağ köyü olan Gey’den geçiyor. Köye vardığımda Özkan’ın tavsiyesi üzerine Hatice’nin evinde durup mola verdim. Hatice biri kız, ikisi erkek 3 çocuk annesi genç bir kadın. Hem küçük bir bakkal işletiyor hem de yürüyüşçülere yemek yaparak bir miktar para kazanıyor. Üç çocuğundan polis olmak isteyen Tuğba sekizinci, kardeşi Özgür dördüncü sınıfa gidiyor. İkisi de sessiz çocuklar ama dört yaşındaki Eren hiç de öyle değil, gayet konuşkan.

Kabak’tan beri ilk kez burada bakkal var. Bakkal dediğime de bakmayın, iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar ürün ya var ya yok. Bir-iki konserve, abur cubur, makarna vs. Çoğu boş raflardan yiyecek bir şeyler aldım ama küçücük Eren raflardaki her şeyi bana satmaya çalıştı. İleride harika bir satıcı olacağı şimdiden belli.

Hatice’nin hazırladığı acılı tarhana çorbasını içtim, menemeni yedim. Daha sonra yemek üzere menemenin yarısını yarım ekmeğin içine, salatanın kalanını da yemek kabıma koydum. Yaklaşık bir saatlik bir molanın ardından yola devam ettim.

Gey Köyü’nden sonra rota yeniden aşağı eğimli hale gelmeye başladı. Yolda bir ara tarlaların içinde tek bir lahit gördüm. Tek bir kral mezarı. Yazı yok, bilgi yok, kırılmış ve içinden her ne çıktıysa çalınmış, içinde ateş yakılmış. Sanırım bir tek patlayıcı maddeyle saldırmamışız. İnsan, aç gözlülüğün ve cehaletin bu kadarına katlanamıyor.

Yoluma devasa zeytin ağaçlarının arasından devam ettim. Bu ağaçların gövdeden ayrıldıktan sonra yere paralel uzamış kalın dalları kalaslarla yerden desteklenmiş. Uzaktan ağaç topluluğu gibi görünen şeyin aslında tek bir ağaç olduğunu yanına yaklaşınca anlıyorsunuz. Muazzam.

Hava kararmaya yakın, Gey ile Bel köyleri arasında, Yediburunlar’ın koylarından birini yukarıdan gören harika bir seyir tepesi buldum. Etrafta kimse yok. Çadırımı kurdum. Sağdan soldan çalı çırpı, kuru ağaç parçaları toplayıp kamp ateşimi yaktım. Çay demledim ve Hatice’nin yerinde hazırladığım menemenli yarım ekmeği yemeğe başladım.

Kamp Ateşi Başında

Etrafta, karanlığın içinde bir sürü küçük, parlak göz yanıp sönüyordu. Muhtemelen örümcekler, tanımadığım başka böcekler. Kimi hareket ediyor kimi sabit ateşi seyrediyordu. Bir ara ileriden, karanlığın içinden daha büyük bir hayvanın sesi gelmeye başladı. Sahipli keçiler sürülerinden pek ayrılmıyor ama buralarda dağ keçileri de var. Onlardan biri olabileceğini düşündüm, ekmeğimin yarısını bölüp, sesin geldiği yönde ateşin 8-10 metre ilerisine bırakıp yerime dönüp oturdum.

Kamp AteşiKaranlığın içindeki keçi az sonra dikkatli dikkatli ekmeğe yaklaştı, bir süre beni seyretti, ekmeği kokladı. Önce yaladığı ekmeği hızlıca kaptı, menemenli ekmeğe bayılmış olmalı ki etrafta biraz daha arandı, bulamadı. Ardından kendisine bir zarar vermeyeceğime ikna olmuş olmalı, ekmeği yediği yerde diz çöküp oturdu, gözünü kırpmadan ateşi ve beni seyretmeye başladı.

Elbette doğada en küçüğünden en büyüğüne kadar her canlıya karşı dikkatli olmalıyız. Hem kendimiz hem de onlar için. Lakin birçok kez, bulunduğumuz yerin onların evi olduğunu, bizim de orada misafir olduğumuzu unutmadan onlarla iletişim kurabilmemiz mümkün. Sakin olun, iletişim önceliğini onlara tanıyın. Bırakın kendisine zarar vermeyeceğinizi anlasınlar.

Açıkçası bu şehirde de böyle. Gördüğünüz her kediyi, her köpeği hemen dokunarak sevmeyin. Bırakın önce sizi koklasınlar, önce onlar size sürtünsün sonra siz sevin onları. Konuşun onlarla. Elbette kullandığınız kelimeleri anlamazlar. Fakat vücut dilinizden, çıkarttığınız seslerden ruh halinizi anlarlar.

Uzun lafın kısası, Yediburunlar’a bakan o ıssız toprak terasta, o geceyi gökyüzünde milyonlarca yıldız, karanlığın içinde bir sürü minik göz ve bana on metreden fazla yaklaşmayan bir keçiyle geçirdim. Muhteşem bir tecrübeydi. Gecenin sonunda ateşi söndürüp çadırıma geçtim, yeryüzünde o an orada olmaktan ne kadar mutlu olduğumu düşünerek uykuya daldım.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Burak Süalp

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 25 Aralık 2020 at 15:26

    Merhaba Burak Bey,
     
    Bu içimizi kapkara yapan haberler ve bilinmezliklerle dolu günlerde, inanın sizin gezi yazılarınız, sanki ormanda ya da deniz kenarında, derin derin nefes alıyormuşum gibi iyi geliyor. Çok rahat hayal edebiliyorum, anlatım tarzınızla.
     
    İyi ki buradasınız.

    • Yanıtla Burak Süalp 4 Ocak 2021 at 17:36

      Sevgili Nimet Hanım, yorumlarınız beni inanılmaz motive ediyor. Umarım okuyan herkes bir nebze olsun öyle hisseder. Görece zor günlerden geçiyor olabiliriz ancak moralimizi anılarımızla yüksek tutmak dışında yapabileceğimiz çok şey göremiyorum ben de. Siz de iyi ki varsınız.
       
      Size harika bir yeni yıl diliyorum. Sevgi ve saygılarımla.

  • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 12 Şubat 2021 at 14:41

    Burakcım,
    Kamp ateşi gibi yüreğimi ısıtan bir yazı oldu. Yine beni İstanbul’daki kanepemden yolculuklara çıkarttın. Geriden de olsa takipteyim. Eline sağlık 😘

    • Yanıtla Burak Süalp 13 Şubat 2021 at 16:39

      Canım Pelincim, senin sıcacık yorumun da benim içimi ısıttı. Canımsın sen benim. Hep ol…

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan