Hava kapalıydı biraz, otelin yönlendirdiği "Sofia’nın Yeri" isimli bir kahvaltıcıya gitmeye karar verdik. Yürüyerek 5 dakikada ulaştığımız ufak ama oldukça şirin bir yerdi. Spesiyali avakadolu, peynirli tosttu; bizde ondan sipariş ettik. Anne eli değmiş kadar lezzetliydi, yanında tabii frappe ile afiyetle yedik.…
Geçenlerde nereden önüme düştüyse düştü, Akredite Mindfulness (Farkındalık)* eğitmeni Emre Duru’nun yazmış olduğu “İnsanın Kendisiyle Baş Başa Kalma Deneyimi: Vipassana” başlıklı makalede, insanın günlük hayatında kullandığı unvanlar, zenginlikler, telefon, kitap ve diğer sosyal aktiviteler olmadan ne kadar süre kendiyle baş başa kalabileceğini anlatıyor.…
Sizleri; Kavala, Selanik ve Halkidiki’ye götüreceğim. Biliyorsunuz, daha önce de buraları ziyaret etmiştik. Yunanistan’ı sevdiğimiz için bu yaz yeniden oraları görelim istedik. Bir kez daha aracımızla yollara düştük, Edirne’ye doğru ilerlerken yol kenarındaki sapsarı ayçiçek tarlalarını görünce bu sefer durduk. …
Şayet okumayı seven biri iseniz ve yakaladığınız en küçük zaman diliminde (tramvayda, hastanede, durakta, yemek yaparken, yolculuk yaparken, ders aralarında…) bile kitap okuyorsanız böyle bir soru ile karşılaşmamanız neredeyse imkansız. Hatta birçok versiyonunu da üretebiliyorlar. – Bu kadar kitabı gerçekten okudun mu? – Okurken…
Şiddet Üzerine adlı kitabında Hannah Arentd şöyle yazmıştır: “Otoriteyi korumak için, kişi ya da makama duyulan saygıyı ayakta tutmak gerekir. Dolayısıyla otoritenin en büyük düşmanı ve onu zayıflamanın en kesin yolu, kahkahadır”. Farkında mısınız? Kahkaha sesi yükselmiyor artık bu ülkede. Kahkaha atan kadınlar zaten…
“Bir kimse neden kendi kendisinin resmini yapar? Kendi resmini yapmaya yönelten pek çok güdüden biri, portresini yaptırmak isteyenleri heveslendiren güdüyle aynıdır. Bir zamanlar bu dünyada var olduğuna ilişkin ardında bir tanıklık bırakmak.“…
Genç adam elindeki mikrofonu arkasında duran arkadaşına verirken bir saygı gösterisinde bulunmak ister gibi öne doğru eğilerek kıza gülümsedi ve “Hayır, tabii ki bitmedi” diye karşılık verdi. “Konuşmayı kesmek istemezdim ama belki devam ederken daha serin bir ağaç altı bulabiliriz diye düşündüm” dedi ve…
Kalplerin kırmızı olması, aşık olduğunuzda kanınızın damarlarınızda daha hızlı akması, heyecandan yüzünüzün kızarması, aşkın temsilcisi olan güllerin ve kullandığınız rujun kırmızı olmasına ne diyorsunuz peki? Ne kadar şanslısınız biliyor musunuz? Birbirinize karşı hissedebileceğiniz en güzel, en muhteşem duygu olsa gerek aşık.…
Kaç kez koyduk okuduğumuz kitapta ki o çok sevilen kadının yerine kendimizi. Ona kurulan o süslü cümleleri kendi kulağımızda işitmedik mi? Kalbimizin en kuytu köşesine işlemedi mi o cümleler? Kim bilir kaç kez terk edildik o cümlelerin arasında, sonra kaç kez sarıldık, öpüştük, seviştik...…
Devam etmem gerekirse aklıma şu cümleler düşüyor ister istemez: İnsanlar sevilmeye layıktır, her insan masum doğar, sonradan bozulur. Bu yüzden doğal olarak ben ilk tanıştığım insana tam not veririm. 100’den başlar, hatalar yaptıkça notunu düşürürüm. Tüm bu söylediklerim benim hayatıma yön vermiş bir takım temel…